Erol Sunat

Erol Sunat

Çalınan çocukların hikayesi

Çalınan çocukların hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin kendi halinde bir şehrinde çok gözü kara korkusuzluğu had safhada, acımasız, gaddar mı gaddar bir kadın varmış. Fakir fukaranın küçük yaştaki çocuklarını çalar, çocuğu olmayan ailelere satarmış. Bu satma işi o şehirde olmaz ya yakın bir diyarın şehirlerinde ya da o memleketin en ücra köşelerinde olurmuş. Kadın bu işin ustasıymış. Bazen fakir ailelerden altın ve akçe karşılığı çocuk satın aldığı onları oldukça yüksek fiyatlara sattığı anlatılırmış. Oturduğu mahallede kapısını açan olmasa da çocuk arayanlar her defasında onu arar bulur, şehirde yoksa günlerce de olsa bekler almak istedikleri çocuğu alır mutlu olarak ayrılırlarmış şehirden.

Şehrin eşrafından biri şehrin Beyine çıkmış, Beyim demiş bu kadını şehirde istemiyoruz. Şehrimizin adı çocuk çalanların, çocuk satanların şehri oldu. Bey, kadını çağırmış. Kadın Beyim demiş, ben insanları memnun ediyorum. Memnun ederken birkaç altın kazanmışım çok mu? Beni size şikâyet eden adam var ya, o da çalıntı çocuklardan biri. Ona analık yapan kadın benim teyzem olur. Onu vermeye kıyamadığını bu şehirde bilmeyen yoktur. Sonunda benim oğlum dedi, falanca diyarda hamile kaldım, babası öldü diye bir hikâye uydurdu. Meselenin özü de bu, aslı astarı da. Bey ya sen demiş sen kimsin? Kadın bende demiş çalıntı çocuklardan biriyim.

Siz buraya dışarıdan geldiniz Beyim. Bu şehir bir zamanlar en büyük ticareti çocuk satarak yapardı. Köle çocuklar pazarının en meşhuru bu şehirdeydi. Ben bu şehrin köle pazarında satıldım. Beni şikâyet edenin analığı benim dediğim gibi teyzem olduğunu söyledi güya bana sahip çıktı. Belki o bile yalandı bilemiyorum. Yirmi yıl kadar önce bu şehirde kendi halinde iyi bir insanla evlendim. Bir kızım oldu. Teyzem olduğunu söyleyen kadın o çocuğu hiç bilmediğim birisine çaldırdı, uzak bir diyarda sattırdı. Sıktım boğazını yine söylemedi. Daha çok sıktım. Öldü kaldı lanet kadın.

Bu şehrin iyi tarafı yok Beyim demiş kadın. Bana yine de ceza verecekseniz, ferman sizin. Bu yaşıma kadar görmediğim ne işkence kaldı ne de zindan. O kadar çok zindanlarda yattım ki, adıma zindan gülü dediler. Bey yarın demiş seni bu şehirde görmeyeceğim. Hatta akşamdan gideceksin. Kadın çıkmış Beyin konağından sokakta ilerlerken, onu şikâyet eden adam kesmiş yolunu. Dur demiş, bu şehirden kaçamayacaksın. Seni elimden Bey dahil kimse alamaz. Kadını yakalayıp, izbe bir yere atmışlar elini kolunu, ayaklarını ağzını bağlamışlar.

Gece yarısı, izbeye bir karaltı girmiş, eli ayağı bağlı kadının elini ayağını çözmüş. İzbenin kapısını da aralık bırakmış. Kapının yan tarafına da bir kılıç koymuş. Kadın, ağzındaki bağlardan da kurtulduktan sonra, almış eline kılıcı, karanlıklar içinde kaybolmuş. Sur dibine yaklaştığında bir de bakmış ki, eyerli bir at onu bekliyor. Binmiş ata, çıkmış gitmiş şehirden, yolda at üstünde bir kız çıkmış yoluna, beni takip et demiş. Sabaha doğru bir hana gelmişler. Hanın girişinde hancı karşılamış onları. Kız, hancı demiş benim babam. Kadın bakmış ki, onları karşılayan hancı, öldü sandığı kocası. Koşmuş sarılmış.

