Seçim Zamanı-I
Ülkemizde yine önemli bir döneme girdik. Seçim zamanı. Bu süreç inşallah olaysız, ülkemiz ve bölgemiz için hayırlı ve verimli olur.
Listeler belli olmadan aday adayları hakkında görüşlerimi yazmak istemedim. En önce AK Parti’ye başvuru listesi açıklandı. Maşallah hayli bereketli bir liste, tam 198 aday.
İçlerinde bana göre az tanınan, tanınan, çok tanınan adaylar var. Sorsam her aday adayı kendinin gayet iyi tanındığını iddia eder. Bu hal işin felsefesinde var iddiası olmadan aday adayı olmaz.
AK parti listesine şöyle bir göz attım, benim hiç tanımadıkları, duyduklarım ve iyi tanıdıklarım var. Bu arada sevindirici olan öğrencilerim ve meslektaşlarım da var ki bu da beni çok mutlu etti. Bir Mustafa Çağlayan ve Pembe Pervin Akın, zannederim her ikisinin de ikinci adaylıkları. Pervin Hanım’ın eşi Aydın da çok sevdiğim bir meslektaşımdır. İnşallah başarırlar da kapılarını rahat çalarız. Bilirsiniz siyasilerin iki hâli var; seçim öncesi, seçim sonrası. Seçim sonrası kolay değil kapı çaldırmazlar da.
Eee, meslektaş dedik de, ziraat dışında öğretim üyeleri, gazeteciler ve diğer tarım sektörü kökenlileri kastediyorum. Prof. Dr. Mehmet Babaoğlu, Prof. Dr. Ali Akmaz, Recep Konuk, Muhammet Uğur Kaleli, Veli Tolu, Ulvi Bezirci, Gazeteci Ahmet Şükrü Kılıç, Zeliha Üzümcü, Ahmet Şan, Süleyman Boyalı, Refik Tuzcuoğlu, Ahmet Çalışır, Suat Altınsoy, Abdullah İbrahim Öksüz…
Hangi birinden başlayayım, bilmiyorum. Bunların bir kısmı dünyada, bir kısmı Konya’da iyi tanınır. Şu an gazetecilik yaptığıma göre hemen aklıma Ahmet Şükrü Kılıç geldi. Nedendir diyeceksin, Erzurumlu’nun dediği “işte ele”.
Sevgili Ahmet Şükrü Kılıç ile tanışmamız nerdeyse 10 seneyi buldu. İlk tanışmamızda beni gıyaben ve başkalarının anlatımıyla tanıdığı için yüzüme, oldukça samimi bir itirafta bulundu ama çok hoşuma gitti. Anladım ki lafını esirgemeyen biri. Sonraları da gördüm ki, yürekli, gözükara, kalemi keskin, dopdolu bir savaş ve aşk adamı, bir Anadolu delikanlısı. Savaş ve aşk adamı da ne demek?
Bunu da sevgili eşine yazdığı bir mektuptan anlıyorum. Bu mektuptan bir bölüm aktarmak istiyorum:
Onlarca şiir yazdık birbirimize. Şiirlerinin gölgesinde öykülerimi yazıyorum.
Eşim, sevgiliyim, arkadaşım, evin büyük oğluyum…
Her yeni doğan günde sevdiğimi söylüyorum, sevildiğimi duyuyorum.
İşyerime elinde çiçekle gelen bir eşim var; eve çiçek götüren bir de kocası.
Ahmet Şükrü severse böyle sever galiba; işini, eşini, aşını; dergisini, sergisini, vergisini. Nilgün Kızımıza da Ahmet Şükrü gibi birini sevdiği için teşekkür ve tebrik ederim.
Ahmet Şükrü’nün siyaset afişlerine de baktım: “Siyaset ve Ahlak yan yana durmaz diyenlere tarihi bir tekzib yazacağız”, “Hep birlikte yeni Türkiye”
Bu arada şunu da yazmadan geçemeyeceğim. İki türlü siyaset adamı vardır.
Birincisi, her zamanda değişmeyen DAVA ADAMI; ikincisi, şartlara göre davranan ÇIKARCILAR.
Ahmet Şükrü bunlardan birincisine dâhil; gazeteci, yazar, yayıncı, tiyatrocu, en önemlisi de tam bir dava adamı. 10 adet internet sayfası kurdu, yolsuzluk dosyalarını kamuoyu ile paylaştı.
Davan gibi yolun da açık olsun sevgili Ahmet Şükrü.
Diğer bazı aday adayları hakkında da görüşlerimi yazmaya devam edeceğim.
Allah’a emanet, hayra muhatap olunuz, efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.