Bir anormallik, bir normalleşme
Konya’da şu sıralar gündem epey yoğun…
Son olarak önceki gün ulusal medyada Konya ile ilgili şöyle bir habere rastladım. “Konya’da polis gazeteciyi darp etti.” Haberin içeriğinde yazan şu. Gazeteci olduğunu söyleyen arkadaş maske takmadıkları için polise uyarılarda bulunuyor. Polisler onun elindeki telefonu almaya çalışırken de arbede yaşanıyor.
Haberi görünce mesleki refleks olarak doğruluğunu araştırmaya başladım. Olayın başka açıdan bakılan bir versiyonunu daha gördüm o da şöyle. Düğün kameramanı bir arkadaş aracında seyir halindeyken polis durduruyor. Yan koltuktaki kişi emniyet kemerini takmadığı için ceza kesiyor. Şahıs da sinirlenip yanında bulunan basın kartını göstererek ben basınım bana ceza kesemezsiniz tarzında konuşuyor.
Şimdi tabi bunları görünce bir araştırma isteği uyanmadı değil. Sonuçta öğrendim ki gazeteciyim diyen ve basın kartı da olan şahsın gazeteci falan değilmiş.
Benim, canını dişine takarak gece gündüz çalışan çoğu arkadaşım da basın kartı yok mesela. Zaten basın kartı polise mukavemet edilsin diye de verilmiyor bize. Memleket elinde sarı basın kartı ile dolaşan ama sorsan gazeteciliğe dair bir kalem oynatmamış insanlarla doldu. Zaten gerçek bir gazeteci olsa verilen cezaya karşı basın kartını göstermezdi emin olun. Şimdi o arkadaşın gazeteci olarak göründüğü ‘Kurum’un bu meseleye el atması gerekmez mi?
Haberlerde ayan beyan adı geçen basın kuruluşunun nezdinde tüm basın çalışanlarını artık bu basın kartı konusunda daha hassas davranmaya davet ediyorum. Çünkü bu tarz olaylar gazeteci ismini itibarsızlaştırmaktan öteye gitmiyor.
Düşünün mesleğini yaparken yaptığı haber hakkında bir soruşturma açılsa cebinde basın kartı olmayan gazeteci direkt suçlu kabul ediliyor. Yani asıl meslekte ter akıtan çoğu arkadaşımda basın kartı olmazken böyle yoldan geçen Mehmet Ağa’ya bile kart çıkarırsak bizim ne farkımız kalır ki?
**********
Bugün itibariyle normalleşme başladı.
Tam manasıyla bir özgürlüğe adım atmış bulunuyoruz. Umarım bugünden itibaren korona kapanmaları tarih olur. Çünkü hepimiz ciddi manada bunalıma girmiş durumdayız. Elinde poşetle kapı kapı gezen vatandaşı dışarda tutarsak, kurallara uyup aylardır evde kapalı duranların hakkı olan bir açılmadır bu…
Öyle ki insanlar çocuklar gibi mutlu.
Herkeste bir askerden terhis olmuş er heyecanı var.
Normal hayatımızdan o kadar uzak kaldık ki normal nasıl yaşanır unuttuk. Hepimize iyi gelecek bu karar. Ama dediğim gibi tedbiri çok da elden bırakmamakta fayda var. Tedbirli olalım ki şu sıcak günlerde tahammül ettiğimiz maskelerden de bir an önce kurtulalım.
Açılmaların yavaş yavaş başlaması ile birlikte amcalar teyzelerde Kayalı Park’taki malum yerlerini de aldılar biliyorsunuz. Kayalı Park, PTT’de işi olan, camiden çıkan, şöyle bir dinlenip simit yiyeyim diyen yaşlıların uğrak yeridir Konyalılar bilir. Onlar yerini aldı almasına da Kayalı Park’ın kapanma döneminde kaldırılan bankları hala gelmedi. Orada oturup dinlenmek isteyenler havuzun kenarındaki taşlara ve kaldırımlara oturmak zorunda kalıyor. Bir röportaj esnasında teyzenin biri sessizce eğilip, “Yavrum onu bunu boşla da şu bankları iste sen Başkan’dan” demişti. Onun sözü bende kalmasın. Buradan yetkililere iletmiş olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.