Gelir Dağılımı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılına ait hane halkı bütçe araştırma sonuçlarını geçtiğimiz haftalarda yayınladı. Yayınlanan sonuçlar içerisinde bulunan hane halkı harcama kalemleri Türkiye’de gelir dağılımının ne derece bozulduğunu anlamak adına son derece önemli. %10’luk 10 dilime bölünmüş olan hane halkı harcamaları hangi kesimin hangi alanda harcama yaptığını yani gelirini nerelere harcadığını açıkça gösteriyor.
Toplam olarak bakıldığında hepimiz gelirimizin yaklaşık dörtte birini (%25) konut ve kiraya harcıyoruz. Beşte birini (%20) ise gıdaya harcıyoruz. % 18’e yakın bir kısmını ise ulaştırma kaleminde harcadığımız ortaya çıkıyor. Gelirimizin büyük bir kısmı bu 3 kalemde bitiyor. Başta da belirttim bu rakamlar tüm Türkiye’nin toplam rakamları oysa alt gelir grupları bazında bakıldığında bu veriler öylesine değişiyor ki.
TÜİK’e göre en yoksul sınıf tanımı içerisinde yer alan % 20’nin kira harcaması toplam gelirinin % 33’ünü gıda harcaması ise % 29’unu buluyor. Barınma ve yiyecek gibi en temel ihtiyaçlarını ancak karşılayabilen bu kesimin eğitim için ayırdığı pay sadece binde altı. Bu kesime ait yapılan araştırmada en yüksek hane halkı geliri 1.407 TL olarak belirlenmiş. Orta alt gelir grubunu oluşturan % 20’lik kesim ise kiraya gelirinin % 28’ini gıdaya ise % 24’ünü harcıyor. Ulaştırma gideri olarak % 12’lik gelirini tüketen bu kesimin eğitime ayırabildiği pay sadece % 1’le sınırlı. Bu kesimin hane halkı gelir aralığı ise 1.407 -2.080 TL arasında. Bu tablo gerek orta gelir sınıfında gerekse Orta üst gelir sınıfında çok değişkenlik göstermiyor. Sadece gıda harcamaları birkaç puan düşerken ulaştırma haberleşme ve eğitime yapılan harcama kalemlerinde birkaç puan artış görülüyor. Son sırada yer alan en zengin sınıfın harcamalarına bakıldığında %21 konut kira %21 ulaştırma giderleri %15 gıda harcamaları görülmekte. Bu kesimin eğitime ayırdığı pay ise %4’ü geçiyor.
Geldiğimiz noktayı göstermesi açısından son derece önemli bir araştırma Gelir dağılımında yaşadığımız çarpıklığı tüm çıplaklığı ile gözümüzün önüne koyuyor. Zaten uluslararası kuruluşların çalışmaları da bunu teyit ediyor. OECD ülkeleri içerisinde gelir dağılımı adaletsizliğinde 3. sıradayız. Bizden kötü sadece Şili ve Meksika var. Maalesef bugün batmış gözüyle baktığımız Yunanistan İspanya gibi ülkelerden daha kötü bir gelir dağılımı eşitsizliğimiz var. Yine OECD ye göre en zengin %10 ile en fakir %10 arasında ki gelir farkı neredeyse 15 kat. Bu oranın OECD ortalaması 9,8.
Sınıflar arasında var olan bu fark yıllardır kronikleşmiş bir mesele. 1990’lardan bu yana yıllar bazında incelendiğinde 2002-2007 yılları arasında bu farkın kapanmaya başladığı ve alt gelir grupları adına bir iyileşme görüldüğü ortaya çıkmakta. Gerek siyasi gerekse ekonomik istikrarın beraberinde yıllık ortalama % 7 büyüyen Türkiye de hane halkı gelirlerinde olumlu gelişmeler gözlemlenmiştir. Bu dönemin geçmiş yıllardan en önemli farkı refah artışlarından geçmiş yıllara nazaran çok daha fazla kesim yararlanmıştır. Büyüyen ekonomi düşen faiz oranları sayesinde her kesimin bireysel gelirlerinde artış yaşanmıştır. Bu iyileşme süreci 2007-2011 döneminde yatay seyrini korumuş ancak 2011 sonrası tekrar bozulma eğilimine girmiştir.
Yapılan araştırmalarda gelir dağılımı eşitsizliğinin kaynaklarına bakarsak genel gelir dağılımı eşitsizliğine en büyük katkıyı faiz gelirlerinin yapmakta olduğu görülmekte. Faiz gelir grubunun 2011 yılına kadar eşitsizliğe katkısı azalırken 2011 sonrası artış görülmektedir. Gayrimenkul gelirlerinin de gerek ülke bazında gerekse bölgesel bazda gelir dağılımı dengesini bozduğundan bahsetmek mümkündür.
Şüphe yok ki bu tablo bu gün ortaya çıkmadı. Düzelmesi de sadece ekonomi politikaları ile mümkün gözükmemektedir. Kalkınma Bakanlığının programında zaten bu konuda 3 ana madde altında gelir dağılımın iyileştirilmesi yoksulluğun azaltılması ve fırsatlara erişimde kolaylık sağlanması konusu detaylı olarak yer almaktadır. Yine bu kapsamda Devletimiz yaklaşık 2 milyon haneye sosyal devlet olmanın gereği yardımda bulunmaktadır. GSYH’dan sosyal harcamaların payı %1,5’lara kadar çıkmıştır. Ancak gelir dağılımın düzelmesi orta vadeli etkili stratejiler gerektirmektedir. Gelir yaratma süreçlerini iyileştirmek için ülkenin üretim kapasitesini artırmak ve sürdürülebilir büyüme rakamlarını yakalamak gerekmektedir. Tasarruf oranlarının ve ihracatın artmasının da bu adaletsiz tablonun düzelmesine katkısı olacaktır. Geçmiş dönemde (2002-2011) bu çarpık tabloyu düzeltme başarısını gösterdik umarım gelecek yıllara ışık olur.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.