KALAYCI, BARAN VE KENDİ EKONOMİMİZ
Bugün kimsenin nasırına basmadan kimseyi kızdırıp, üzmeden kendi halimizde yerel üç ayrı konuya değinmek istiyoruz.
SERDAR KALAYCI KÜLLİYE’YE
YENİDEN DÖNMÜŞ
Geçtiğimiz günlerde bir akşam Serdar Kalaycı Başkan ile eşi, oğlu ve kızının da olduğu bir yemek çıkışında karşılaştık. Eski bir dost olarak sarıldık, kucaklaştık. Gerçi Serdar Bey’in yüzüne de söyledim arkasından da söylerim. Serdar Bey’in babası benim babamın dostu ve mesai arkadaşı olmasına rağmen her ne hikmet ise biz Serdar Başkan’la ne yazık ki diğer gazeteci arkadaşlarım gibi bir türlü “kanka” olamadık. Belki de bunda hata benimdir. Neyse Başkana takıldım “Nerelerdesiniz üniversiteye döndünüz mü?” diye.
-“Külliye’ye görevimin başına döndüm” deyince şaşırdım. Demek ki bizim bu siyasi arenada duyduklarımızın yarısından fazlası yalan. Bizde bu vesile ile yeniden Külliye’ye dönen Serdar Bey’e hayırlı uğurlu olsun diyoruz.
LATİF CEM BARAN’A
TEŞEKKÜR EDİYORUM
Asla bir sosyal medya manyağı ya da fanatiği değilim. Hatta benimle ilgili olumluya da olumsuz bir şeyler olursa bile onu yine dostlarımın uyarısı ile görürüm. Ama mesleğimiz gereği de bazı şeylere arada bir göz atmamız gerekir.
Hafta sonunda bir ara elim boşa çıkınca yine telefondan sosyal medyaya şöyle bir göz atarken hukukçu ve siyasetçi dostum Latif Cem Baran’ın Rus stratejist ve siyaset bilimci aynı zamanda Putin’in de danışmanlığını yapan Aleksandr Dugin’e hızlı trende ayaküstü giydirmesini(!) zevkle dinledim.
Latif Cem Baran İstanbul-Ankara arasında Hızlı Tren ile seyahat eden Putin’in danışmanı Dugin ile karşılaşmış. Dugin yanındaki heyet ile bir konferanstan dönüyormuş. Baran önce kendisini Milli Görüş teşkilatı içerisinde yetişmiş bir siyasetçi ve hukukçu olarak tanıttıktan sonra özetle “Türkiye’nin 200 yıllık muasır medeniyetler hedefinin devam ettiğini Türk halkının tercihinin Batı standartlarında bir demokrasi ve hukuk düzeni olduğunu” altını çizerek söylemiş…
Bunları sosyal medyadaki paylaşımından ve daha sonra da durumun detaylarını kendisini arayarak öğrendim. Genç dostum kendisine ve kendisi ile birlikte olan gruba daha pek çok şeyi ifade etmiş.
Evet, bu yürekli dostumdan önce SSK Müdürü olarak tanıdığım ve büyük saygı duyduğum rahmetli babasını tanırdım. Daha sonra Refah ve Fazilet Partilerinin ilçe teşkilatlarında gençlik kollarında yıllarca görev yapan yani Milli Görüş’ün her kademesinde tedrisatından geçen Baran daha sonra AK Parti’nin Emniyet Müdürlüğüne kuruluş dilekçesini veren kurucu üyedir. Partinin kuruluş yıllarında da uzun süre görev yapan bu dostumuz son dönemlerde bildiğim kadarı ile kendisini tamamen hukuki çalışmalara vermiş durumda.
Ama Konyalı karizmatik bu dostumuzun Putin’in danışmanına trende herkesin içerisinde içinden geleni hissettiklerini yüksek sesle söylemesi inanın beni gururlandırdı. Gerçi Dugin’de kendisini baştan sona sabırla dinlemiş ve teşekkür etmiş. Hatta ayağa kalkıp bu hatıra pozunu bile vermiş.
MUSTAFA CEYLAN ABİMİZ
HER ZAMAN YANIMIZDA
Konya’nın tecrübeli ve başarısını artık dünyada ispatlamış sanayici abimiz Mustafa abimiz gece yarısı silah ve havai fişek atmalarla ilgili yazımıza onay vererek “Köşe yazınızdaki tespitleriniz çok isabetli idi. Şivlilik neyse ama düğünlerde ya da isteyenin istediği zaman ve yerde gece yarısında bu işleri yapmaları ne alaka. Saat 01’de 02’de atılıyor. Esas buna önlem alınmalıdır. Caydırıcı cezalar verilmelidir” diyordu.