Seni demiş aramadığım sormadığım yer kalmadı. Senden umudu kestikten sonra da en iyi bildiğim işi yapmaya başladım. Çocuk çaldım. Çocuk kaçırdım. Çocuğu olmayanlara çocuk buldum sattım. Yalnız, kimin çocuğunu kime verdiğimi yazdım. Niye yazdım bilmiyorum. O çocuklardan biri olduğum için belki. İyide bu kız bizim kızımız mı, emin misin? Hancı, evet demiş. Çok araştırdım, yıllar sonra izini ve kime verildiğini buldum. Verildiği insanlardan satın aldıkları akçenin beş mislini verip kızımı geri aldım. Bakıcı kadın tuttum. Birkaç diyar dolaştım. Sonunda bu hanı satın alacak kadar param olunca hanı satın aldım. Kızımla beraber burayı ayakta tutmaya çalıştım.

Kızım büyüdü on yedi on sekiz yaşlarını buldu. Bütün savaş sanatlarını yani ne biliyorsam ona öğrettim. Gece karanlığında dahi iz sürer, attığını vurur. Kılıcının karşısında kimse duramaz benim kızımın. Seni de öyle buldu. Seni o izbeye bağlayan adamı da öbür tarafa gönderdi öyle geldi yanıma. Anlatılanlar kadını tatmin etmemiş. Kıza karşı bir yakınlık ve sıcaklık hissetmemiş. Sonra kocasına dönüp şimdi ne yapacağız demiş. O adamın sülalesi geniş. Beni çok kolay bulabilirler. Kız, merak etme ana demiş, eli kılıç tutan kimse sağ kalmadı o adamın sülalesinde. İçini ferah tut.

Kadın uzandığı yerde başlamış düşünmeye, aklıma yatmayan çok şey var demiş. Kızımı satan kadının boğazını sıktığımda, kızımın uzak bir diyarda bir saraya satıldığını söylemişti ölmeden önce. Hancı da kızım olduğunu söyleyen kızda bir şeyler saklıyorlar. Hancı öldü bildiğim kocam olmasına kocamda, kız benim kızım değil. Kim bilir hangi kadından… Kadın, gece sessizce çıkıp gitmiş handan. Bir aydan fazla yol gittikten sonra o uzak diyarın payitahtına gelmiş. Eski dostlarından kendi gibi çocuk satan bir kadın varmış, çalmış onun kapısını. İki kadın yıllar sonra buluşmuşlar.

Zindan gülü başından ne geçti ise her şeyi anlatmış. Satıcı kadın, ben demiş bu işe tövbe etmiş gibiyim. Ancak senin kızın bu sarayda Sultanın yaşlı ablasının hizmetinde. Çok gözü kara. Kadını defalarca ölümden kurtardı. Ancak senin kızının burada olduğunu ne kocam bilir ne kızım. Sır gibi bir şey lakin senden de saklayacak değilim. Benim aram onunla da Sultanın kız kardeşiyle de iyidir. Onların yanına gir. En azından kızına yakın olursun. Ertesi gün doğruca Sultanın kız kardeşinin yanına varmışlar. Kadın o işlere demiş, benim muhafızım karışır. Varın onun yanına. Kadın yaklaşık yirmi sene sonra kızıyla yüz yüze gelmiş. Kız, satıcı kadın demiş, beni bu kadınla baş başa bırakır mısın?

Baş başa kaldıklarında, kız, görmeyeli nasılsın demiş. Seni o izbeden ben kurtardım. Hancı babamın benimle aynı yaşlarda olan kızı bütün hikâyeyi dinledi. Her şeyi sahiplendi. Sen olan bitene inanmadığın için bugün buradasın. Çıktın geldin, çünkü sen benim anamsın. Ben ise senden koparılmış o küçük çocuk. Bu işte ne senin bir kabahatin var ne benim. Babamın kızı aşırı kıskanç bir kız. Benim bu diyarda yaşadığımı bilse ortalığı karıştırmak için buraya gelir. Babamda nerede olduğumu bilmiyor.

Sadece seni kurtardığımı, kızı olduğumu o şehirden ayrılmadan önce söyledim. Doğru düzgün yüzümü dahi görmedi. Ancak kurtarma hikayesini biliyorlar. Seni o izbeye kapatan adamı surlardan aşağıya attım. Sülalesinden hiç kimseye ilişmedim. Tek derdim seni kurtarmaktı. Yanına uğradığın, seni buraya getiren o eski arkadaşın kim bilir misin? Kız kardeşim olan o sahtekâr kızın anası. Senin burada olduğunu, hakikati öğrendiğini bir süre sonra hancıya ulaştırır. Kadın, ne geldi benim başıma böyle demiş. Kaçırdığım ve sattığım çocukların ahı tutuyor yeminle.

