İstanbul Mushafı Sergisi ve Konya Milli Eğitiminin tavrı
Bazı olaylar insan ruhunu derinden yaralar. Etki alanında, bilim, akıl ve kültür olursa bil menfaat muhatabını daha da hassaslaştırır ve sonuçta tevazu ve kibri devreye sokar. Tevazu, beşeri ilişkilerde talep gören önemli bir davranış şekli olarak kısaca alçakgönüllük demektir. Kibir ise kendini üstün tutma, büyüklenme, gururu ifade eder.
Sanat anlayanlar için önemlidir. En genel ifadeyle bir duygu, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumunda, anlatımında kullanılan usullerin tümü; bu usullerle ortaya konulan üstün seviyede üretimdir.
Türk insanı olarak sanat ve edebiyata çok da düşkün değiliz. Hâlbuki sanat, medeniyetlerin ciddi bir temsilcisidir. Bu manada son günlerde medeniyetimize ait her türlü eserleri ziyaret ederim. Geçen hafta Alâeddin Camii Külliyesinde her hafta Cuma günleri yapılan Sancak Değişim Törenini ve Taş Bina da Mukaddes Emanetler Sergisini gezdim. Bu hafta ise Konya’da, Tantavi Kültür ve Sanat Merkezinde, Hattat Hüseyin Kutlu ve ekibi tarafından hazırlanan İstanbul Mushaf’ı sergisinde idim.
Bu tür çalışmalar Konya için hem tanıtımı, hem de medeniyetimizin sanat yönünü hatırlatması ile takdir edilir. Son günlerde Konya bu yönüyle farklılık ortaya koyuyor. Meram Belediyesi Tantavi Kültür ve Sanat Merkezi ile Taş Bina da çok iyi restore edilerek sergilere sunulmuş durumda. Bu faaliyetlerin yapılmasında Altay ve Sevgili Kavuş Başkanları taktir ve teşekkür etmek gerekir.
İstanbul Mushafı Sergisini görmeden önce muhteviyatına binaen çok kişinin ziyaret edeceğini tahmin etmiştim. Hiç de öyle olmadığını ilk girişte gördüm. Beni karşılayan sergide vazifeli, sanat aşığı üç genç hanımdan başka kimse yoktu. Bunca çarpıcı sanat-estetik-ruh ve emek dolu bir sergiye nasıl oluyor da çok az ziyaret ediyor. İfade edildiği kadarıyla günde yaklaşık 80-100 ziyaretçi var. Hâlbuki günde en az yerli-yabancı 1000 ziyaretçi gelmeli; İslam sanatının sanata verdiği değeri bu eserlerde görmeliydi.
Zira Konyalı Hattat Hüseyin Kutlu ve 66 kişilik heyet tarafından 8 yılda hazırlanan İstanbul Mushafı Sergisi, 15 asırlık yolculuğun her noktası, virgülü ve her süslemesinden izleri şaheserlerle ele alıyor. İslam Medeniyetinde sanat ve estetiğin zirvesi sayılabilecek bu muhteşem serginin bölge zemininde dahi iyi tanıtıldığı kanaatinde değilim. Bu bakımdan Sergi en azından Konya’da yer alan üniversitelerin alakalı bölümleri ile ilk ve orta öğretim talebelerinin ziyaretlerine sunulabilecek hale getirilebilir, herkese ve her zamana nasip olmayacak bu serginin medeniyetimiz için önemi direk olarak gençlere gösterilebilirdi. Tarih ve medeniyetler ancak bu ziyaretlerle görerek sevdirilebilir.
Gençliğin tahribatı her yüzyılda kolay olmuştur. Hele de bizim gibi medeniyeti sanat ile süslü, ülküsü cihanşümul davası ile yoğrulmuş bir milletin gençleri ayakta kalmalı; bu haliyle madde ve medya bağımlılığı hat safhada olduğu bu dönemde, gençliğin dünya gençliğine örnek olması aktarılmalıydı.
Bu düşüncelerle 30 Nisana kadar açık olacak sergiye ziyaretçi sayısını artırmak için ilk aklıma gelen Milli Eğitim Müdürünü aramak ve her zaman görülemeyecek bu serginin öğrencilere göstermenin yollarını hatırlatmaktı. Tarih öğretmeni olan Müdürün bu işleri bizden daha iyi bilmesi de gerekirdi.
Bu düşüncelerle Müdürü özel kalem hattından aradım. Sekreter hanımın ifadesiyle arayan her kimse, detaylı bilgi almadan telefon bağlanmaması bilgisini aldım, kendimi tanıttığım halde alışılmış savuşturmalarla “toplantıda” olduğu cevabını aldım. Telefonla görüşme isteğime sonradan da olumlu veya olumsuz cevapla dönülmesini istedim. Ne yazık ki bir haftadır henüz dönen olmadı.
Bazı son zaman bürokratların bu tür tavırları toplum nezdinde tepki çekiyor. Cumhurbaşkanımızın da bu eksikliği sıkça vurguluyor. Sıradan insanlara da olsa telefona çıkmamanız kibir veya ciddiye alınmama mı diyelim. Kaldı ki bilim insanları bir şey istemez, aksine bazı görevlerin daha verimli ifasıiçin tekliflerde bulunur. Buna en iyi misal Eğitim Şuralarının akademisyen ağırlıklı yapılmasıdır.
Görüşme isteğim size ulaşmamış ise bilemem, değilse bu tavır ne şahsım, ne toplum, daha da ötede bu davanın Reisi için kabul görür. Sayın Murat Yiğit, görüşmemin detayı dinlenir, hayır ise en azından “teklifimin Müdürlüğünüzün alaka ve vazife alanı dışında olduğu” nezaketle söylenebilirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.