Tasavvuf , tövbe ve gafletten uyanmak
15 Temmuz’da Türkiye’yi işgal teşebbüsünün ardından “Hizmet”, “Cemaat”, “Tarikat” kelimelerinin içinin boşaldığı/boşaltıldığı bir vakıa.
“Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar da konuşa konuşa” anlaştıklarına göre; insanları birbirine yaklaştıran ve aralarında bir anlaşma zemini bulduran en önemli şey de kelime ve kavramlardır.
Türkiye’de ne yazık ki, 5. Kol Faaliyetleriyle birlikte ve Yeşilçam’ın marifetiyle “Recep”, “Şaban”, Ramazan”, “İffet”, “İzzet”, “İhlas”, “Hoca”, “İmam” gibi kelime ve kavramların özü nasıl çevrilen sinema ve dizi filmleriyle boşaltılmaya, çarpıtılmaya büyük bir özen gösterildiği gibi günümüzde de yaşanan birtakım olaylar ve sahte şeyh ile bu sahte şeyhlerin ardından giden çakma müridler yüzünden diğer ehli sünnet vel’cemaat üzre olan diğer cemaat ve tarikatlar da bu hadiselerden büyük yara almaktadırlar.
Türk tarihi incelendiğinde, halkın ve milletin sosyal ve kültürel yapısı ile dini çatısını ayakta tutan yapının temelleri aile başta olmak üzere tekke ve zaviyelerde atılan tasavvufî bir silsileden geldiği ve tarikatların da bunda büyük bir rol oynadığı ortaya çıkar.
Geleneksel olarak günümüze kadar devam eden “ehli sünnet vel’cemaat” yapının korunması bir elzemdir. Konunun detayına inildiğinde, aslında, Türkiye’de yaşanan hadiselerin arka planında din, dinin ilkeleri ile hakiki umdelerine karşı halkın sağlam inanç sistemini bozmaya, insanımızı hizipleştirerek bu umdeler etrafından koparmaya yönelik çok sinsi bir küresel oyunun oynandığı görülecektir.
Bu tür desise ve oyunlara karşı başta devleti yöneten hükümetler ile halkımızın son derece uyanık olması gerekiyor.
***
Tercüman Gazetesi’nin kültür hizmeti olarak yayınladığı 1001 Temel Eser serisinin 125. kitabı olan “Kuşeyrî Tasavvuf’un İlkeleri (Risâle-i Kuşeyrî) İstanbul-1078” adlı eser, bizim nasıl bir tasavvuf anlayışına sahip olmamız gerektiği hususları, ilkeleri, prensipleri ve umdeleri işaret etmesi açısından son derece ehemmiyet arz ediyor.
Ameli ve itikadi mezhep imamlarımızdan İmam Hanefî ve İmam Maturidî ekolünü korumak ve kollamak açısından günümüz İslâm Ûlemasına çok büyük vazifeler düşmektedir.
Tahsin Yazıcı tarafından çevrilen üç ciltlik eserde, tasavvuf ehli ulu insanların Allah (c.c.)’ın şeriatını yücelten hal ve hareketleri ile sözlerine yer verilirken mutasavvıflar arasında kullanılan tabirler de yorumlanmakta.
Kitapta yer alan “Tövbe Bölümü” ile “Mücâhede Bölümü” üzerinde fazla durmakla birlikte günümüzdeki olaylarla alâkalı olduğundan bu kavramlar üzerinde durmakta yarar görüyorum.
***
Bu FETÖ denilen örgütün yapılanması Masonik bir yapılanma içermesinden dolayı gizemli bir özelliğinin de bulunması, bizi ister istemez tasavvufa, tarikatlara sevkediyor.
Bu masonik tarikat, sapık ilke ve umdelerle hareket ettiğinden ve insanları da o sapık umdeler etrafında psikolojik olarak yönlendirdiğinden dolayı etkisi ve tesir alanı da genişleyerek bir hayli fazla olmakta.
FETO, kurduğu bu sapık masonik tarikata inananları çok büyük günaha ve günahlara sevkettiği için ve yüzlerce insanımızın kanına girmekle kalmayıp onların hayallerini çalıp, hayatlarını kararttığı için FETO’ya inananlar, nasıl tövbe edeceklerini belki bilemeyebilirler.
Tövbe makamında olan hizmettekileri tekrar kazanmak ve bu işin ticaretini yürütenleri de nedamet ettirmek babında olaya yaklaşılacak olunursa, Tövbe Bölümü’nün bizim gibi günahkârları da kapsadığı bir gerçek.
Peygamber Efendimiz’e (Allah’ın selât ve selam onun üzerine olsun) soruyorlar;
“-Ey Allah’ın elçisi! Tövbenin alâmeti nedir?”
O da cevap veriyor:
“-Pişmanlık ve nedamettir.”
“Tövbe şerîatte yerilen şeyden, övülen ve beğenilen şeye dönmek” olduğuna göre; ve Peygamber (selât ve selâm onun üzerine olsun) “Pişmanlık tövbedir” buyurduğuna göre; geln burada biraz kelamcılara kulak verelim:
“Tövbe ancak üç şeyle sağlam olur: Şerîate aykırı olan şeyleri yapmaktan pişmanlık duymak, günah işlemeyi derhal bırakmak ve gelecekte, işlemiş olduğu günahların benzerlerini tekrar işlememeye karar vermek. Bunlar, tövbenin sağlam olması için gerekli olan esaslardır.”
Tövbenin bölümlerine gelince;
“İlki, kalbin gaflet uykusundan uyanması ve kulun üzerinde bulunduğu kötü hali görmesidir.”
AZİZİM DİYOR Kİ…
Eğer 15 Temmuz’dan bu tarafa olan olaylardan dolayı hâlâ gaflet uykusunda olanlar varsa; demek ki kendi üzerlerindeki kötü hali görememelerinden dolayıdır.
Allah bizi, günahkâr kullarının tövbelerini kabul edenlerden eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.