Selçuklu Medeniyeti Müze Parkı!
Okurlarımıza genel anlamda niye bu kadar büyük saygı duyduğumuzu, niye onların lafta değil gerçekte baş tacımız olduklarını aşağıda okuyacağınız metin ile daha iyi anlayacaksınız. Özellikle de şehrimizin kaderini çizen yöneticiler.
Lafı fazla uzatmıyorum ve bir okurumuzun yazdıklarını olduğu gibi sizlerle paylaşıyoruz.
“Merhaba Uğur Bey.
Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. "Gri şehir" konulu yazınızı okuduktan sonra uzun zamandır aklımda olan bir düşünceyi sizinle paylaşmak istedim. Konya için gerçekleşmesini gönülden arzuladığım bir projem var. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum.
Ben aslen Konyalı değilim. 1997 yılında üniversite okumak için geldim ve o günden beri Konya'da yaşamaktayım. Konya, tarihin içinde tartışmasız öneme sahip bir şehir. Ancak dışarıdan bakıldığında "Konya eşittir Mevlana" algısının önüne geçilemiyor. Büyük bir medeniyete ev sahipliği yapmış bu şehir sadece bir dergâh ile anılıyor. Çünkü Konya'ya gelen insanlar maalesef burada Mevlana dışında bir şey göremiyorlar. Her fırsatta "Selçuklu'nun mirasçısı" olduğumuzu söylüyoruz ancak bunu yansıtacak vizyonu pek yakalayamıyoruz.
Konya'da, gelen ziyaretçilere gezdirebileceğimiz iki yer var. Mevlana Türbesi ve Alaaddin Tepesi.
Alaaddin Tepesi de zaten daha çok park niteliğinde. Üzerinde tarihi bir cami ve az bir parça saray kalıntısı içeriyor. Yeni parklar yeni tepeler yeni restoranlar yapılıyor ancak bu tip yerler ziyaretçilere kültür ve bilgi açısından bir şey kazandırmıyor. Ziyaretçiler bu yerlerde sadece yemek yiyebilir veya manzara izleyerek çay içebilir. Konya'ya kadar gelen insanlar bundan daha fazlasını hak ediyor olmalı ya da biz daha fazlasını verebilmeliyiz diye düşünüyorum. Sadece turistler değil, şehirde yaşayan halk bile nasıl bir medeniyetin mirasçısı olduğunu bilmiyor. Konya'nın çocukları üzerinde yaşadıkları ve mirasçısı oldukları medeniyeti tarih kitaplarından öğreniyor.
Bu konudaki eksikliğin giderilebilmesi, Konya'nın sadece bir dergâhla değil de mirasçısı olduğu medeniyetle anılabilmesi ve hem şehir halkının hem de ziyaretçilerin Selçuklu Medeniyetini tanıyabilmesi için Konya'ya "Selçuklu Medeniyeti Müze Parkı" yapılması gerektiğini düşünüyorum. Nasıl bir şey olacağından kısaca bahsetmek isterim.
Selçuklu Medeniyeti Müze Parkı, ziyaretçilerin kapıdan girdikleri andan itibaren modern dünya ile irtibatlarının kesilip Selçuklu Medeniyetini yaşadıkları bir konsept olmalı. Müze Park'ın içerisinde bulunan bölümlerde Selçuklu Medeniyetine ait "saray, mutfak, bilim ve sanat, ticaret ve sosyal hayat, medeniyetin bıraktığı eserler, mirasçısı olduğu bugünkü ülkelere ait bilgiler, ordu yapısı, canlandırmalar, bal mumu heykeller vb." bulunmalı. Örneğin sarayın bir bölümünde bal mumu heykellerle Sultan'ın tahta çıkma töreni, parkın içerisindeki bir bölümde bir savaş sahnesi canlandırılmalı. Sarayın mutfak bölümünde sadece Selçuklu Medeniyetine ait yemekler yine aynı şekilde o medeniyete ait bir düzende pişirilip insanlara sunulmalı. Yemeklerin piştiği tencereler, kaplar, kaşıklar, masalar, sandalyeler, aşçıların garsonların kıyafetleri tamamen Selçuklu dönemindeki gibi olmalı. Hem park içerisindeki çalışan personel hem de park içindeki bölümlerde çalışan görevli personel Selçuklu tarzı giyinmiş olmalı. Örneğin güvenlik görevlileri gömlek pantolon değil o günkü askerler ne giyiyorsa o şekilde giyinmeli ve yakasında "özel güvenlik" yerine o günkü kullanılan kelime ne ise o yazılmalı, "has asker" gibi mesela. Ziyaretçilerin