Bizim evin gezi halleri
Gezmek güzeldir, ailece gezmek daha da güzeldir. Kıymetli eşim Ayşegül ile gezmenin tek bir kötü tarafı vardır. İnsan gideceği yeri önceden araştırır; ulaşım, konaklama, gastronomi ve diğer özellikleri hakkında bilgi edinir bu normaldir de eşim sağ olsun ötesine geçiyor. Günümüzde her TV kanalında bolca olan gezi programlarını ve destinasyonla ilgili kitapları adeta ezberliyor ve gidilen yerde başlıyor canlı yayına “Şimdi şunu göreceksiniz, az sonraki manzara…” Tabii ne kenti keşfetme zevki kalıyor ne de heyecan. “Ben bu kenti ezberledim” diye devam ediyor değerli eşim. Madem görmüş gibisin ne işimiz var bu kentte? TV ‘de gezi programları yapanlara puan vermeye mi geldik? Bir diğer sıkıntım eşimdeki uçak heyecanı. Yol boyu dualar okuyorum, uçak düşmesin diye değil eşime bir şey olmasın diye. Uçağın Allah korusun düşme olasılığı eşimin kalp krizi geçirme olasılığının yanında milyonda bir bile değil zira.
Pederşahi aile döneminin evladı; evlatşahi aile düzeninin pederi talihsiz bizim nesil babaları biraz light. Bir de serde doktorluk var. Bir hekim abimizin dediği gibi “doktor milleti geç evlenir, geç çocuk sahibi olur, genelde tek çocuk sahibi olur, ondan sonra da buldumcuk olur” sözü de ortada olunca “kızımın stajı bahane, ecdadın izini sürmek şahane” diyerek Kosova yollarına düştük. Priştine, Prizren, Mitraviça; Makedenya’dan Üsküp gezi alanımızdı. Osmanlı eserlerini, Murad Hüdavendigar’ın türbesini buruk da olsa gururla ziyaret ettik. TİKA’nın, Diyanet Vakfı’nın restorasyonları ile mutlandık. Sultan Murad’ın Kosova Meydan Muharebesi öncesi toz bulutunun kalkması ve kafir askerleriyle yüz yüze görerek cenk etme ve şehadet duasından elbette etkilendik. Üsküp’te Osmanlı dönemi eseri Taş Köprü’de Sultan Murad’ın mihrabının hemen karşısındaki duvarda 17. Yüzyıl Makedon tarihinin önemli ayaklanmasının sözde lideri Karposh’un idam edildiği noktayı belirleme amaçlı yerleştirilen taş Balkan coğrafyasında Osmanlı düşmanlığının belgesi olarak gözümüze çarptı. Ülkemde tüm siyasetçiler ve özellikle etnik kökene dayalı siyaset yapanların Mitraviça’yı, Üsküp’ü kesinlikle görmeleri gerektiğini düşünüyorum. Üsküp’te Taş Köprü’nün bir tarafının Müslüman, diğer tarafının Gayri Müslim mahallesi olarak ayrılmış olması, Mitraviça’de Sırp mahallesinin önündeki bariyerler bence güzel ülkemin her köşesinde birlik beraberlik içinde yaşamanın Allah korusun izole edilmiş bölgelerde ayrı yaşamanın yanında ne büyük nimet olduğunu anlamalarını sağlar belki. Balkanlar’da Türkiye’den gelmiş olma genelde ve özellikle Prizren’de sempatiyle karşılanıyor. Gezide en güzel cümleyi Sultan Murad’ın türbesinde bir yaşlı teyzeden dinledim: “Her gün her namazdan sonra Türkiye Cumhuriyeti yaşasın, güçlü olsun diye dua ediyorum. Ona bir şey olursa vah halimize, vah Müslümanların haline.”
Teyzemin duasına amin derken Sultan Murad Türbesi’ndeki birkaç asırlık dut ağacını onaran Osmangazi Belediyesi yetkililerini de tebrik ediyorum. Tabii Balkan Coğrafyasını ziyarete gelenlere restorasyonlarıyla bölgede var olduğumuzu hissettiren TİKA ve Diyanet Vakfı Yetkililerine de teşekkür ederim. Avrupa Birliği’nin Ortodoksokulu restorasyonu yanında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı tarafından restore edilen Osmanlı cami ve evlerini görmek gurur veriyor. Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.