BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLER
Değişen ve modernleşen dünyada hayat standartlarımız ve hayattan beklentilerimizin çok değiştiğini görüyor bunu kabullenmekte zorlanıyorum. Kendime “acaba çok mu yaşlandım da bana bu değişimleri kabullenmek zor geliyor” diye sormadan edemiyorum. Her toplumun kendine özgü değerleri vardır. Eğer değişip gelişirken bu değerleri koruyamazsak biz olmaktan çıkarız.
Bugün mübarek üç ayların başlangıcı, Perşembe günü de mübarek gece. Bu günün bir başka özelliği de Konya’ya özgü bir gelenek olan, çocukların ellerinde çantalarla, maniler söyleyerek şivlilik toplamasıdır. Çocukluğumdan hatırlarım, büyüklerime devamlı üç aylar ne zaman gelecek, şivlilik ne zaman toplayacağız, yine fener alacak mıyız diye sorar dururdum. Konya’ya dışardan gelmiş olan komşularımız telaş içerisinde bize gelir, “kapıya çocuklar geldi ellerinde çantalarla bir şeyler söylüyorlar anlamadım ne yapmam lazım?” diye sorarlardı, bizde gerekeni söylerdik. O da hemen bakkala koşar, çocuklara ikramlıklar alır ve gruplar halinde gelen çocuklara verirdi. Telefonla görüştüğü memleketinden herkese de ballandıra ballandıra Konya’da yaşanan bu geleneği anlatırdı. Hey hat şimdi Konya’da kentsel dönüşüm çılgınlığıyla mahalleler, mahalle kültürleri yok edilmiş, etrafı yüksek duvarlar ve jiletli tellerle çevrilmiş modern sitelerde site yöneticileri tarafından güvenlik görevlilerine talimatlar verildiğini, güvenliğe bırakılan en kaliteli (eee bize de böylesi yakışır) çikolataların şivlilik için gelen çocuklara verilip gönderilmesini, içeriye çocuk alınmaması talimatlarının verildiğini duyar gibi oluyorum. İçimdeki çocukta diyor ki, “ne olurdu güvenlikçi amca, içeriye girseydim, evleri dolaşıp hem büyüklerimin kandilini tebrik etseydim hem de onlar benim başımı okşayıp severek bana ikramda bulunsalardı olmaz mıydı?” Ama tabi ki emir demiri keser. Ne yapsın güvenlik görevlisi. “Eh ne yapalım senin de gecen mübarek olsun güvenlikçi amca” der boynu bükük döneriz.
Şimdilerde bir de taziye çadırı modası başladı. Yine bu yukarıda bahsettiğimiz modern sitelerde taziyeler artık evlerde yapılmıyor. Bahçeye dev taziye çadırları kuruluyor, taziyeler buralarda kabul ediliyor. Belediyelerin bu duyarlı hareketlerini takdir etmemek ve yiğidin hakkını da teslim etmeden geçememek gerekir. Şimdi buna bir de Meram Belediyesi Mobil Taziye Otobüsü ilave etmiş. Ben tüm belediyelerimizi insanların en acılı günlerinde vermiş oldukları bu hizmetlerden dolayı kutluyorum. Ancak ben bu taziye çadırı hizmetinin (diğer defin işlemleri hariç) evi, imkanı, yeri müsait olmayan kardeşlerimiz için düşüldüğü kanaatindeyim. Her biri 200m2’nin üzerinde, ev alırken hangi projenin salonu daha büyük diye tercih ettiğimiz siteler için değil galiba bu hizmet. Biz eğer komşumuzun cenazesinde, düğününde, nişanında evlerimizi açamıyorsak nerede kaldı Peygamber s.a.v.’in komşu hakları üzerine söylediği sözler. Ne çabuk unuttuk, komşumuzun cenazesi veya düğünü olduğunda hemen yanına gidip üzüntüsünü veya sevincini paylaştığımızı söyleyip, “gelen misafirler bizim eve de buyursun komşum” deyip kapılarımızı sonuna kadar açtığımız günleri.
Bizler misafir on tane kısmetle gelir, birini yer, kalan dokuzunu ev sahibine bırakır öğretileriyle yetiştirilmedik mi? Peki şimdi nereden çıktı bu kafeler? Artık hiç kimse evine arkadaşını, dostunu davet etmiyor veya edemiyor. Akşam hangi kafede bir çay içelim diye konuşuluyor oldu. Ah o evde misafir ağırlamanın zevkini bir hatırlayabilsek. Hiç aklımızdan geçirir miyiz o zaman dışarda kafelerde çay içmeyi?
Gelin yine çocuklar sokaklarımızı, evlerimizi şivlilik manileriyle şenlendirsin.
Gelin yine komşumuza sevinçte ve kederde kapımızı açalım.
Gelin yine evlerimizde misafirlerimizi ağırlayalım.
Gelin bu gidişe hep birlikte bir son verelim. Birileri bize son vermeden.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.