BİZİM İŞ DÜNYASI
Bugün yıllarca iyi tanıdığım bildiğim çayını, çorbasını içtiğim iki işadamımızın bazı özel durumlarını onların affına sığınarak sizlerle paylaşmak istiyorum. Buradan neye varmayı düşünüyorum? Hepimiz dahası önce biz maddi yönden bu insanlarla kıyaslamayacak kadar küçük de olsak hal ve hareketlerimizde çok daha dikkatli olmalıyız demek için. Çünkü siyasiler kızmayacak ama içinde bulunduğumuz durum hiç de iç acıcı durumda değil artık.
Siz olsanız önce iyi örnekten mi başlardınız yoksa kötü örnekten mi?
Gelin kötü ve üzücü durumdan başlayalım sonra tatlı örnek ile bitirelim.
Organize Sanayi bölgesinde babadan fabrikası olan yerli köklü güçlü, aynı zamanda üçüncü nesli fabrikaya hazırlayan bir abimiz ile geçen gün ayaküstü sohbet ettik. Bu abimiz son zamanlarda kendi sektörünün daralması ile yatırım ve çalışmalarını yurt dışına vermişti. Bir iş adamı ile bir gazeteci ayaküstü de olsa ne konuşur? Elbetteki ülkenin halini ve piyasaların gidişatını…
Abimiz çok dertli idi. “Piyasadan şuanda 8 milyon lira alacağımız var. Geçen gün bizim muhasebeci alacaklar konusunda tahsilat için almış listeyi sırayla arıyormuş. Bir şahsı daha aramış. Ayları geçmiş yıllara dayanan bir alacak. Adamın telefonda bizim muhasebeciyi bir dövmediği kalmış. Borçlu adam açmış ağzını yummuş gözünü. Bir de koskocaman firmasınız kala kala bizim 6 bin lira borca mı kaldınız?”…
Hiç kimseden alacağımızı alamıyoruz. Çok krizler gördük geçirdik ama bunu çözemedim. Ailecek de oturup konuştuk ve karar verdik. Fabrikayı satıyorum. Evi barkı da satışa çıkardım. Şu anda ailemi başka bir ile götüreceğim. Kendimde yurt dışında yaptığım işlerin başına geçeceğim.
Cenab-ı Allah’ım kimsenin düzenini bozmasın. Kimseye gördüğünden aşağıyı göstermesin. Zor durumda olan tüm güzel insanlarımıza da bir çıkış yolu versin.
Şimdi de güzel bir örnek ile bu konuyu noktalayalım.
Geçtiğimiz haftalarda inşaat sektöründen sonra MİS KOLEJİ ile eğitim camiasına adım atan. Bildiğim kadarı ile de yakında sağlık sektöründe de olacak olan MİS GROUP’un Yönetim Kurulu Başkanı Salih Özkan abimizle sohbet ediyoruz.
Burada da konu Konya ve Türkiye ekonomisi, sonuçta Salih Bey de babası, kardeşi ve çalışanları ile milliyetçi muhafazakâr dünyanın güçlü isimlerinden. Salih abi o duygusal yönü ile işin pek sıkıntılı taraflarına değinmiyor. Her halükarda işine gücünü işçisine çalışanına sahip çıkmanın ve bir gün hep birlikte yeniden düzlüğe çıkmanın formüllerini anlatıyor Salih abi.
Bir ara “Vallahi Uğur abi şirketin ……………. şu kadar aracı var. Hiç birine takip cihazı taktırmadık. Adamın gecenin bir yarısında çocuğunu hastalanır ya da akrabasına bir şey olur. Mecburiyetten de adam çıkıp birkaç adrese uğramak zorunda kalır. Ben de o anda onu görürsem kalbime başka şeyler düşer. Asla bu duruma gelmek istemiyoruz. Onun içinde sabırla ve inatla kendi işimize gücümüze sahip çıkmak zorundayız” diyordu. Vallahi bu devirde şirketlerinin arabasına takip cihazı taktırmamanın anlamını bu şekilde düşünüp uygulayan bu güzel insanlar yüreğimde gözümde bir kat bir kat daha büyüyorlardı.
Allah bizleri böyle güzel yürekli insanlarımızın duası ile ayakta tutacaktır inşallah.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Sır gibi seversen eğer muradın gerçekleşir, çünkü tohum toprağa gizlenirse yeşerir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kağıt ve hurda toplayan ancak plakasından ışığına hiçbir şekilde trafiğe çıkma izni dahi olmayan trafik ışık ve kuralı dinlemeyen araç ve motorların trafik terörüne son verdiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.