Vatandaşın biri Başbakan Erdoğan’a, “Seni cumhurbaşkanı olarak görmek istiyoruz.’’ diye bağırdı. Aynı vatandaş, “Sen gidersen parti çöker ama olsun” diye sözlerini tamamladı.

Herhalde Başbakan’ın kendisine en çok sorduğu soru. Normal şartlar altında Başbakan, cumhurbaşkanı olmak istiyor, partinin de Erdoğan’sız yoluna devam etmesini arzuluyordu. Fakat ani bastıran 17 ve 25 Aralık süreci dengeleri alt-üst etti.

Yarışması çoktan belli olan bir sürecin bu kadar uzamasının asıl nedeni kendisinin cumhurbaşkanı olduğunda etki alanının daralıp daralmayacağı düşüncesindeydi.

İstişareler, anketler, açıklamalar hepsi ardı ardına geliyor, bütün bu çalışmalar başbakanın cumhurbaşkanı olup olmadığı noktasında değil herkes aklından geçeni söylesin diye yapılıyor. Nasıl mı?

Abdullah Gül: Siyasi bir planım yok.

Kılıçdaroğlu: Herkesin kabul edebileceği sivil bir cumhurbaşkanı…

Bahçeli: Aman ha Erdoğan olmasın!

Parti içi yansımalar çok daha farklı bir düzeyde gerçekleşiyor. Başlangıçta birçokları 3 dönem kuralının kalkmasından yana iken istişareler, anketler, açıklamalar ve siyasi hesaplar 3 dönem kuralının devam etmesinden yana oluyordu.

Peki cumhurbaşkanı adayının en aşikar olduğu ortamda tartışmalar niye devam ediyor? Aslında tartışmalar kim cumhurbaşkanı olsun diye değil, kim başbakan olsun diye yapılıyor. O yüzden Başbakan, “Ben gidersem parti ne olur” sorusuna yanıt arıyor.