Toplumsal barış topraktan gelecektir
Günümüzde yaşadığımız coğrafyada en çok ihtiyaç duyduğumuz barış ve güven ortamının pusulası vatan sevgisi, toprak sevgisi ve bayrak sevgisidir. Toprak uğruna kan dökülen can verilen ulusal ve kutsal bir varlıktır.
Ünlü şair Mithat Cemal KUNTAY, bu gerçeği şöyle dile getirir.
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa; Vatandır.
Bin yıldır Anadolu’yu yurt tutan Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, Ermeni, Rum bütün vatandaşlarımızın ortak paydası kutsal vatan topraklarıdır. Sultan Alpaslan’la başlayan süreçle birlikte Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı Devleti’nde dini, dili, ırkı, kökeni ne olursa olsun aynı topraklarda birlikte barış içinde yaşamayı, birlikte savaşmayı nasıl başarabildiysek bundan sonrada pek ala başarabiliriz. Bunun yolu yaşadığımız toprakları kutsal bilmek ve sahip çıkmaktan geçiyor.
Gazi Mustafa Kemal Paşa komutasında Birinci Dünya Harbi sırasında Çanakkale’de, Birinci Dünya savaşı sonrasında Kurtuluş savaşında, işgal güçlerini vatan toprağından kovan, düşmanı denize döken yine bu topraklarda yaşayan birlikte yaşayan, dini, dili, ırkı farklı ama hepsinin ortak paydası Osmanlı devletinin bir parçası olan vatandaşlarımızdı.
Ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve ortak adı Türk olan ama kökeni Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abaza, Gürcü, Ermeni, Rum olan bu vatandaşlarımızın tek kaygısı yüzyıllardır yurt belledikleri topraklarını kaybetmemek ve daha yüzyıllarca aynı topraklarda yaşamak azmi ve inancıydı. Kutsal vatan topraklarımızda bugünde bu aziz milleti, “Çanakkale Ruhu” ayakta tutmaktadır.
Son kırk yıldır ülkemizde, özellikle doğu ve güney doğu ile orta doğu sınırlarımızda yaşananların Türkiye Cumhuriyeti’ne çıkan faturası hep gözyaşı ve şehit cenazeleri olmuştur.
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye toprakları dünyada pek çok milletin sahip olmak istediği doğal güzellikleri ve tabii kaynaklarına, biyolojik çeşitliliği, ormanları ve yer altı zenginliklerine sahiptir. Asırlardır bu coğrafyada gözü olan, Türk ve İslam birliğini bozmak isteyen, birliğimize, dirliğimize topraklarımıza kasteden küresel emperyalizmin uşakları hep vardır.
Terörün dini dili ve ırkı olmadığını bildiği halde hem içeriden hem de dışarıdan bu aziz milleti bölmek parçalamak isteyen unsurlar yeni değildir. Hainlerin sadece adı değişmektedir.
Peki bunlar kimdir?
Cevaba geçmeden önce, çok iyi bildiğiniz bir “anekdotu” aktarmak istiyorum.
Osmanlı’nın nasıl yıkıldığının hikâyesini, Sultan Aziz devrinin Sadrazam ve Hariciye Nâzırı Keçecizâde Fuad Paşa, çok çarpıcı bir şekilde anlatır:
Avrupa’da bir diplomatlar toplantısında bulunuyordu. Söz arasında ortaya latife yollu bir sual atılır; “Zamanımızın en kuvvetli devleti hangisidir?”
Keçecizâde Fuad Paşa, bu soruya tereddütsüz şu cevabı verir:
“Osmanlı İmparatorluğu!”
“Nasıl olur!” derler!.. “Çünkü” der;
“Siz dışarıdan, biz içeriden var kuvvetimizle yıkmaya çalıştığımız halde, o hâlâ ayakta duruyor!”
Metod, aynı metod!.. “Siz içeriden, biz dışarıdan!” Türkiye olsun viran!..
Son yıllarda yaşananlar göstermiştir ki, bu minvalde değişen bir şey yok.
Yedi düvel dışarıdan, onların işbirlikçileri, taşeronları, tetikçileri içeriden Türkiye’ye saldırıyorlar ama Türkiye bir türlü yıkılmıyor. Yıkılamaz da. Çünkü onun mayası sağlam. Toprağının kıymetini bilen inançlı, sağduyulu insanları var.
Yaşanan olumsuzlukların ortadan kaldırılması, tabii ki birkaç kişinin gayretiyle değil ancak milletin topyekün devreye girmesiyle, gayret ve çalışmalarıyla olacaktır. Amasya Genelgesindeki “Milletin istiklalini yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır” ifadesi, milli mücadelemizin parolası olarak tarihe geçmiştir. Bu parola; dün olduğu gibi bugün de yarın da milli mücadelemize rehberlik edecektir.
Türkiye’nin ülkesi ve milletine yönelik terör saldırılarına karşı koymak milli bir mücadeledir. Terörü bitirmek ve terörü kaynağında kurutmak için iktidarı ve muhalefetiyle ülkeyi yönetenlerin atacağı her adımı, yüreğinde vatan sevgisi, bayrak sevgisi, toprak sevgisi ve en önemlisi insan sevgisi olan her yurttaş desteklemelidir.
“Mevzubahis olan vatan ise gerisi teferruattır” ifadesindeki teferruat sözü tarihi bir kelimedir. Milli mücadele de yapılan da buydu. Kutsal vatan topraklarına sahip çıkmak. Çünkü toprak yoksa hayat olmaz, toprak yoksa vatan olmaz, vatan yoksa birey de olmaz, bireyin bugün o çok kutsanan özgürlükleri de olmaz. Vatansız imanın da, ibadetin de, namusun da, haysiyetin de bir anlamı kalmaz.
Bin yıldır Anadolu topraklarında dalgalanan bayrağımızı ve sancağımızı nesilden nesile devretmek için canını veren aziz şehitlerimizi, saygı, minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Kalın sağlıcakla.
ÇEVRECİ SÖZÜ; Muhtaç Olduğumuz Kudret Damarlarımızdaki Asil Kanda Mevcuttur.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.