Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Dante’yle Şaman Dansı ve hayatımızın eksik parçaları

Dante’yle Şaman Dansı ve hayatımızın eksik parçaları

Yazılarımı düzenli takip edenlerin yakından tanıdığı ve benim gibi çok sevdiklerini düşündüğüm Mustafa Everdi, yeni kitabı ‘Dante’yle Şaman Dansı’nı KDY’den çıkardı. KDY de n’ola ki diye duymamış ve merak edenler için KitapYurdu Doğrudan Yayıncılık yani, sitenin sipariş usûlü çalışan bir yayıncılık hizmeti diyeyim, detaylarına girmeden.

Ülkemizde hibrit hikâyeciliğin öncüsü, güzelim Metropol Mücahidi’nin biricik yazarının yeni kitabını bilindik bir yayınevinden çıkarmama nedeni ise telif ödemeyen dergilere, yayınevlerine tek kişilik bir protesto başlatması. Everdi’yi yakından tanıyanlar meselenin sadece para meselesi olmadığını, yayıncıların/dergilerin kendilerine yazı gönderenlere dönüş ve ödeme yapmamalarının velinimetlerine haksızlık olduğu ültimatomu olduğunu bilirler. O gün bugündür Mustafa Everdi’de bir muhalefet, bir muhalefet, sormayın gitsin!

Okurlarım alışık olmadıkları bir girişle/üslûpla karşılaşmış olabilirler bu yazıda. Mustafa Everdi’nin bir hikâye kitabını değerlendiriyorsanız, konuşmalarının ve paylaşımlarının sıkı bir takipçisiyseniz ister istemez böyle bir hâle bürünüyorsunuz. Değilse onun hikâyelerini öyle kolaj, üstkurmaca, büyülü gerçekçilik gibi zamanın afilli teknikleriyle açıklamaya ve anlatmaya kalkarsanız yandı gülüm keten helva. Bu hâli biraz daha açıklamama müsaade edin lütfen, bu gerekli çünkü…

Mustafa Everdi yazılarında, hikâyelerinde ve sosyal medya paylaşımlarında mizahı, hele de ironiyi elden bırakmayan, pozitif, şakacı, kendisiyle dahi en yüksek telden dalga geçe(bile)n, zeki, hazır cevap, muzip bir insan. En ciddi meselelerde dahi bir şekilde yolunu bulur, ciddiyetten hafif ironiye sapar, söylemek istediklerini daha bir tesirli haliyle okuruna ulaştırır. Bu nedenlerle onun ve kitabı hakkında yazılan bir yazı yeri gelir takım elbise giyer, yeri gelir gösteri kıyafeti!.. Hasılı; yazımı bu hususiyetleri göz önünde bulundurarak okumalısınız. Bu tarz da binde bir olur/olacaktır, Mustafa Everdi gibi birilerinden bahsetmiyorsam.

ŞAŞIRTICI SATIŞ RAKAMLARI

Mustafa Everdi’nin ‘Dante’yle Şaman Dansı’ adını verdiği, 147 sayfada 23 öyküden mürekkep kitabı yayınevlerinde veya başka mecralarda satılmıyor. Kitapyurdu’ndan sipariş verebiliyorsunuz, sipariş üzere özel bir teknikle tek tek basılıyor ve okura ulaştırılıyor. Bu şekilde kitap yoluyla gözleyenler de pamuk ellerini cebe atmak zorundalar yani, kitaba para vermeyi özlemişlerdir bu dergi çokyazanları ve beleş kitap yolu gösleyenler, alışanlar. Bu yazımı yazarken baktığımda ‘Dante’yle Şaman Dansı’ 107 adet satılmış görünüyordu. Rakam çok şaşırtıcı, zira Evedi’yi sosyal medyadan düzenli takip edenler, yorum ve beğeni yapanlar yüzlerceyken bu kitabın 100’larde kalması ilginç. Yani ‘kitabınız hayırlı olsun Mustafa Bey, yolu açık olsun’ demekle olmuyor, pamuk eller cebe!..

EVERDİ’NİN BÜYÜK DEĞİŞİMİ

Metropol Mücahidi’nde kendi halinde ortadirek bir ailenin başından geçen komik maceraları ete sütlüye pek dokunmadan mizahî bir tarzda anlatan Mustafa Everdi’nin yeni kitabında her şeyden şikâyet eden, itiraz eden, kendisi dahil çevresindeki hemen hiçbir şeyden memnun olmayan, sadece güzel kadınlar(!) söz konusu olduğunda yelkenleri indiren, ülkemiz insanları daha güzel hayatlara lâyıkken bu hayatı elinden çalanlardan ölümüne nefret eden kahramanlarla/anlatıcıyla karşı karşıyayız.

ÖYKÜ MÜ HİKÂYE Mİ?

