Çatalhöyük insanlık tarihine ışık tutuyor
TARİHE YOLCULUK (186)
MUSTAFA BALKAN
----------------------------
Yaşayan Konya Hafızası’nda Çumra’yı dile getiren Dr. Ömer Yıldırım, Çumra’nın ilk adının “İskele”, sonra ise “Kaza” olduğunu söyledi. Çatalhöyük ise, insanlık tarihine ışık tutuyor.
‘Yaşayan Konya Hafızası’ İkindi Sohbetleri’nde Çumra’nın geçmişine doğru tarihi bir yolculuğa çıktık.
Otuz iki seneden beri devam eden Çumra Cuma Gurubu’nun kurucusu ve Çumra halkı tarafından sevilen ve sayılan hekimlerimizden Dr. Ömer Yıldım ile Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Şimşir, bize, Çumra’nın bilinmeyen yönlerini ve tarihi geçmişi ile insanlık tarihi açısından önemli olan Çatalhöyük’ü anlattılar.
Kıymetli dostumuz Çumra Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Alagöz, “Çatalhöyük şehri Çumra’dan sizlere selâm getirdik” diyerek başladığı selamlama konuşmasında, “Yurtdışına çıktımızda Konya dendiğinde ilk akla gelen Hz. Mevlana ve Çatalhöyük oluyor. Dr. Ömer denilince Çumra, Çumra denilince eşittir Dr. Ömer abi akla geliyor” dedi. Sevgili hekimimiz 1951 yılında Çumra’nın Tahtalı Köyünde dünyaya geldi. İlk ve Ortaokulu Çumra’da, lise tahsilini ise Konya Lisesi’nde tamamladıktan sonra yüksek tahsilini İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bitirdi. 1980 yılında Çumra’da açtığı muayenehânesinde, kendisini köy ve kasabalardan gelen bütün hastalara bakmaya adayan cefakâr ve vefakâr bir hekim olarak kendisini tanıdım. Kendisi aynı zamanda Çumra Çatalhöyükspor Kulübü başkanlığı da yapmaktadır. Hoş sohbet bir mizaca sahip olup, fıkra ve lâtifeleriyle herkesi gülmekten kırıp geçiren bir güzel yanı da var. Dr. Ömer Bey, Çumra’da 3-4 büyük höyüğün ismini sayarak Çatalhöyük’ü diğer höyüklerden ayran en önemli özelliğini ise; “Toplu yaşanılan yer. Burada 10.000 kişi yaşamış. Ticaret yapmışlar, dokuma yapmışlar ve resim çizmişler. Üst üste evler yapmışlar. Tanrı’ya inanmışlar ve cenazelerini kendi evlerinin altına gömmüşler. Tabiki et olarak değil, kemik olarak gömmüşler. Önce dışarıya asmışlar ve vahşi kuşlar etlerinin yedikten sonra kemiklerini yer altına gömmüşler” şeklinde dile getirdi. Yaşanmış en meşhur olaylardan ve menkıbelerden birisini de şöyle anlattı: “Çumra’da günümüzde mahalle olan ve Dedemoğlu olarak bilinen Dede Molla Köyü’nde yaşayan meşhur bir Dede Molla varmış. Rivayete göre Yavuz Sultan Selim Han, Mısır seferine giderken o köyden geçmiş. Tarlada ekiniyle meşgul bu dedenin yanına gelerek “ordumuzu doyuracak bir katığın var mı?” demiş. Dede Molla da tarlanın öbür ucundaki kazandaki bulguru göstermiş. Askerler o kazandaki bitmek bilmeyen bulguru yiyerek doymuşlar. Mısır’ı fethedip aynı güzergâhı takip edip tekrar aynı köye uğrayarak ihtiyar dedenin duasını almak isteyen Yavuz Sultan Selim, ihtiyarın yanına uğruyor ve selam verdikten sonra benden bir isteğin var mı diyor. İhtiyar Dede Molla da; “Mendilimi ver yeter hünkârım” diyor. Yavuz küçük bir yara almış ve o ihtiyarın mendili sarmış o koluna. Yâni Dede Molla o savaşta da bulunmuş.”
ÇUMRA’NIN İLK İSMİ “İSKELE” İMİŞ
Çumra’nın ilk isimlerinden bir tanesinin “İskele” olduğunu yine sevgili doktorumuzdan öğreniyoruz. Meğer tren geldiği zaman istasyon denmez iskele denilirmiş. Çumra’ya gidecekleri zaman dedelerimiz “İskele’ye gideceğiz” derlermiş. Daha sonra ise “Kaza’ya gideceğiz” demişler.
Çumra’nın dile geldiği bu sohbette Doktor Ömer Bey’den bir hatırasını anlatmasını istedim. Eğitime son derece önem veren bir insan olduğu belirterek şu hatırayı paylaştı: “Süleymanhacı Köyü’nden bir nene geldi. Dizi ağrıyormuş. Reçetesini yazdım, iğnesini vurdum. Şu ilâçları kullan ve bir hafta sonra bana gel dedim. Bir hafta sonra geldi ve bana dedi ki; “Guzum verdiğin şeyin hiç faydası olmadı bana” dedi. Ne vermişim bakayım nene dedim. Dizindeki sargıyı açtı benim verdiğim reçeteyi dizine sarmış.” (Gülüşmeler ve kahkahalar).
ÇATALHÖYÜK İNSANLIK TARİHİNE IŞIK TUTUYOR
Zekeriya Şimşir hocamız ise, Çumra ve bölgesinde 130’a yakın tescilli sit alanı ve höyüğün bulunduğunu belirterek M.Ö. 9000’lere kadar uzanan Çatalhöyük’ün, 1960’lı yıllarda başlayan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan resimler ile diğer buluntulardan yola çıkarak insanlık tarihi açısından önemini anlattı.
YARIN: Prof. Dr. Sadeddin Ökten ve Şair Serdar Tuncer.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.