En değerli hedef
Dünyada hedefi makam ve servet olan insan, canı pahasına çalışır ve gayret gösterir. En değerli hedef olan Cennet için ne yapılmaz ki. Akıllı insan, gerekeni yapar. Toprak testiyi, altın kupadan üstün tutmaz. İnsan, bilmediği şeyleri, bildiği şeylerle mukayese eder. Hâlbuki bilinmeyen şey, bilinen şeye kıyas edilmez. Niçin Cennetin en değerli hedef olması gerektiği, aşağıdaki bilgilerden anlaşılmaktadır.
Cennette hiçbir üzüntü, sıkıntı olmadığı gibi, Cehennem'dekilerin pişmanlığı gibi bir pişmanlık da yoktur. Cennet'te monoton bir hayat da yoktur. Hayal bile edilemeyecek nice nimetler olacak, bunlardan alınacak zevk de her an artacaktır. Bunu, dünyadaki nimetlere benzeterek anlamak mümkün değildir.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektubat’ta şöyle buyurmaktadır: “Müminlere mükafat ve nimet için hazırlanmış olan Cennet ve kâfirlere azap için hazırlanmış olan Cehennem şimdi vardır. Her ikisini de, Allahü teâlâ, yoktan var etmiştir. Kıyamette her şey yok edilip, tekrar yaratıldıktan sonra ebedi, sonsuz olarak varlıkta kalacaklar, hiç yok olmayacaklardır. Sual ve hesaptan sonra, müminler Cennete girince, burada sonsuz kalacaklar, Cennetten hiç çıkmayacaklardır. Bunun gibi, kâfirler de, Cehenneme girince, Cehennemde sonsuz kalacaklar, ebedi, sonsuz olarak azap çekeceklerdir.”
Sekiz Cennet: 1. Dâr-ı celâl, beyaz nurdandır. 2. Dâr-ı karar, kırmızı yakuttandır. 3. Dâr-ı selâm, yeşil zeberceddendir. 4. Cennetü’l-Huld, mercandandır. 5. Cennetü’l-Me’vâ, gümüştendir. 6. Cennetü’l-Adn, altındandır. 7. Cennetü’l-Firdevs, hem altından ve hem gümüştendir. 8. Cennetü’l-Na’îm, kırmızı yakuttandır.
Cennette olan hurîlerin, âdetleri, lohusalıkları, ve yaramaz huyları yoktur. İstedikleri her türlü yiyecek ve içecek hazır olarak önlerine gelir. Pişirmek ve koparmak gibi şeylerden uzaktırlar. Başları üzerinde kuşlar uçar. Mü’minler, köşklerinde otururlar iken, bunları görür. Eğer sen dünyada iken bana böyle yakın gelseydin, ben seni kebap yapardım diye kalbine geldiği anda, nurdan tabak içinde henüz pişmiş olarak, gelip onu yemeğe başlar. Kemiklerini bir yere yığar ve kalbine gelir ki, şimdi bu, yine kuş olsaydı. Kalbine geldiği anda, o evvelki gibi kuş olup, uçar gider.
Cennetin toprağı miskten ve binasının bir kerpici gümüşten, bir kerpici altındandır. Cennet ehlinin her birine, yüz er kuvveti verilse gerektir. Ve cennet ehlinin her birine, en az yetmiş hurî ve iki dünya hatunu verilse gerektir. Cennette dört ırmak akar. Bunların menbaı bir, akışı ayrı ayrı olup, bunların herbirinin lezzeti, birbirine uymaz. Onların birisi, sâfî su, birisi halis süt, birisi Cennet şarabı ve birisi de saf baldır. Cennette yüksek köşkler vardır. Eğilince, mü’minler onlara binerler ve istedikleri yere götürürler. Bunların dünyada misali, şimdiki halde yürüyen merdivenler ve uçaklardır.
Cennette Tûbâ ağacı vardır. Bu ağacın kökleri yukarıda, dal ve budakları, aşağıya doğru sarkmaktadır. Bunun dünyada misali, ay ve güneştir. Cennet ehli, yemek ve içmenin tadını ve zevkini dıyarlar, fakat ifrâzât (dışkı) hâcetini hissetmediklerinden, bu gibi beşerî ihtiyaç ve ızdıraplardan uzaktırlar. Allahü teâlâ, Cennette cemâliyle müşerref eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.