Kitaptaki yirmi üç metnin toplamına kapakta ‘öykü’ denmiş ki ben buna katılmıyorum. Okurlarım bilir; güzelim ‘hikâyemiz’ dururken öykü denmesine fena halde gıcığım, bu bir kenara. Tam da burada bir kılçık atayım, bu tür mevzuuna birazdan devam ederim…

Öykü ile hikâyenin farkı nedir, ne zaman öykü, ne zaman hikâye olur diye kime sorsanız meselâ işin assolistlerinden Necip Tosun’a sorsanız ’şimdi efendim…’ diyerek uzun uzun açıklar, siz neye uğradığınızı şaşırır, kafanız daha bir karışır, onaylamak durumunda kalırsınız. Hoş, onaylamasanız kaç yazar. Tosun ağabey TYB Yıllıklarında ‘hikâye’ başlığı altındaki değerlendirme yazısına dahi inatla ‘öykü’ yazan biri.

Bir iki sayfa gerideki köşe yazım ve şu an okuyor olduğunuz bu satırlar bütünlük arz ettiği için önce o yazıyı okuyun lütfen. Mustafa Everdi’nin KDY’den çıkan ‘Dante’yle Şaman Dansı’ adlı öykü(!) kitabının sayfalarını çevirmeye başlayabiliriz artık.

Öncelikle kitaptaki yirmi üç metin her ne kadar ‘Öykü’ diye konumlandırılsa da bazılarının hikâye, büyük çoğunluğunun da anlatı olduğu aşikâr.

Metinler, Mustafa Everdi’nin emekli olduktan sonra zuhur eden(!) konuları ve yaklaşımı çerçevesinde eleştirel bir tarzda ilerliyor. Toplumdan ve yöneticilerden memnun ol(a)mama, halkın okuma ve yazmaya ilgisizliği, zamlar altında ezilme psikolojisi başrolde. İroni soslu bol mizahla, çarpıcı nitelemelerle mesajlar alıcıya tesirli bir şekilde iletiliyor. Herkesin çaba harcamadan anlayabileceği ve kavrayacağı açık ve anlaşılır anlatım, entelektüel göndermelerle zenginlik kazanıyor.

Durum hikâyesinin ağırlıkta olduğu metinlerde genellikle kahraman anlatıcı seçilmiş, bir anlatıda ise güzel bir kadına hitap eden utangaç ve şaşkın kahramanın genelde zor addedilen ikinci tekil anlatıma, yani ‘Sen’li anlatıma sahip olduğu görülüyor. Bardağın boş kısmının görüldüğü ve öne alındığı hikâyelerde kahramanın güzel kadınlara hisleri edebî bir şölene dönüşüyor.

Kitaptaki ilk hikâye olan ‘Çılgın Dahi’de sıradan bir vatandaşın, yaşadığı ülkedeki anormal şartlar altında ayakta kalabilmesi(!) dahi kimliğiyle kurgulanıyor, sayılı insana nasip olabilecek dünya çapında bir seçkinler listesine girmesine vesile oluyor: “Kazancınız için hayatınızı bile tehlikeye atıyorsunuz. Buna rağmen bir ömür karın tokluğuna yaşadınız. Üstelik hesabını soramadığınız halde o kazancınızın %40’ını vergi veriyorsunuz.” Bu cümlede yansıtılanlar, pek çok hikâyenin çıkış noktası, anlatılanların temel dayanağı.

‘O Tebessümle Ben’ adlı hikâyedeki ‘Uğursuz bir hayatın içinde, herhangi bir utanç tarafından gizlenen ya da korunan her şeyin etrafında dolanır o tebessüm’ cümlesi ise, yazarın olumlu yaklaşımlarında, dilinin ve edebî kudretinin nerelere ulaşabileceğinin göstergesi. Kitap boyunca devam eden eleştirel tutum/yaklaşım, Mustafa Everdi her ne kadar; ‘Mizah hakkımız sayalım’ dese de(bir yazışmamızda) belli bir süre sonra boğucu bir atmosfere, kasvete, bıkkınlığa kapı aralıyor; hem de yazarın az önce aktardığım ‘tebessüm’ cümlesi gibi edebî bir dilden mahrum bırakıyor okurlarını. Halbuki Mustafa Everdi emeklilik günlerini yaptığı geziler ve çeşitli sosyal faaliyetlerle, hoş sohbetiyle güzel geçireceğini, yahut güzel yaşlandığını düşündüğüm biri. Yeni yaklaşımından biraz toleranslı ve ‘Metropol Mücahidi’ hallerine dönmesini umut ediyorum.

KİTAPTAKİ HİKÂYELER

‘Bayrama Hapsolan’ okur, yazar herkesin sitem ettiği, üzüldüğü bir meseleye parmak basıyor. Para kazanan, düzenli geliri olan diğer evlâtları yanında kendini okumaya ve yazmaya adamış çocuğundan dert yanan babanın finaldeki değişimi ve oğluna sürprizi oldukça başarılı bir kurgu. Benzer çizgide, kitaptaki son metin(anlatı)olan ‘Maymun Yazar-Yazar Maymun’ da yazarın yalnızlığını, bahtsızlığını, zor bir işe talip oluşunu hüzünlü bir atmosferde yansıtıyor yazar. Gerçekler acıdır ne de olsa!..

