Allah rızası için “Bi şey sormayın”…
Gönül olarak, ruhen ve bizzat bilgisayarın başında olmak kaydı şartı ile Konya’da idik ama kendimiz 10 gündür yurt dışındaydık. Amerika Birleşik Devletleri-Meksika-Küba yaptık ve şükürler olsun ki tekrar önce ülkemize ardından şehrimize ve nihayet gazetemize kavuştuk.
Bu süre içerisinde hep patronumuzla, Haber Merkezindeki arkadaşlarımızla sosyal medya üzerinden okurlarımızla dostlarımızla bağımızı hiç koparmadık. Saat farkına rağmen şehri yaşamaya devam ettik. Hem gazeteciliğimize devam etmeye çalıştık hem de sizlerle olan gönül bağımızı sürdürdük.
10 gün tatil yapmanın mutluluğu içerisinde şehrimizde ilk günümüzde öğle saatlerinde vitesten attık ve o güzel yurt dışı hatıralarını bir anda silip attık.
Oysa evimizden huzur içinde çıktık. 10 günlük hasretin ardından genç muhabirler gibi heyecanla gazetenin yolunu tuttuk. Dahası duraklarda bekledik, belediye otobüsüne bindik, indik dolmuşa bindik. Yürüdük.
Ta ki öğle saatlerine doğru güneşin tam yükseldiği anlarda yanımıza sokulan bir bayanın “Bir şey sorabilir miyim?” sorusuna kadar. Biz hala uçuyoruz yaaa. Genç bayanın sorusu üzerine pat diye durduk. Salak salak da “Buyur ablacım” dedik.
Meğer ablam yardım istermiş.
Tepem attı. Dahası önce kendime kızdım. Kızın yanından hışımla ayrılırken dönüp baktım. Dahası baştan aşağıya süzdüm. Vallahi de billahi de pardösüsü benim montumdan daha yeni ayakkabısı benim ayakkabımdan daha temizdi.
Baştan aşağı süzdük dedik ya. Allah günahlarımızı afetsin bir de o kadar güzel ve temiz yüzlü idi.
Ama bu modern dilenciliğin adı neydi Allah aşkına?
Bu utanmazlık nedir?
Bu ar perdesinin yırtılmasının nedeni nedir?
Bu yüzsüzlüğün sonu nereye gider?
Allah sonumuzu hayır eder inşallah. Ama böylesine alımlı, düzgün görüntülü ve iyi giyimli bayanın bu kaldırım üstü terbiyesizliğine dönüp bir daha düşünmeliyiz derim…
YURT DIŞINDAN TAKİP EDİLİP
YURT DIŞINA UZANIYORUZ YAAA…
Şu gazetecilik mesleğini öylesine seviyorum ki tarif edemem. Hatta bizimki sevginin ötesinde 40 yıldır deli gibi devam eden her geçen gün eksilmeyip artan bir kara sevda.
Dedik ya çok şükür bize gönül dostlarımız yeter.
Biz Küba’dan yazıp göndermişiz ve bakın abimiz dün yurt dışından ne yazıyor
“Uğur abi merhaba, nasılsın?
Ben yurt dışındayım. O nedenle gazeteleri gecikmeli okuyabiliyorum. 12 Ocak tarihli gazetede Fatih Endüstri Meslek Lisesi ile ilgili bir yazın vardı. Bir ekleme yapmak istiyorum. Bu okulun bünyesinde neredeyse hiç kullanılmamış PVC pencere yapma makinaları var. Eğer bu pencereleri kendileri yapmayıp bedeli ile bir başkasına yaptırdılarsa ikinci bir ayıba daha imza atmışlar demektir. Ayrıca fotoğrafta görülen pencereler hala takılmamışsa bedelsiz olarak montajını yaptırabilirim bilgin olsun.”
……….
Bu yazıyı dün bizimle paylaşan abimizin dahası işadamımızın ismini bilerek kullanmıyorum. Çünkü abimiz belim bildiğim en az 3 ya da 4 sivil toplum kuruluşunun faal yönetim kurulu üyesi. Birinin de Başkanı. Bu iyi niyetinin karşılığı olarak, hassasiyetinin ve duyarlılığının karşılığı olarak kendisine ticaretine ve siyasetine zarar vermek istemedim. Çünkü şehir ve şehir insanı olarak hala samimiyet imtihanını verebilmiş değiliz.
Ama bu gönül dostumuza biz hassasiyeti için teşekkür edip düşüncelerini kamuoyu ile paylaşıyoruz.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Bir şeye samimiyetle inanan insan, yalnız menfaatlerinin kılavuzluğu ile ilerleyen doksan dokuz kişiye bedeldir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Toplu taşıma araçlarında özellikle bayanlar yüksek sesle telefonla konuşarak ailevi meseleleri içeriye naklen yayın yapmadıkları zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.