Davutoğlu değişirse
Bazı çevrelerde Ak Parti kongresinin öne alınması, bir genel başkan değişikliği yapılması ve yeni genel başkanla erken seçime gidilmesi gibi fikirler tartışılıyor. Bence bunların konuşulması bile Ak Parti’ye çok zarar veriyor, külliyen de yanlıştır. Şu aşamada Davutoğlu düşürülüp, partinin başına başka biri getirilirse Ak Parti biter. Seçilecek yeni genel başkanın şu veya bu kişi olması da bu sonucu değiştirmez.
Çünkü Sayın Erdoğan farklı bir cumhurbaşkanlığı sergiliyor. Bütün yetkilerini kullanmak istiyor. Böyle yapacağını da seçilmeden önce açıklamıştı. O bakımdan partinin başına kim gelirse gelsin vesayet tartışmaları dinmeyecektir. Sayın Abdullah Gül dahi getirilmiş olsa, halk bu yeni duruma alışıncaya kadar, uzunca bir süre bu kanaat birçok seçmenin kafasında partiyi yıpratmaya devam edecektir.
Sayın Davutoğlu çok başarılı bir seçim çalışması yürütmüştür. O, on iki yıldır Gezi Parkı’ydı, 17 Aralık’tı, Habur’du, Saray’dı, şuydu-buydu derken, iktidarda olan her parti gibi yıpranmış olan Ak Parti’ye, yine de % 41 gibi yüksek bir oy oranıyla seçim kazandırmıştır.
Bu seçimde Sayın Cumhurbaşkanı mitingler düzenlemiştir. Bunun Ak Parti’ye oy kaybettirdiğini söyleyenlerin fikrine ben de katılıyorum. Ama bu Davutoğlu’nun eksiği veya yanlışı değildir, ona mal edilemez.
% 41 oy almasına rağmen Ak Parti tek başına iktidar olamamıştır. Bu durumun asıl sebebi seçim sisteminin yanlışlığı ve HDP’nin barajı geçmesidir, bunu herkes biliyor. Ama uzun zamandır kamuoyuna, PKK belasının ortadan kaldırılması için getirilen çözüm sürecinde siyasal bir muhatabın olması, bunun içinde PKK’nın siyasi kanadı olan HDP’nin meclise girmesi gerektiği pompalanıyordu. Hatta son günlere kadar bunu Ak Parti de söylüyordu. Bunun sorumlusu da tek başına Davutoğlu değildir.
Bu seçimlerde partinin başında Sayın Erdoğan olsaydı dahi netice değişmezdi. Hatta belki bu kadar da oy alınamazdı. Çünkü partiyi asıl yıpratan zamandır ve bu 12 yıl boyunca parti yıpranırken Genel Başkan yıpranmamış olamazdı. Yeni bir yüz, yeni bir soluk ve farklı bir kişilik olarak partiye % 41 gibi yüksek oranda bir oy gelmesini Davutoğlu sağlamıştır.
Hemşerimiz diye söylemiyorum, bu tür eleştirileri o hiç hak etmiyor. Ama maalesef bu tür tartışmalar onu hiç hak etmediği bir şekilde, acımasızca yıpratıyor. Bu yıpratıcı konuşmaların kaynağı dış ülkelerde olabilir mi diye çoğunun kafasında soru işaretleri var. Aslında bir bakıma bu kuşkularında haklı da olabilirler. Çünkü Davutoğlu 2002-2009 yılları arasında Başbakanın Dış İşleri Baş Danışmanı, 2009-2014 yılları arasında da Dış İşleri Bakanı’ydı. Dış güçlerin oyunlarını iyi bilen birinin, bunları bozabilecek bir mevkide bulunmasını dış güçler hiç istemez. Bu yıpratıcı manevralar, Davutoğlu’nun onlara iyi direndiğini gösteriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.