ABDULLAH GÜL’DEN BEKLENEN: NETLİK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İdare-i maslahat”la devlet yönetmeye talip olmadı. Eğer o anlayışla yola çıksaydı “Bu yola kefenimle çıktım. Allah’tan başka kimseden korkmuyorum” diyerek meydan okumazdı. Zaten o zaman buna gerek de kalmazdı. Gününü gün eder, devletin en tepesinde oturmanın keyfini çıkarırdı.
Recep Tayyip Erdoğan öyle bir yükün altına girdi ki; ecr’ini Allah’tan beklemese, bu yüke omuz verilemezdi. Sadece dünyalık için, sadece şan, şöhret için bu kadar çile çekilmez. Biz sıcak döşeğimizde onu takip etmekten yoruluyoruz. O, sadece 80 milyonun değil, tüm ümmetin derdiyle dertleniyor.
İnsandır. Onun da eksikleri vardır. Onun da yanlışları oluyordur.
Biz, 3-4 kişilik ailemizi idare ederken zaafa düşüyoruz. Zaman- zaman şikâyet ediyoruz. Tıkandığımız zamanlar oluyor. Bazen pes diyoruz. Sizlerin yılgınlık gösterdiğiniz hiç mi olmuyor? Bir an kendinizi Erdoğan’ın yerine koyun. Tüm ümmetin yükünü sırtlamaya çalışın. Tüm mazlumları getirin gözünüzün önüne. Kendi çıkarından başka hiçbir şey düşünmeyen kapitalist, yayılmacı, gözü dönmüş devlere “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek meydan okuyun.
Sadece dışarıdan gelmiyor ihanet. İçeride de hainlerin uzantıları var. Adeta iğne deliğinden geçiyoruz. Böyle bir ahval içinde öyle bir kenetlenmemiz gerekir ki, boşlukları şeytan doldurmasın.
Devlet Bahçeli ve MHP’nin “nevi şahsına münhasır” bir siyasi parti olmasına rağmen, 15 Temmuz sonrası gösterdiği refleks her türlü takdirin üzerindedir. MHP’nin bu tavrı hiçbir zaman AK Parti’ye “payanda olduğu” anlamına gelmez. Devlet Bahçeli’nin “İçinde bulunduğumuz şartlar” diye tanımladığı “olağanüstü” durumu AK Parti içindeki bazı kişilerin görmemesi, ya da göz ardı etmesi affedilecek bir hata değildir.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına gidilen yolda ne büyük sıkıntılar yaşandığı, ne büyük badireler atlatıldığı henüz unutulmadı. Beraberce bir kaderi paylaştılar. Yılgınlık göstermeden, şikâyet etmeden menzile gidilen yolda hep dimdik durdular. Sabrın meyvesinin ne kadar tatlı olduğunu da hep beraber gördük. Bu kutlu yolda Erdoğan’ın ve Gül’ün her konuda aynı şeyleri düşünmüş olacaklarını da beklemiyoruz. Bu fikir ayrılıklarını da “kol kırılır yen içinde kalır” diyerek sorunsuz bir şekilde atlattılar.
Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı görevini tamamladıktan sonra önceki net görüntü bitti, yerini flu bir görüntüye bıraktı. Bu görüntüye bakanlar konuyu istedikleri her yöne rahatlıkla çekebiliyorlar. Uğruna çok bedeller ödenen bu kutlu davanın iki sembol ismi Erdoğan ve Gül’ün flu olma hakkı bulunmamaktadır. Bir fikir ayrılığı varsa -ki olabilir- bu da suya sabuna dokunmadan, tereyağından kıl çeker gibi çözülmelidir.
Gül’ün AK Parti ile arasına mesafe koyması ya da öyle bir görüntü vermesi yığınla söylenti ve senaryoyu da arkasından getirmektedir. Bu nazik dönemde, ağızdan çıkacak her kelimenin önemi çok büyüktür. Abdullah Gül kararını vermeli, yoruma meydan vermeyecek netliği göstermelidir. Kırıldığı, incindiği bir konu varsa, onu da medeni bir şekilde dile getirmelidir.
Abdullah Gül bir T.C. vatandaşı olarak hür iradesi ile her türlü siyasi oluşumun içinde olabilir. Bu, onun en tabi hakkıdır. Yasal olarak bu şekilde bir tavır koymasına engel hiçbir durum da yoktur.
Ancak; Abdullah Gül’ün net olmayan tavrından dolayı birçok senaryonun başrol oyuncusu olarak gösterilmesi, buna mukabil, Sayın Gül’ün tavrını netleştirmemesi normal değildir. Yaptığı bazı siyasi yorumlarda da bu ikircikli davranışı görüyoruz.
Eğer ki, Sayın Gül’ün Erdoğan’ın gölgesinde kalmaktan endişesi varsa, bundan dolayı da net olamıyorsa, unutmamalı ki, bu davada nefer olmak bile şereflerin en büyüğüdür. Zaten O, üstüne düşen görevini tamamlamıştır.
Tarih her şeyi en ince teferruatına kadar kayıt altına alacaktır.
Ayrıca, zaten maşeri vicdan her zaman hakkı teslim etmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Latif Cem Barana sevgilerimi iletiyorum. Yapıcı eleştirisi için de teşekkür ediyorum. Takibe devam.
Yanıtla (0) (0)Tüm görüş, düşünce ve eleştirilerini gerek görevdeyken gerekse sonrasında bir çok ortamda en üst düzeyden iletmiştir.
Yanıtla (0) (0)Tavrı ikircikli değil bilakis "nettir"
Sayın Gül'ün 2013 ten beri ve de özellikle son dönem yaptığı konuşmalar yakından takip edildiğinde de birbiriyle bütünlük arz ettiği görülecektir....
Sevgi ve saygılarımla...
Muzaffer Bey merhabalar;
Yanıtla (0) (0)Abdullah Gül'ü konu eden köşe yazınızı okudum. Son zamanlarda moda olduğu üzere, köşe yazıları artık ya güzelleme ya da külli kötüleme halinde neşredilmekte...
Zat-ı Alinizin yazısında da Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli'ye bu güzellemeler fazlasıyla yapılmış görülüyor. Elbette ki dünya görüşünüzü yazınıza serdetme hakkınız vardır.
Ancak Sayın Gül hususun da, adaletin de elden bırakılmaması gerektiği kanaatindeyim
Sayın Gül, Ak Partinin kuruluşunda yer almadan önce bu hareketin ilk ateşini yakmış, daha ortada kimse yokken Fazilet Partisin de Genel Başkan adayı olmuş,
Ak Partinin ilk Başbakanı,
İlk Cumhurbaşkanı olan
Ak Partinin büyümesinde, ülkemizin inkişafında çok b