içeride yemek yiyebilecekleri saray mutfağı haricinde hediyelik eşya alabilecekleri Selçuklu tarzı dükkanlar da bulunmalı. Ziyaretçi içeride yapacağı tüm ödemeler için Selçuklu döneminin parasını kullanmalı. Müze Park'a girerken bir gişede para değiş tokuşu yapıp, örneğin 100 TL verip 100 akçe alıp ya da o gün kullanılan para birimi neyse o kullanılmalı. Bunun için sadece o Müze Park'ın içerisinde geçerli olacak olan özel para basılmalı ve park içerisindeki alışverişlerde ödemeler ve para üstü bu parayla yapılmalı. Ziyaretçi çıkışta üzerinde kalan parayı yine aynı gişeden TL olarak değiştirecek. Bir başka bölümde mesela Selçuklu Medeniyeti’nde bilim ve sanat canlandırılmalı. Farabi, İbni Sina, Harezmi, Biruni gibi dönemin bilim adamları hakkında bilgiler içeren bu bölümde aynı zamanda bu bilim adamları çalışmalarını yaparken ki halleriyle bal mumu heykellerle canlandırılmalı. Örneğin astronomi ile ilgilenen bilim adamı gökyüzünü gözetlerken temsil edilip hatta seslendirmeler kullanılarak ortamın gerçekçiliği pekiştirilmeli. Bal mumu heykel elinde ilkel bir teleskopla gökyüzünü incelerken "İşte şurda bir yıldız görüyorum.... buldummmm....muazzam bişeyy buuu..." gibi bir sesler verdiğini düşünün. Hemen yanı başında da bal mumu heykelinden bir matematikçi problem çözmeye çalışıyor. Yani bu şekilde Selçuklu dönemindeki bilim ve sanat çalışmaları ve bu çalışmaları yapan bilim adamları tanıtılmış olacak. Aynı zamanda parkın içinde yani bahçe bölümünde Selçuklu Medeniyetinin dünya üzerinde bıraktığı eserlerin temsilleri veya minyatürleri de bulunmalı. Sanırım hayalimdeki Müze Park'ı kısmen size anlatabilmişimdir. Daha fazla detaylandırılabilir ama konsept olarak içeriye giren bir kişinin içerde bulunduğu süre boyunca Selçuklu Medeniyeti’ni yaşayıp öğrenmesi ve onda kalıcı izler bırakabilmesi. İnsanlar Konya'dan ayrıldıklarında gittikleri yerde "bir etliekmek yedik çok güzeldi" cümlesinden daha fazlasını söyleyebilmeliler.
Bu Müze Park Konya'daki bir boşluğu doldurması, ziyaretçilere kültür mirasımızı tanıtıp yaşatması ve Konya'ya yeni bir simge kazandırması açısından oldukça faydalı olacaktır. Belki de konsept olarak Türkiye'de ilk olacak. Eğer bir medeniyet mirasının üzerinde oturuyorsak ve bu miras korunup yaşatılacaksa, bu iş Konya'ya düşer. En azından İstanbul ya da Ankara belediyeleri bunu yapmadan biz yapalım. "Selçuklu Başkenti" tabiri lafta kalmasın.
Burası insanların akşamları ya da hafta sonları mangalını, kilimini alıp geleceği bir yer kesinlikle olmayacak. Gezi ve kültür amaçlı bir yer olacak. Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Panorama 1453 gibi. Örneğin yıkılacak olan eski stadyumun yerine böyle bir Müze Park yapılsa ve DSİ'nin arazisi dahil önünde büyükçe ağaçlı çimli banklı çay bahçeli dinlenme ve küçük çaplı sosyal etkinliklerin yapılacağı bir alan olsa fena olmaz mıydı? Ya da şimdiki Kültürpark'ın yanındaki boş alana böyle bir Müze Park yapılıp üstten tarihi bir köprüyle Alaaddin Tepesi’ne geçiş verilse ve insanlar her ikisini de birlikte gezip dolaşabilme imkanı bulsa kötü mü olurdu? Ya da başka bir yerde.
Kültürü yaşatmak sadece Mesnevi basıp dağıtmak olmamalı diyerekten yazımı sonlandırıyorum. Acizene fikrimi sizinle paylaştım. Dikkate almanız dileğiyle. İyi çalışmalar.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Üstün insan yoktur, gelişmiş insan vardır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Havaalanı yolunda en sol şeridi kapatıp trafiği tıkamadığımız zaman ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.