Erol Sunat

Erol Sunat

Mevlânâ’nın gecesi

Mevlânâ’nın gecesi

O Şeb-i Arus demişti yani düğün gecesi demişti vuslatına…Rabbine kavuştuğu geceydi.

1273 yılının 17 Aralık gecesiydi…O gün onu anmaya, hatırlamaya vesile olan bir gün olarak anıldı ve hatırlandı. Uzunca bir süre o gün, yalnızca ona aitti. Gündüzü de gecesi de…

Biz ne mi yaptık?

O günü dünya çapında ihya edebilecek her türlü imkân elimizdeyken, aldık o günü kendimiz için düğün günü yaptık!

Nasıl mı?

O günü açılışların günü yaparak… O günü tıpkı bir görücüye çıkma gününe döndürerek… O mana yüklü, mistik bir atmosfer yüklü o günü bir şekilde onun elinden aldık. Ona o günün sadece gecesi kaldı…

Kendim ettim kendim buldum derler ya hani, 17 Aralık Konya’nın imtihan gününe döndü.

Gelin beni imtihan edin der gibi bir şey icat etti koca Payitaht. Açılış sendromuna yakalandı.

Alkışlara kandı. Ayakları yerden kesildi.

Ya sonra?

Sis bastı üzüldü…Kömür kokuları doğalgaz kokularını bastırdı verecek cevap bulamadı… Alternatif Şeb-i Arusların gölgesinde kaldı, kahroldu. Mevlânâ’yı üzdükçe incittikçe tökezledi Konya…

Oysa 2007 Mevlânâ yılında dünya kadar söz vermişti! Neler yapacaktı, neler!

Karar alıcılar, önce biz kendi düğünümüzü yapalım. Mevlânâ’da gece yapsın. O düğün başka, bu düğün başka dediler. O günden beridir 17 Aralık gününün gündüzü başka, gecesi başka… Lakin, sürekli üzdüğümüz, kırdığımız, incittiğimiz 17 Aralık gününü elinden almaya devam ettiğimiz Mevlânâ’dan başkası değil…

*****

Şeb-i Arus, öyle bir düğün günü ki, öyle bir vuslat günü ki, öyle bir sevenin sevdiğine kavuştuğu gün ki, işte böyle bir gün sarıp sarmalıyor Konya’yı…

Mevlânâ’nın ömrü, Rabbimizi sevmekle, onun yolunda yürümekle, onu anmakla, onun için yanmakla, onun adını ve sevgisini sohbetlerinde ve derslerinde anlatmakla, kutlu Peygamberimiz Hz. Muhammed’i sevdirmekle geçen bir ömür.

Mevlânâ’nın sözlerinde Rabbinden ve onun kutlu Peygamberinden başka bir şey yoktu. Hiç olmadı…Onda, bu saydıklarımızdan başka bir şeyler arayanlar bunu bir türlü anlamadılar, anlamak istemediler. Hâlâ da anlayabilmiş değiller…

Ne diyordu Mevlânâ;

“Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”

Bu sözlere bir diyeceği olan var mı?

Madem yok…

Geriye kalbi kırık, hepimizden bizâr olan bir Mevlânâ kalıyor.

*****

17 Aralık Şeb-i Arus… Düğün gecesi…Onun gecesi…

O kim?

Mevlânâ…

Düğün gününü çok uzun bir süredir aldık elinden…Kendimize ait bir gün eyledik…İşi dahada arttırıp toplu açılışları dahi bugüne rast getirdik…Denk düşürdük…

Dükkanımı, fabrikamı, kurumumu Başbakanımız açtı, Cumhurbaşkanımız açtı diye yıllarca övündük…Girdiğimiz kareleri büyütüp, baş köşelere astık.

Anlayacağınız…

Şehrin her tarafında ayrı ayrı düğünler yaptık…Ne düğünler ne düğünlerdi öyle onlar…

Ne mi kalmıştı Mevlânâ’ya?

17 Aralık gecesinden birkaç saat…

Oysa neydi o gün?

Onun günü…Neredeyse zorla elinden almaya kalktığımız bir gün haline de geldi ara-ara…

Şeb-i Arus’lar da çok üzdük Mevlânâ’yı…Çok kırdık…Çok incittik…

Anlayabildik mi?

Keşke…

Diyarı Mevlânâ’da, o günlerde kalabalıklar pek çoktu. Lakin, Mevlânâ yoktu…

*****

Şehrin hafızasını, şehrin ruhunu hep yabana atar, hafife alır çok bilmişler, allameler…

Yarınlarda biri çıkar, “Konya’nın Şeb-i Arus Düğünleri” diye bir şey yazarsa kimse şaşırmasın.

Konya basını ve Konya halkı, düğün gününde, onlarca, bazı yıllar yüzden de fazla kurdele kesmeli açılış düğününe şahit oldu. Konya gibi bir Payitaht bunu unutabilir mi?

Bugün senden başka kimsenin düğün günü değil Mevlânâ, bugün tek bir düğün var, tek bir düğün günü ve gecesi var, o da sana ait diyemedik.

Yanlış yapıyorsunuz diyenleri kimse dinlemedi. Dikkate bile almadı. Kendi düğünleri, asıl düğünün önüne geçsin diye, şehrin cümle açılışı getirildi 17 Aralık gününe tesadüf ettirildi!

Tesadüfün de böylesi derler ya…Sonra o tesadüf kaldı gitti, kalıp gitmesine de şahit oldu Konya…

Yıllar önce bir ağabeyim demişti ki; Konya’ya gelen misafirleri siz çağırmıyorsunuz, o çağırıyor.

O gel demese…

Sizin gel demenizin hükmü olur mu?

*****

Ne demişler?

Düğün var, düğün var…Bu düğün Şeb-i Arus…Anlamı başka, manası başka, yolu çıkar aşka…

Ya diğer düğünler?

O düğünler daha bir başka…Yolu istese de çıkmaz aşka…

Yıllardır iki düğün yaşar, hem 17 Aralık hem Konya. Gündüz düğünleri ve gece düğünü.

Gündüz düğünleri şan peşinde, şöhret peşinde, reklam peşinde, düğün sahibinin adını dağlara taşlara yazdırma peşinde, içi içine sığmaz insanların o beklenti aleminde…

17 Aralık da soğukta olsa, sisli de olsa, karda yağsa, ayazda çıksa yapıldı o düğünler. Akşamda Mevlânâ’nın düğün gecesine gelindi cümbür cemaat…

Yarın 17 Aralık 2024 Salı, yeni bir görücüye çıkma günü…Görücüye çıkma günümüzü bir bakıma tescilledik. Neredeyse 17 Aralık, Mevlânâ’ya bırakılamayacak kadar bize lazım havalarındayız.

Açılışların olduğu, yapıldığı gündüz düğünleri bizi o kadar çok sardı, o kadar çok memnun etti ki…Ne bıkmak gibi ne de bugünü Mevlânâ’ya bırakmak gibi bir niyetimiz var.

*****

Gelin, Hz. Peygamberin kutlu izinden yürüyen Mevlânâ’yı daha fazla incitmeyelim!

17 Aralıkları ona zehretmeyelim…

Ona ait, ondan aldığımız ne varsa geri verelim…

Geri verelim ki, yarın huzuru mahşerde, hepimizden davacı olmasın Mevlânâ!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR