DEPLASMAN YOLLARINDA
Bu hafta takımımız deplasmandaydı ve ben de bu maçı tribünde izleme keyfine ulaştım. Aslında, son dakikada yediğimiz gol olmasaydı daha da mutlu olacaktık ama olmadı. Hakem kararları yanında şans faktörü de yanımızda olmadı ve puansız döndük. Maça asıl etki eden unsur ise bireysel hatalar oldu. Haftalardır beklemediğimiz puan kayıpları üstüne bu maç da eklenince taraftarımız alev aldı dersek yeri var. Eleştirdik yerden yere vurduk, takımdan gitsinler dedik. Hatta bazen dozu aştık. Elbette, futbolcular, yönetim ve hatta teknik ekip gerektiğinde eleştirilebilir. Buna karşı değilim. Sadece ipin ucunu kaçırmamak gerektiğini düşünüyorum.
Aykut Hoca geldiğinde “sefasıyla cefasıyla” demedik mi? Yensek de yenilsek de sabredeceğiz demedik mi? O zaman neden bu ortalığı velveleye veriş? İlk istenmeyen sonuçta takımı yerin dibine sokacaksak nerde kaldı Aykut Hoca’ya güven? Zaten eksiklikler nedeniyle son derece kısıtlı bir kadrodan seçim yapmak zorunda kalan Hocamızı daha da zor duruma soktuğumuzun farkında mıyız? Aykut Hoca’yı neden çok sevdik diye sorarsak hepimizin birçok nedeni vardır. Benim Aykut Hoca’yı çok sevmemi sağlayan iki özelliği var: Birincisi, finansal yapıyı bozmamaya dikkat etmesi, ikincisi ise ne olursa olsun kadro dağılımında adaleti sağlaması. Yani Aykut Hoca, bir oyuncuyu kadroya almışsa ya mecbur kalmıştır ya da o oyuncu alternatiflerinden daha iyidir. Bu konuda Hocaya güvenim tam.
Bu hafta yaşanan olaylar bana üniversite yıllarında çok sevdiğim bir hocamı hatırlattı. Hocaların hocası olarak bilinirdi zira fakültedeki birçok hocayı da o yetiştirmişti. Hocamız, ekseriyetle her hafta uygulamalı sınav yapar, okuyup üstüne notlar aldığı kâğıtları sahibine dağıtır ve herkesin hatalarını görmesini sağlardı. Bu notlarda hepimizin dikkatini çeken en önemli not “Fatal Error” uyarısıydı. Türkçesi “Ölümcül Hata.” Kâğıdının herhangi bir yerinde bu uyarı olan öğrenci öncesinde ya da sonrasında yazdıklarına bakılmaksızın o sınavdan puan alamazdı. Çünkü bu hata kabul edilemez ve kesinlikle telafi edilemezdi. Maçta yapılan bireysel hatalar gerçekten “telafi edilemez” miydi ya da Aykut Hoca’nın yöntemi üniversitedeki hocamıza benzer mi bilemem ancak hataları ortadan kaldırmak için kafa yorduğuna eminim.
İşin gerçeği, beklemediğimiz puan kayıpları sonrasında sıralamadaki yerimizi korusak da puan olarak aşağı sıralara daha yakın, yukarı sıralara daha uzağız. Önümüzde de zorlu bir Rizespor maçı var maçtan alacağımız galibiyet hem taraftarı hem takımı motive edip, Aykut Hoca’nın da ısrarla işaret ettiği milli araya moralle girmemizi sağlayacaktır. Bunun için bu maçta takıma koşulsuz destek vermemiz şart.
Öte yandan, bizim şer gördüklerimizde hayır da olabilir. Arka arkaya gelen puan kayıpları, hem teknik ekibi gerekli tedbirleri almaya yönlendirir hem de bizi erken daldığımız hayallerden uyandırır. Açıkçası beklentiyi aşırı yükselttiğimizi düşünüyorum. Elbette hepimizin olduğu gibi benim de hayallerim var. Ama bunun için zamana ihtiyaç var. Eğer sürdürülebilir başarılar getirmeyecekse bu yıl alacağımız başarıların da herhangi bir önemi olmayacaktır. Bu nedenle sağlam adımlar atılmasında fayda görüyorum.
Sözlerime son verirken, deplasman ortamından bahsetmek istiyorum. Çok şükür ki kötü bir ortamla karşılaşmadım ancak deplasmanın ne kadar zor olduğunu anladım. Rakip takım taraftarlarının tezahüratları stadı inletirken siz bir avuç insan olarak azınlıkta kalıyorsunuz. Bu vesileyle her hafta deplasman yollarına dökülen taraftarlarımıza tekrar teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.