Biz bu ıskalanmaları hak etmedik!
Adama, hiç ıskalandınız mı diye sormuşlar! Beni demiş kimse ıskalayamaz, ıskalamaya yeltenemez! Adam büyük konuşmuş! Söz demiş, dost demiş, arkadaş demiş, güven demiş, itimat demiş, çevre demiş! Lakin gün gelmiş ıskalanmadığı hiçbir konu kalmamış! Bugün o noktadayız!
Iskalayıcı denilen ıska geçiciler sarmış dört bir yanımızı!
Iskalayıcı dilbaz, ikna yeteneği kuvvetli, söz vermede üstüne yok, tek kusuru, biraz yalan, biraz sözünde durmama, biraz kandırma, biraz oyalama!
Netice ne mi?
Sıfıra sıfır, elde var sıfır! Yani bir kucak dolusu hayal kırıklığı!
Iska geçilmedik ne kaldı diye soranlarımız dahi net cevaplar alamıyorlar!
Iskalanmak konusunda dizi çekilse kaç sezon oynar Allah bilir!
Bizi ıskalayan ıskalayana!
Bizi ıska geçmez, ıskalamaz dediklerimizin sayısı bir elin parmakları kadar kaldı!
Iskalayıcı tabirine yakışanlar Pandemi öncesinde de vardı amma, Pandemi sırasında ve sonrasında ıskalayıcı sayısında patlamalar yaşadık!
Sektörler, kurumlar, güvendiğimiz dağlar, dostlar, arkadaşlar, akrabalar tarafından fena ıskalandık!
Iskalandığımızı neden sonra anladığımızda iş işten geçti!
Iskalayıcı kim diye araştırdıklarımız oldu!
Bir de baktık ki, hemen yanı başımızda, hiç ummadıklarımız!
Ummadığın taş baş yarar demiş ya atalar, başımızı yaranlar, bizi o halde bırakıp arayıp sormayanlar, onların arasından çıktığında çok şaşırdı insanlar!
Iskalanmışız haberimiz yok dediler! Bizi ıska geçmişler, ruhumuz duymamış!
Sonra da ne mi dediler?
Biz bu ıskalanmaları hak etmedik! Hem de hiç!
*****
Son yıllarda ıskaladığımız ve ıskalandığımız çok konu var. İşin tuhafı ıskaladığımızı ve ıskalandığımızı kabullenmemek gibide bir ruh haline sahibiz! Iskalamak ve ıskalanmak her iki halde de bize pahalıya mal olmaya başladı.
Bile bile ıskaladıklarımız var!
Iskalasak da olur dediklerimiz var!
Herkes ıskalıyor, bizde ıskalama hakkımızı kullandık deriz olur biter diyenlerimiz var!
Bu yapılan ıskalamak sayılmaz diye, ıskaladıklarına kılıf arayıp bulanlar var!
Anlayacağınız bir ıskalama yarışıdır sürüp gidiyor!
Neleri mi ıskalıyoruz?
Nelerden mi ıskalanıyoruz?
Hangi birini sayalım ki…
Hani adama seni çok efkârlı gördük, nedir derdin diye sorunca, adam benim hayatım roman demiş, nesini anlatayım, nereden başlayayım!
Iskalama demişken nereden başlayalım!
Anlatacağız anlatmasına da…
Nereden başlasak bilemedik!
Kendim ettim kendim buldum diye bir başlasak, akşama kadar ağlasak, yüreğimiz soğumaz!
*****
Bizim öncelikle dinleyenimiz yok! Nereye anlatalım derdimizi, dağlara mı, taşlara mı?
Mutlaka dinleyemeye geleceğim deyip de gelmeyenler tarafından ıskalanmışız!
Bekle diyorlar!
Gelmiyorlar!
Ha bugün, ha yarın deniyor!
Daha yola bile çıkılmamış!
Zamanı ıskalamaktan mı söz edelim?
Hayatı nasıl ıskaladığımızdan mı bahsedelim?
Bizi ıskalayanların dahada arttığından mı?
Iskalamanın vakayı adiye gibi bir şey olmaya başladığından mı dem vuralım!
Bu ıskalamak kaçıp kurtulmak gibi görülebilir!
İyide kaç, kaç nereye kadar?
Sonunda yüz yüze gelinmeyecek mi?
Ne demiştin, niçin caydın sözünden denilmeyecek mi?
Ben sana ne yaptım da böyle oldu diye serzenişte bulunulmayacak mı?
Biz bu ıskalanmaları hak etmedik! Hem de hiç!
*****
Üzerimizde bir boş vermişlik havası var! Boş vermişlik birazda çaresizlikten. Boş vermişim, boş vermişim dünyaya şarkısının dizeleri gibi hayatımız!
Bakan yok, çeken yok, gören yok, bilen yok!
Üstelik bütün bunlar bile bile olup bitiyor!
Seçim varmış!
Ne seçimi?
Vatandaş, diyor ki, “Bizi ıskalayanlar seçimini çoktan yapmadılar mı?
Siyasiler çam devirmede, gaf yapmada rekor kırıyorlar!
Sanki bu ülkede değiller!
Sanki bu ülkede yaşamıyorlar!
Bizi ıskaladıklarından, galiba haberleri yok!
Iskalanma konusu sıkıntılı bir konu…
Hele hele bile isteye yapılıyorsa…
Bizim yanı başımızda oldukları halde adeta kilometrelerce bizden uzakmış gibi davrananlar neleri ıskaladıklarının farkındalar mı?
Yaşanılan onca hayal kırıklığından sonra nelerin ıskalandığını hâlâ görememiş olmak bile ıskaladıklarımızın toplamının ne denli büyük olduğunu göstermiyor mu?
Her olay yaramızı depreştiriyor!
Siyaset kaş yaparken göz çıkaranlara döndü! Ekonomi öyle, enflasyon öyle! Bize ne oldu böyle?
*****
Hz. Mevlâna, "Hadi yaramı sarmaya merhemin yok, yalandan da olsa gönül alamaz mısın?" diye sormuş ya yüzyıllar öncesinden, şimdi vatandaş soruyor sormasına da oralı olan yok!
Yalandan dahi gönül alması gerekenler, kuş dili konuşuyorlar!
Epistomoloji diyorlar! Heteredoks diyorlar! Vatandaş halinden memnun diyorlar!
Alım gücü arttı diyorlar! Enflasyon var amma, raflar dolu diyorlar! Vatandaş enflasyona ezilmiyor diyorlar! Vatandaş ben yandım, ben kavruldum, ben ıskalandım diyor duyan yok!
Halini! Ahvalini! Cebindeki çaresizliğini! Mutfağındaki yangınını! Ödeyemediği faturalarını! Üniversitede okutamadığı çocuklarını! Yaşadığı hayal kırıklıklarını ıskalıyorlar!
Biz bu ıskalanmaları hak etmedik! Hem de hiç!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.