Altı sayfalık ‘Astarot Nesli’ndeki sosyolojik çıkarımlar/nitelemeler değme sosyoloji kitaplarına taş çıkarır hüviyette. Özellikle, hikâyelerin ortak mekânı Ankara’daki bir sokağın tasviri adeta Türk insanın genel meşguliyetlerini tek bir kadraja sığdırıyor. Vatandaşlarına hiç de lâyık olmadıkları dertleri armağan eden muktedirlerin odakta olduğu şu satırları birlikte okuyalım kitaptan; “Devlet bu! İnsanları günlük ortamlarda gözlemler. Düşüncelerinin eyleme dönüşme potansiyeli var mı diye tahkik eder. Trafikte, metroda, caddelerde. Kameralarla uzaktan. Polis kuşatması ile yakından. Vatandaşla temas kimine azap olur, kimine güven verir.” Bu mesele birçok hikâyede karşımıza çıkıyor.

‘Sisteme uygun standart insandan sapma teşhisi koyacaklar diye tedirginim.’ cümlesi gibi gülümseten ve düşündüren nitelemeler gergin havayı yumuşatmayı başarıyor. Göndermelerden nasip almayan kimse kalmıyor neredeyse, ‘Halkın Organı Partisi’ başlıklı hikâyeden de bir alıntı yapmam iyi olacak; “Burada daimi Başkan’ımızın ülkesinde dağdaki çobandan, başkentteki emeklilere değin Ekselanslarının her yeri kaplayan otoritesi herkes için aşikârdır. Hiçbir düşman bu zırhı delemez ve ülkenin ilk ona girmesi engellenemez.”

Kitaba adını veren ‘Dante’yle Şaman Dansı’ okura Metropol Mücahitleri Bahriye ile kocasını hatırlatıyor. Bu hikâyede Sezai Karakoç da var, Rene Qenon da.

Kitaptaki en uzun hikâyelerden ‘Evrenot Saltuk’taki Evronot, astronot gibi uzay insanı anlamına geliyor ve yazarının Türk diline armağanı. Kitap, TDK’nın son marifetleri fâş olmadan önce çıkmıştı, güzel bir tevafuk/öngörü. Kulakları çınlasın kurumumuzun. Saltuk da Mustafa Everdi’nin çok hoşlandığı kelimelerden biri, twitter hesabında kullanıcı adı olacak kadar.

Bir dönem öğretmenlik de yapan Mustafa Everdi’nin eğitime dair tecrübelerinin numunelerini ‘Açık Beyin İnsanları’ adlı hikâyede okuma imkânı buluyor okurlar. Gel de tebessüm etme şu cümleye; “Allah’ın yamuk yarattığı kafamı düzeltmeye çalıştığın için teşekkür ederim derdim.” Şaka bir yana şu tek cümle bile günümüz eğitimi düşünüldüğünde ne denli derin anlamlar barındırıyor değil mi? Everdi’nin hakikaten ince dokunuşlarının, zekâsının, az lâfla çok şey anlatması hünerinin altını özellikle çizeyim tekrardan.

Zevkler ve renkler tartışılmaz, benim kitapta en beğendiğim hikâye ‘Kuşadası Serencamı’ oldu; siz ‘Dante’yle Şaman Dansı’nı alıp okuyunca en çok hangi hikâyeyi beğeneceksiniz bakalım. ‘Kuşadası Serencamı’nın tadını kaçırmak istemem, ama ummadık taş nasıl baş yarıyor, Türk erkeğinin rutinleri ve nakavt oluşlarını okuyun isterim.

Mustafa Everdi ve ‘Dante’yle Şaman Dansı’ hakkında fikir verebildiğimi düşünüyorum, söylenecek bazı şeyler kalsa da; ama yazıyı fazla uzatmaya da lüzum yok. Siz, hikâyelerde çok daha fazlasıyla karşılaşacaksınız. Küçük nazar boncuklarını da görmezden gelmeliyiz elbette. Olur da bir gün denk gelir, tanışır, muhabbetine şahit olursunuz Everdi’nin; daha iyi tanımış da olursunuz.

Emekli zamlarının yetersiz oluşu ve akabinde yaşananlar/hissedilenler biraz duruldu neyse ki! Düşünsenize ya Everdi kitabı tam da bugünlerde yazmış olsaydı, seyreyle cümbüşü! Şakanın tadını daha fazla kaçırmadan bitireyim yazımı.

‘Dante’yle Şaman Dansı’nı okumalısın aziz okur, pişman olmayacaksın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR