MEDENİYETLER NASIL YOK EDİLİR?
Bir medeniyetin çöküşüne neden olan üç şey varmış. Eğer bir medeniyeti yok etmek istiyorsanız, o üç şeyi yapmanız da sizi başarıya ulaştırırmış.
Aile kavramını yok etmek, aileyi yıkmak,
Örnek insanları, gerçek alimleri ve fikir adamlarını değersizleştirmek.
Eğitimi yok etmek, eğitmenleri itibarsızlaştırmak,
Birincisi aile bilincini ortadan kaldırmak ve aileyi yıkmak. Aile kavramını yok etmek için aile bireylerine farklı rol biçerek ailenin köküne dinamit konmakta. Görünen o ki, kadının ev hanımlığından utanması sağlanarak sözde kadının onurunu korumak ve bu utançtan kurtarmak olduğu zannediyorlar. Mesela son zamanlarda aile bakanlığının iş sahasındaki kadın istihdamı konusunda yaptıkları çalışmalar tamamen aile kavramının yok olmasına yönelik bir çalışma gibi ortaya çıkıyor. Ve tarihsel ve kültürel alanda yüzyıllardır süre gelen Türk toplumundaki aile bilincine bu istihdam düşüncesiyle darbe vurulmakta. Kocaları işsizken kadın istihdamı altında kredi çalışması yapılması. Eğer aileyi ayakta tutmaksa amaç, o zaman kadını iş sahasında istihdam için kredi yolunu açmak yerine kocasına vereceğiniz krediyle o kadını evinden ve çocuklarından koparmamış, aile hayatını dejenere etmemiş olursunuz.
Kaldı ki kadın toplumun direği, toplum yapılanmasının ve aile yapılanmasının en etken mimarıdır. Siz kadın istihdamıyla bu direği yıkıyor, çocuk gelişimini en baştan yıkıyorsunuz. Şefkatten ve merhametten yoksun, aileden kopuk bir çocuk gelişimine destek veriyorsunuz.
Eğer kadına toplumda, iş sahasında bir yer vermek istiyorsanız, akademisyen, öğretmen, doktor ve hukukçu gibi alanlarda yetiştirme düşüncesinde olmanız gerekir.
İkincisi toplumdaki örnek insanları değersizleştirerek onları da itibarsızlaştırmak.
Maalesef günümüzün en büyük problemi ve medeniyetlerin yok olmasına neden olan unsurlardan biri de toplumdaki örnek insanları, alimleri, gerçek bilgili fikir adamalarını gözden düşürmek, onları itibarsızlaştırmaktır, onlara şüpheyle bakılması sağlanıyor, onların dinlenilmemesi sağlanıyor. Sonrasında ortalık soytarılara kalıyor, medya pompalamasıyla onlar dinleniyor, bilgili birer fikir adamı olmadıkları halde yarım yamalak, doğru veya yanlış toplumun gözünde itibar sahibi oluyorlar ve toplum yanlış yönlendiriliyor.
Üçüncüsü eğitimi çözümsüzlüğe yol aldırıp, eğitim kalitesini düşürerek eğitimi yıkmak, eğitmenlerin değerlerini yok etmek ve toplum gözünde itibarsızlaştırmak. Bu sayede de verimsiz bir eğitim, kalitesiz bir öğrenci gelişimi sağlanarak bilgisiz ve dünya gerçeklerinden uzak olan bireyler haline getirilerek toplumun kucağına birer bomba gibi cahil mezunlar konuyor.
Bu itibarsızlaştırma öyle bir hal aldı ki, bırakın velileri, öğrenciler bile öğretmene hakaret edebiliyor. Ve öğretmenler öyle bir sıkıntı içerisine düşürüldü ki, günümüz toplumun da doğru veya yanlış olduğuna bakılmaksızın kadının beyanı esas kabul edildiği gibi öğrencinin beyanı da esas kabul edilerek öğretmen hakkında işlem yapılıyor. O yüzden bir öğretmen, eğitmenlik görevini yerine getiremiyor.
Maalesef bu soruşturma ve açığa alma konusu yüzünden öğretmenler, öğrencilerine bir şey söyleyemiyor. Yeterliliklerine bakmadan notu düşük gelen öğrenci “notumu az verdi” diye öğretmenine iftira atma cesaretini bile gösterebiliyor, ailesi de kendi çocuğunun yeterliğine bakmaksızın çalışkan bir öğrencinin başarısını, bilgisini gözardı ederek “ona o notu verdin de benim çocuğuma niçin düşük not verdin” diye okula kavgaya ve öğretmene hakarete gelebiliyor. Sonrasında öğretmen, şikayet sonucunda ya açığa alınıyor ya da günlerce süren soruşturma geçirebiliyor. Maalesef sistem de buna izin veriyor ve öğretmeni değersiz, güvenilmez ve etliye sütlüye karışmayan verimsiz bir hale getiriyor.
Oysa dün biz, parmağımızı soru sormak ve cevap vermek için kaldırırdık. Ailemize öğretmeni şikayet ettiğimiz zaman “kesinlikle bir yaramazlık, bir saygısızlık yapmışsındır veya derse çalışmamışsındır” diye azar işitir, dayak bile yerdik. Bugünün öğrenci ve velileri o parmakları tehdit amaçlı sallarken, önemsizleştirilen ve değersizleştirilen öğretmenlik mesleğine gönül veren herkesin gününü kutlamak da çok garip geliyor bana. Ona o saygıyı göstermedikten, o itibarı sağlamadıktan sonra kutlasan ne olur, kutlamasan ne olur. Bugün bir iki güzel sözle, küçük bir hediyeyle gönlünü aldığınızı mı zannediyorsunuz?
Öğretmenlerin görmesi gereken itibarın, saygının, o görevin kutsiyetinin anlaşılacağı günün tekrar gelmesi dileğiyle tüm çalışan ve emekli öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.