Fazla tevazu kibirdendir
Günümüzün yeni pazarlama stratejisi, mütevazılık herhalde... Bir bakıyorsun, adam bir makama geliyor; arkasına koca bir ekip, önünde ışıklar, kameralar... Sonra diyor ki: "Efendim, biz bir şey yapmadık. Asıl kahraman halktır." Bak sen! Kahraman halksa, sen niye ekrandasın?
"Fazla tevazu kibirdendir," demişler. Hani şu içten içe "Ben o kadar büyüğüm ki, küçük görünmeyi bile göze alıyorum," diyen bir kibir türü bu. Gören sanır ki mütevazı olmaktan utanıyor insan, ama aslında kibirli olmaktan utanıyor gibi yapıyor.
Geçen bir dost meclisindeyiz, konu geldi kişisel gelişimden açıldı. Biri dedi ki:
— "Ben çok hata yaptım zamanında, ama kimseyi yargılamam. Herkesi olduğu gibi kabul ederim."
Şöyle bir durdum. Çünkü bu cümle bir övünme cümlesiydi, ama öyle güzel sarılmıştı ki alçakgönüllülük ambalajına, insan neye uğradığını şaşırıyor.
Gerçek tevazu sessizdir. Öyle "Ben çok mütevazıyım" diyen adamdan bir adım geri durmak lazım. Çünkü kim mütevazılıkla övünüyorsa, orada bir ölçü hatası vardır. İçtenlik eksikse tevazu da oyunculuk olur.
Bak mesela yaşlılarımıza. Ne koltuk derdi vardı ne alkış. “Allah bilir” der geçerlerdi. Bugünse “Ben bir şey yapmadım” diyerek üç saniye sonra “ama yine de şöyle bir katkım oldu” diye başlayan cümleler kuruyoruz.
Mesele şu aslında: İnsan kendini övmek istiyor ama ayıp olur diye dolaylı yollara sapıyor. Başkasını över gibi yaparken kendine methiye diziyor. Hani olur da biri fark ederse, “yok canım estağfurullah” diyerek son vuruşu da yapıyor. Sahte tevazuda seviye atlamak bu olsa gerek.
Bu yüzden fazla tevazu gerçekten kibirdendir. Çünkü içinde bir rol, bir strateji, bir kontrol arzusu vardır. Gerçek tevazuysa biraz unutulmakla barışıktır. Hatta bazen hiç bilinmemeyi seçer.
Velhasıl, bu çağın en büyük gösterisi belki de “gösterişsizim” diyerek yapılan gösteri.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.