İTİRAF MİLAT; İTİRAF TALİMAT OLSUN
Günümüzde Belediyecilik artık sürdürülebilir bir dünyanın vazgeçilmezi yaşanabilir şehirler kurmak demek. Melbourne, Adelaide ve Perth (Avustralya), Viyana (Avusturya), Vancouver, Toronto ve Calgary (Kanada), Auckland (Yeni Zelanda), Helsinki (Finlandiya) ve Hamburg (Almanya) en yaşanabilir on kent olarak kabul ediliyor. Yaşanabilir ve sürdürülebilir şehir, insanların trafikte çok zaman geçirmek zorunda kalmadan istedikleri yere ulaşabildikleri; entegre ulaşım sistemi, düşük karbonlu ulaşım seçeneklerinin devrede olduğu, tüm vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayacak eşitlikçi ve erişilebilir çevre; trafik kaynaklı can kayıplarını azaltmış, insan odaklı, yol güvenlikli, akıllı kent uygulamalarının devrede olduğu kent olarak kabul ediliyor. 26 Ekim 2017 tarihinde İstanbul’da Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) organizasyonunda yapılacak “5. Yaşanabilir Şehirler Sempozyumu” geleceğin kentlerinin sorunlarının ele alınacağı önemli bir sempozyum.
Ülkemizde Belediyecilik sosyal alanda ciddi gelişmeler gösterdi. Evde yaşlı bakımı, ibadethane temizlikleri, ücretsiz cenaze hizmetleri, il dışı cenaze nakil araçları, hasta refakatçi konukevleri gibi çalışmalarla vatandaşlar devletin elini hissediyorlar, ancak emisyon, ulaşım, yeşil alan, akıllı kentler konusunda atılacak daha çok adım var. Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan 27 Ocak 2017 tarihindeki Şehircilik Şurası’nda “dikey değil yatay mimari, toprağa yakın yaşama, tarih-kültür-hayat tarzımıza uygun binalar inşa etme, şahsiyetsiz mimari ekollerden kurtulma”, 21 Ekim 2017 tarihindeki Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’nde ise “çocukluğunun kentine özlemini, estetikten incelikten yoksun ve tekdüze mimari anlayıştan üzüntüsünü dile getirdi; zekata muhtaç olanların olmadığı toplum, kapıların kilitlenmediği, hırsız girer endişesinin olmadığı kentler” vurgusunda bulundu, hatta kendisinin de ihmali olduğunu ifade etti. Ben bu samimi itirafın tüm Belediye Başkanları en azından AK Partili başkanlar için milat ve talimat olarak algılanmasını diliyorum. Keşke değerli Başkanlar da biz vatandaşlara değilse bile kendileri ve yakın çalışma arkadaşlarına yanlışlarını itiraf etseler ve kent planlamasında yeni yanlışlardan uzak kalsalar.
Altyapı ve ulaşım imkanları artırılmadan yapılan dikey binalar ulaşım ve emisyonda sağlık tehdidi nedenidirler. Kentsel dönüşümde yıkılan her bina ile yeşil doku azalıyor aslında. Yıkılan her bina ile birkaç ağaç kaybediliyor yerine daha konforlu, çok daireli ama ağaç yoksunu dikey yapılar oluşuyor. Belediyeler keşke imar izinlerinde daire sayısına göre kent içi veya çevresinde ağaç dikme zorunluluğu getirseler de kent ormanı benzeri oluşumlarla yeşil alan oranına katkı sağlasalar. Parklardaki çalı ve çim benzeri yapıların kişi başı yeşil alana katılması aslında yanıltıcı. Kentlerin iklim değişikliğinin etkilerini azaltacak ağaç dikimine gereksinimleri var. Sn. Cumhurbaşkanımız kapıların kilitlenmediği kentleri hayal ediyor. Oysa realite günümüzde güvenlik elemanlı, kameralı sitelerin yüksek duvarları üzerinde jiletli tellerin yaygınlaştığı. Doğal yaşamı, kuş ve kedi gibi canlıların varlığını olumsuz etkileyen jiletli tellerin çirkinlik yarattığı da bir gerçek. Keşke belediyeler bunlara izin vermese ve kaldırılmasını sağlasa. Kentlerin en önemli sorunlarından birisi de günümüzde yapılan restorasyon ve renovasyonlar. Sicilimiz maalesef bu konuda çok kötü. Sümela Manastırı’na kaçak kat, Süheyl Bey Camisinde camlı ön cephe, Aspendos’ta beyaz mutfak mermeri, Fatih Belediyesi Topkapı Sosyal Tesisi’nde tarihi duvarın yıkılıp düğün salonu eklenmesi, İshak Paşa Sarayı’na PVC çatı, Çoban Mustafa Paşa Camisine mermer kaplama ve pisuvar gibi örnekler bu konuya da bence Sn. Cumhurbaşkanımızın el atması gerektiğinin belgeleri. İhale şartnamesinde benzer bitirilen iş ve kadroda arkeolog bulunma zorunluluğu kesinlikle kaliteli restorasyonlar için yeterli olmuyor. Restorasyon yaptıracak belediyelerin kadrolarında sanat tarihçisi ve çalışmaların denetiminde de bilimsel yeterliliği kanıtlanmış hocalar bulunmalı.
Ben Kılıçaslan Köşkü restorasyonunun bitmesini sabırsızlıkla bekliyorum, inşallah burası uzmanların “keşke yapılmasaydı” dediği restorasyonlara benzemez.
Son sözüm mimar ve mühendislik fakülteleri öğretim elemanlarına; hayranlıkla gezilen Safranbolu, Beypazarı gibi eski kentlerin yanı başındaki yeni şehirleşme örneklerini görünce acaba kendilerine itirafta bulunuyorlar mıdır? Mimarlar ve şehir planlamacıları dik durmalı, kentlerimizin geleceği ve kültürel mirasların korunması için. Daha yaşanabilir kentlere kavuşmak umudu ve saygı ile.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.