Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

EY İNSANLIK, NERDESİN?

EY İNSANLIK, NERDESİN?

İnsanlık süslü ama koskoca bir boşluk içinde kara deliğe doğru yol almakta. Sanki “insanlık” işe yaramaz bir virüs gibi sarmış benlikleri.

Ey insanoğlu, dünyaya kırılacak gamzeli ve süslü bir vazo gibi değer veriyorsun. Kendini ve inancını korumak yerine o vazoyu korumak için çabalıyorsun. Peşinden koştuğun dünyayı şımartıyor, insanlara, insanlığa aynı değeri vermiyorsun. Sanıyorsun ki, senin için ölüm yok. Sanıyorsun ki, hesap yok. Sanki sonsuz bir hayat var, sanki her şeyi elde etme hakkın var, sanki herkese ve her şeye hükmetme hakkın ve gücün var. Oysa olmayan şeylerle sisli bir hava da gölgeler gibi gelip geçtiğinin farkında değilsin. Öyleyse Yaradan’la yarışırcasına bu gurur, bu kibir, bu böbürlenme, kendinin olduğunu zannettiğin ama bırakıp gideceğini bildiğin halde, bunu ben edindim düşüncesiyle mal sevdası ve bu dünya sevdan niye?

Ey insanoğlu! Farkında değilsin ama tüketime karşıyım diye bas bas bağırırken inancının, edebinin, insanlığının ve ahlakının tükenmesinden şikayetçi değilsin. Egonla büyük küçük fark etmeden saldıracağın bir şey bulursan hemen saldırıya başlıyor, sanki bu senin görevinmiş gibi üzerine vazife alıyor, muhalefet ediyorsun.

Yargılama ve sorgulamalarında, sadece muhalefet olsun düşüncesiyle her şeye zahiri bakılıyorsun. Oysa zahiri bakışın aldattığını, seni yanlışa yönelttiğini göremiyorsun. Kendi kendinle çelişiyorsun ve görünenin ardındakini idrak etmek gerekirken, göremiyorken yargılamaman gerektiğini bilmiyorsun. Ama egon var ya egon, işte o egonla zahiri bakışın ve yargılaman, senin en büyük özelliğin olmuş. Her şeyi iyi bilgini zannediyor ve her şeyi yargılama hakkının olduğunu zannediyorsun. Sonra ortaya kendinden bir şey koymak yerine öğüt vermeye yöneliyorsun. Öğüt vermek ve yargılamak için nefesin öyle yüksek çıkıyor ki, mazluma ve zalime dur demek, kul hakkına riayet etmek için nefes alamıyorsun sanki.

Dünyanın derdini kalbinde duymak gibi bir derdin ve gayretin yok, sadece kendi dünyanda kendini avutmaktan öteye geçemediğinin farkında değilsin.

Ey insan! Kendini beğenmişliğinle sanki yaşamaya ve tenkitlere tahammülün kalmamış gibisin ne kendine ne de bir başkasına. Kendine tahammülsüzlüğünle kendinin bile farkında değilsin, başkalarına olan tahammülsüzlüğünle de yerli veya yersiz ne söylediğini bilmiyorsun. Ne çok şey biliyorsun insanoğlu, ne çok şey biliyorsun. Maalesef o çok bildiğin şeyleri tatbik etmeyip sadece öğüde yönlendiğin için de bir işe yaramıyor. Sadece çokbilmişliğinle kendi egonu tatmin ediyorsun.

Ey insanlık neredesin?

Farkında mısın, o çok iyi bildiğin şeylerle dilin çok gelişmiş ama insani yönün zayıf kalmış. Zaten insanın neresi gelişmişse, orası sürekli aktiftir, gelişmeyen özelliği de pasiftir. Kendini geliştiremediğin için sen pasif ve kötüsün. Kötü insanlar da çıkarlarını düşünür, ortak paylaşımı düşünmez. O yüzden kendi insani yönünü geliştirmeyen, sadece çıkarlarının hesabını yapan insanlar, kötülük yapmaktan da çekinmezler.

Doymuyorsun insanoğlu, doymuyorsun. Dünyayı yesen de doymuyorsun, dünya servetine sahip olsan da doymuyorsun, en alt kademesinden en üst kademesine kadar makam mevki sahibi de olsan doymuyorsun. Çünkü gözün aç, gönlün karanlık. Biliyorum aslında senin bu açlığının çaresini, çaresini biliyorum da elimde değil. O gözünü doyuracak olan topu topu bir avuç toprak, o da vakti gelince. Onun zamanını da ben bilmem, Allah bilir.

Ey insanoğlu sen bireysel olarak seçilmiş değilsin. Kendini öyle kutsal biri olarak görüyorsun ki, kendince kutsal biri olunca da her şeyin hakkın olduğunu, gönlünden geçenlere layık olduğunu, canının istediğini yapabileceğini, istediğini söyleyebileceğini ve kimsenin de seni üzmemesi gerektiğini düşünüyorsun. Eğer böyle düşünüyorsan, şunu bil ki, sen iyi ve seçilmiş biri değilsin, sen bir bencilsin ve herkesin sana tapmasını bekliyorsun.

Kendini öyle kaybetmişsin ki, kişisel menfaatlerine ters düşünce, kin ve nefretini haksızca kusacak kadar öfkeyle dolusun. Ve o an da kendin olmaktan çıkıyorsun. İtiraz ediyorsun ama neye itiraz ettiğini de bilmiyorsun. Çünkü öfkenin ve her şeyi bildiğini zanneden egonun esirisin. Sanki her şeyi bilme gibi de bir mecburiyetin var. Konuşuyorsun ama ne konuştuğunu da bilmiyorsun.

Ah insan ah, hiç durulmuyorsun ve sanki hiç de uslanmayacaksın gibi. Egon ve bencilliğinle başkalarına hayatı yaşanmaz kılıyorsun. Hiç vicdanın sızlamıyor. Anlaşılan merhamet senin semtten geçmiyor ki, duyguların körelmiş, öfke ve kötülük sarmış tüm bedenini, kalbini. İyilikse alabildiğince senden uzaklaşmış. İyiliği kendine istiyorsun ve insanları kötülükle, egonla ve hırsınla yönetme, kötülükle hükmetme derdindesin. Her gün bir cinayet, her gün bir acı, her gün bir eve düşen ateşin yok ettiği, küle döndürdüğü duyguları yaşatan, kıran ve incitensin. Hiç mi yüreğin ağlamaz, hiç mi duyguların kanamaz?

Ey hayatı yaratıldığı gibi dosdoğru yaşamayan insan. Yüreklerde kopardığın fırtınaları en ince noktasına kadar bir gün yaşaman dileğiyle, vesselam…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR