SURİYELİ KİRACILARLA ARANIZ NASIL, İYİ Mİ?
2011 yılının nisan ayından bu yana, Suriyeli sığınmacılarla tanıştık. Ensar-Muhacirun yaklaşımıyla başlayan sempati, daha sonraki yıllarda neler oluyor, nasıl oluyor, böyle mi olmalıydı soru başlıklı empati yapmalara dönüştü.
En yoğun olarak oturdukları mahallelerimizde yaşanan şikayetleri kimseler duymak istemiyor.
Bir aile için kiraladıkları evlerde 3-4 aile birden oturduklarını biliyorsunuz!
4-5 katlı küçük apartmanlarda bütün komşular Suriyeli sığınmacılar. Çoluk-çocuk 30 ila 50 kişi arasında bir nüfusa komşu oluyorsunuz.
Türkçe anlamıyorlar.
Anlasalar da anlamıyor gibi davranmaları olağan hallerden!
Bulundukları evlerin odalarını hemen her gün su dökerek yıkama adetleri var.
Bu ne mi demek?
Altta oturanların neredeyse bütün odalarında tavanların yeşermesi, su alması anlamına geliyor!
Çağırıp gösterseniz de, tamam deyip, ertesi gün bildikleri gibi davranmaya devam ediyorlar!
Sık sık tıkanan lağımları açmaya gelen KOSKİ, tıkanıklığa sebep olan maddeleri saymaya kalksa neler olurdu neler!
Ne bulurlarsa attıkları borular tıkanıyor?
Laf anlayan yok, dinleyen yok!
Evini kiraya veren, aldığı kiradan yana şikayeti olmayanların evlerinin ömrü azalırken, mağdur olan ev sahiplerinin şikayetleri yasal zeminlere taşındı taşınacak. Belki de taşındı da, henüz gündeme gelmedi.
Tamamen yıkılan Şükran Mahallesi geçmişte ilginç olaylara konu olmuştu.
Yıllar önce, üç artı bir evine, 33 tane sünger yatak koyan, her yatağı aylık 500 liraya kiraya veren ve aylık 16 bin 500 lira gelir elde etmeyi marifet sayan, gözü doymak bilmeyen aç gözlü ev sahibini, Polisimiz yakalamış ve yaptığı bu işten onu men etmişti.
En köhne, en olmadık evlere dahi yüksek kiralar istedi ilgili sektörler.
Suriyeli kiracılar 3-4 aile birlikte kaldıklarından, bu kiraları vermekte hiç zorlanmadılar ve halen de zorlanmıyorlar.
Şimdi soralım;
Suriyeli sığınmacıların kiracı olarak oturduğu mahallelerde, onlarla komşu olanlar,
Suriyeli komşularınızla aranız nasıl, iyi mi?
BİZ BU ŞEHRE DEĞİL, BU ŞEHİR BİZE UYSUN DER GİBİLER!
Suriyeli sığınmacılar sekiz yılı aşkın bir zamandır ülkemizdeler. Türkiye'nin Suriyeli sığınmacılar ile ilgili politikasının geri dönüş üzerine olduğu çok yazıldı, çizildi ve anlatıldı.
Ancak Suriye’deki iç savaşın uzaması sonrasında, Suriyeli sığınmacılar iş kurdular, bu şehre alıştılar, para kazanmaya da başladılar. Evlilikler yaptılar, bu evliliklerden çocuklar dünyaya geldi. Geri dönmeleri ise her geçen gün daha da zorlaşmaya başladı!
Konya’yı tercih sebepleri arasında, kendilerini evlerinde gibi hissettiklerini söylemeleri, “ya beni de götür, ya sende gitme” türküsünün sözlerine benziyor, dönmeme hesapları daha da ağır basıyor gibi. Kırk yıldır bu şehirde yaşıyormuş gibi rahat tavırlar sergilemeleri bu yüzden!
Konya’nın dindar bir şehir olması gibi, halkın yardımseverliği gibi, güven veren, huzur veren bir şehir olması gibi, kolay iş bulunabilmesi gibi özelliklerinin var olduğunu yine onlardan dinliyorsunuz.
Şu anda kendi gitti, ismi kaldı yadigar diyebileceğimiz Meram Şükran Mahallesi ve Şems Mahallesi ilk yerleştikleri mahalleler olmuştu.
Daha sonra, Sahipata, Abdülaziz, Ferhuniye, Mahmuriye, Telafer, Bosna Hersek derken, İhsaniye Mahallesi de, Suriyeli sığınmacılara kapılarını açtı.
En kısa zamanda geri dönmek üzere geldikleri bu şehre bize göre uyum sağlayamadılar. Ancak, onlar bu durumdan son derece memnun oldukları gibi, bu hal ve ahvalden şikayetçi de, değiller!
Yerleştirildikleri mahallelerde, toplu yaşam alanlarında, yıllardır orada yaşayanları oldukça rahatsız eden, yüksek sesle konuşma, gürültü çıkarma, dairelerde perde kullanmama, uygunsuz şekilde balkona çıkma, çöpleri rastgele yere bırakma, yine çöplerini pencereden dışarıya fırlatma, insanları sözlü taciz etmeleri, esnaf dükkanlarının önlerini işgal etmeleri, sözlü ikazlardan ve ricadan anlamamaları, halen devam ediyor.
Adeta biz bu şehre değil, bu şehir bize uysun der gibiler.
Bu davranışları, şehirde yaşayanların onlara bakış açılarını, olumludan, olumsuza döndür neden oldu.
Bulundukları mahalle ve semtlerin her birinin getto tarzı bir yaşantıya sahne olması, bulundukları sokakları kendilerine ait sokalar olarak kabul etmeleri şehirde ciddi rahatsızlarla yol açtı.
Konya STK cenneti olarak anlatılan bir şehir olunca, bu şehirde STK’ların Ensar ve Muhacirun ruhuna uygun olarak Suriyeli sığınmacılara sahip çıkması ilk bakışta oldukça yerinde ve olması gereken bir karşılama olsa da, genel kanaat, bu sahip çıkışta kantarın topuzu az biraz fazla kaçtı yönünde.
Çünkü; Suriyeli sığınmacılar, yaşantılarını oldukça kolaylaştıran ve sosyal yardımlara dayalı, rahat ve hazır bir hayata alıştırıldılar!
Hazır hayat, hazır iş, hazır şehir! Bizler ise, şehir olarak kendi fakir –fukaramızı ihmal ettiğimizi, unuttuğumuzu, arayıp-sormadığımızı kimselere anlatamadık!
Kendi vatandaşımızın gönlünü almamız gerekiyor!
“SURİYELİLER BAZI SEKTÖRLERE HAYAT VERDİLER!”
Suriyeli sığınmacıların, Halep’ten gelenleri meslek kökeni olarak ayakkabıcılık kökenliydi. Özellikle, “zenne” denilen kadın ayakkabısında söz sahibiydiler.
Savaş öncesinde kunduracılık sektörü çerçevesinde iki şehrin bağlantısı zaten vardı.
Kunduracılık sektörü hakkında konuşanlar, Suriyeli ustaların, sektörü canlandırdığı, batmaktan kurtardığı ve kalkındırdığına dikkat çektiler.
Kunduracılığın yanı sıra, tekstil, döküm ve inşaat gibi sektörlere can suyu gibi geldiler diyenleri dinledik.
İşin bir başka yönü ise, Konya’nın bu sektörlerdeki eleman açığını kapatırken, ucuz iş gücünden olabildiğince faydalandığı!
Suriyeli meslek sahiplerinin bir işe girdikten sonra yakınlarını da, davet etmeleri sonrasında, adını saydığımız sektörlerin rahatlatması.
Tespitimiz o ki, Türkiye’nin Çini olmaktan ve bu şekilde anılmaktan memnun olan Konya’ya Çin’den değil amma Suriye’den ucuz iş gücü geldi!
Suriyelilerin piyasadaki işlerde ucuz işgücünü oluşturması ne mi getirdi?
Kendi vatandaşlarımızın işsiz kalmasını!
Yasal olarak çalışma iznine sahip olmayan Suriyeli sığınmacılar inşaat gibi, sanayi gibi, tarım gibi, tekstil ve ayakkabı gibi sektörlerde ucuz iş gücü olarak görülürlerken. Kayıt dışı istihdamın körüklenmesi de gözler önüne serilen bir başka konu.
Sevgili okurlar!
Suriyeli sığınmacılardan memnun olan var, olmayan var, burada olay çıkaracaklarına, gitsinler vatanlarını kurtarsınlar diyenler var, Ensar –Muhacirun konusunda hoşgörülerinin anlaşılamadığını düşünenler var, onlarla komşu olanların rahatsızlıklarını şehrin sokaklarında anlatmaları var, sanayimizde bazı sektörlerin ağzı kulaklarında olan memnuniyeti var, ne mi diyelim?
Yorum sizin efendim?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.