Bayram Duyguları…
Ramazan Bayramını Müslümanlara bahşedilmiş bir “mükâfat” olarak gördüğüm için bu mübarek günlere “tatil” niyetiyle bakmayan ve yaklaşmayan bir anlayışa sahibim.
Ramazan Bayramını Konya’da, sılah-i rahim yaparak geçirdim.
Birinci günü Musalla Mezarlığı’nda anne, babam ve dedem ile diğer yakınlarımın mezarlarını ziyaret ederek yakın akrabalarımın bayramını kutlayarak, hal ve hatırlarını sorarak geçirdim. Üzüntülerine katlandım ve sevinçlerine ise ortak oldum.
Sağlığımı düşünerek ve “Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının.” (Nisâ/1)ayeti mucibince; büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öptüm.
İkinci ve üçüncü bayram günlerini ise yakın dostlarımın ve arkadaşlarımı ziyaret ederek gönüllerini almaya çalıştım. Ulaşamadıklarıma ya telefon ederek veyahut da watsap ve sosyal medya yoluyla Bayramlarını tebrik ederek üzmemeye gayret ettim.
“Biribirinize kin tutmayın, biribirinizle hasetleşmeyin, biribirinizden sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz.” diyen Peygamber Efendimiz’in buyruğunu yerine getirmeye çalıştım.
İki Cihan Serveri: “Herkim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa sıla-i rahim yapsın” buyurmuyor mu?..
***
Müslüman denilince benim aklıma hemen “temiz insan” ve “temizlik” geliyor.
Yâni mekân ve çevre temizliği, Cuma temizliği, Yaz temizliği, Kış temizliği, Ramazan temizliği ve Bayram temizliği…
Bir kere dinimiz İslâm ve Peygamberimiz, bize, temiz olmayı ve temizliği, çevreyi temiz tutmayı emretmektedir. Bundan dolayı Hazret-i Peygamber:
“Temizlik imanın yarısıdır” buyurmuştur.
Ama gelin görün ki, bayramın ikinci günü sabahın erken saatlerinde Alâeddin Tepesi’nin halini görünce, inanın çok üzüldüm. Tepe olduğu gibi oraya buraya atılmış pet şişeler naylonlar ve çekirdek kabuklarıyla doluydu.
Alaeddin Tramvay Durağında tramvay beklerken aynı konuyu âyet ve hadislerle anlatan güzel bir insanımız ise, yürümeyi çok sevdiğini belirterek “Meram’dan şehir merkezine kadar yürüyerek geldim. Bütün parkların hali aynıydı. İnsanımızı anlamakta güçlük çekiyorum” diyerek aynı durumdan yakınıyordu.
Hâlbuki Hz. Peygamber “Gücünüz yettiği kadar temizliğe riayet ediniz, Allah İslâm Dini'ni temizlik üzerine kurmuştur, Cennete de ancak temiz olanlar girecektir” demek suretiyle vücut, elbise, mekân ve çevre temizliğine dikkat çekiyor.
Yine Efendimiz; “Allah güzeldir, güzelliği sever. Temizdir, temizliği sever. İkram edicidir, ikram edilmesini sever. Cömerttir, cömertliği sever. Evlerinizi, işyerlerinizi ve çevrenizi temiz tutunuz. Sizden olmayanlara benzemeyin” diyerek bize yol göstermektedir.
Ayrıca yolların, caddelerin, gölgeliklerin temiz tutulması, kirletilmemesi, insanlara zararı muhtemel olan tükürük ve balgam çıkarılmaması da bize emrolunmuştur. Ama bütün bunlara rağmen bu bayramda, ne yazık ki bırakın köpek pisliğini, kaldırıma yapılmış insan pisliğine bile rastladık.
İnsanlaşıyor muyuz yoksa hayvanlaşıyor muyuz?..
Bilemedim…
***
“Aslan yattığı yerden belli olur” diye bir atasözümüz bile var.
Şimdi insanın kişiliğiyle oturup kalktığı ve yattığı yer arasında bir özdeşlik kurulabilir. Parklarda oturan Müslüman insanımız, nasıl olur ve oluyor da o oturduğu yeri ve çevreyi temizlemeden kalkıyor, bir türlü anlayabilmiş değilim…
O zaman adama “Kardeşim sen, oturduğun evinde ve odanda mı böyle hareket ediyorsun?” diye sormazlar mı?..
Ayı bile inini temiz tutarken ve kedi kakasının üzerini daha sonra toprakla örterken sen nasıl oluyor da; çevreni kirletiyor ve sonra temizlemiyorsun?!
Sen hayvandan daha aşağı bir mahlûk musun?...
AZİZİM DİYOR Kİ…
Her dinî bayramlarda terkedilmeyen bir Konya özlemiyle Rabbim, bizleri bayramlara kavuştursun ve bir daha buluştursun.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.