Kız bu oda demiş senin. Sen şu andan itibaren benim yardımcım olacaksın. Ben nereye sen oraya. o arkadaşın ne haber gönderirse göndersin cevap vermeyeceksin. Yanına da gitmeyeceksin. Nedenini bilemediğim bir şekilde senden rahatsızlar.

Kadın ben demiş esir çocuk pazarında satılan bir çocuğum. Ne anamı bilirim ne de babamı. Hatta hangi memleketten olduğumu da. Kız, ancak demiş onların elinde sana ait bilgiler olabilir.

Aradan birkaç ay geçmiş. Kız, ana demiş Hancı babam, kızı ve anası şehirdeler. Her yerde seni arıyorlar.

Birkaç gün sonra, memleketin Sultanı kızı çağırmış. Muhafız demiş. Senin yanında bir kadın varmış onu derhal huzuruma isterim. Kız kadını almış gelmiş. Sultanda hancıyı kızını ve kızın anasını çağırmış. Kadın, Sultanım demiş, Hancı yaklaşık yirmi sene önce evlendiğim kocam. Muhafız kız benden iki yaşlarındayken çalınan, esir çocuk pazarında sizin diyara satılan öz kızım. Hancının yanındaki kadın, hancının bu diyardaki karısı, yanlarındaki kız ise onların kızı. Yani muhafız olan kızımın baba bir kardeşi. Anlattıkları yalana kalbim inanmadığı için, kalktım sizin diyarınıza geldim ve kızımı buldum. Kaybolmuş kızını arayıp bulmak suç mudur Sultanım?

Sultan elbette değil demiş. Ancak Hancı ve yanındaki kadın, senin geldiğin diyarda çocuk çalan, çaldığı çocukları sattığı için aranan, aynı zamanda katil olduğunu da söylüyorlar. Kadın kendini ne kadar savunduysa da kızının bütün gayretlerine rağmen zindana atılmış. Zindana atıldığının ertesi günü yanına bayağı yaşlı bir kadın gelmiş. Zindan gülü demiş. Bu diyarın zindanına da düştün sonunda. Kadın, sende kimsin demiş. Beni nereden tanıyorsun? Yaşlı kadın seni demiş benden daha iyi hiç kimse tanıyamaz. Ben senin hangi esir pazarında satıldığını da bilirim, kimden çalındığını da. Kader değişik bir şey. Bazen insanın yaptıkları gelip ayağına dolanıveriyor. Dönüp dolaşıp geldiğin diyar senin çalındığın sarayın diyarı. Sen kimin kızısın bilir misin? Sultanın yaşlı ablasının. Kızının yanında muhafız olduğu o kadının. Sultan seni neden zindana attı diyeceğim, onu da bilemeyeceksin. Benim bütün bildiklerimi sana anlatmam için. Çünkü seni çalan benim. Satanda…Hancı olacak kocan kim peki? Benim oğlum. Hikâye bayağı karışık, kördüğüm misali dolaşık. Meseleyi muhafız kızın çözdü. Tabi ki, Sultan dayısının yardımıyla.

Anlatırlar ki; Zindan gülü, Sultanın ablası olan anasına, onun ölümünden çok kısa bir süre önce kavuşmuş. Sultan, ablasının ölümünden sonra, muhafız yeğenini Prenses ilan etmiş, Zindan gülünü de yanına vermiş. Prensesin, babasının anası olan zindandaki kadın da bir süre sonra zindan da ölmüş. Sultan kızın babasını, baba bir kız kardeşini ve onun anasını memleketinden sürmüş. Bir daha o memlekete girmelerini yasaklamış. Zindan gülü ise tövbe ederek, çaldığı ve sattığı çocukların gerçek ailelerine kavuşabilmesi için ömrünün sonuna kadar uğraşmış. Ailesiyle buluşturmadığı çocuk kalmadı diye anlatmışlar o öldükten sonra. Sultan, çocuk çalanlar ve çocuk satanlarla ilgili öyle bir ferman çıkarmış ki, bir daha kim çocuk çalmaya, çocuk satmaya kalksa bir değil bin kere düşünmüş.

Şehir şehire, Zindan gülü zindan gülüne, koca kocaya, evlat evlada, çocuk çocuğa, Sultan Sultana, yaşlı kadın yaşlı kadına, diyar diyara, han hana, hancı hancıya, Bey Beye, zindan zindana, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR