KENDİMDEN ÖZÜR DİLEMİYORUM
Kendimi bildim bileli, yani eğriyi doğruyu ayırt edecek yaşa geldim geleli, hep merhametli, özverili olmaya özen gösterdim ve beklentilerim diye bir kavramdan yoksun olarak yaşadım. Hiçbir fedakârlık karşısında bunun bana dönüşü ne olur diye de düşünmedim. Almak değil, vermekti asıl felsefem ve beni mutlu eden. Yaşadıklarımın bir başkasını mutlu edeceğini bildiğim için, sonucunda bende sevinmiş olacak ve mutlu olacaktım, oldum da. Yaşayamadıklarımı içime attım, yaşayamadıklarıma kızmadan unuttum. Beni sevenleri ve menfaat ilişkilerinden dolayı sevdiğini söyleyenleri de hiç ayırt etmedim. Eşit şekilde ilgilendim.
Tek sıkıntım oldu, vefanın unutulması. Çıkar amacıyla değil vefa. Sustum, ses etmedim, bastırdım içime bir sebebi vardır diye kınamamaya çalıştım. İnsanız, sonucunda herkesin dünya meşakkati vardır ve hata yapmaya meyilliyiz diye.
Kesinlikle her verdiklerimin karşısında istemeye yüzüm olsun diye bir karşılık beklemedim. Verdiklerim ve harcadığım zamanın karşılığını alıp almamayı düşünmeden, yardım zorunluluğu olmadan, zamanla yaptığım iyiliğin sanki görevimmiş gibi devam etmem gerektiği düşünülmesi pahasına. Kendim mi? Hep ikinci planda bıraktım. Düşüncelerimi, yaşantımı ona göre ayarladım. Dedim ya benim için vermek, almaktan önemlidir diye.
Kimsenin yapılan iyilikler karşısında beni anlamasını, sevmesini istemeden, hayatıma olumlu ya da olumsuz renklerle girişlerini bir görev olarak algıladım. Sanki ben yoktum, sanki ben bana yaşamadım. Beni kim mutlu edecek diye düşünme fırsatım olmadı. Dedim ya benim mutlu olmam için, bir başkasının mutluluğu ön plandaydı. İşte bu yüzden benim de mutlu olabilmem için, üzerime görev olarak aldığım bir başkasının işini en iyisi nasılsa, nasıl özveri gösterilmesi gerekirse, esirgemeden yapmaya çalışmamdı. Sonunda ulaşılan hedefte mutlu olanın yüzünde ki gülümseme, beni de mutlu etti.
İşte hedef buydu, mutlu et, mutlu olursun.
İyilik ve yardım etme düşüncesi, verilen bir görev değil, üzerinize aldığınız insan olma erdemidir. Kıymet bilindi mi derseniz? O benim problemim değil. Ben kıymet bilinsin veya takdir edileyim amacıyla yapmadım ki. Ben bunun karşılığını kuldan değil, Allah’tan bekledim ve aldığıma inanıyorum. Çünkü kim bir kardeşinin zorluğunu ortadan kaldırırsa, Allah’ta onun bir müşkilini ortadan kaldırır inancıyla hareket ettim. Belki Allah, bilmediğim bir belayı def etmiştir, belki de zorlukta olan bir yolumu açmıştır.
Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim karşısındakini düşünür de doyurursa, o da onun tarafından doyurulacaktır. Hayat pazarında her zaman alan değil, veren kazançlıdır felsefesiyle hareket edip doyuran ve veren olmaya özen gösterdim.
Hiçbir zaman beni üzmelerine bakmadan, üzdüklerinden dolayı ilişkimi kesmek gibi bir duruma da girmedim. Niye gireyim ki, vardır bir sebebi dedim ve ben dostlarımın “bana kızma hakları olduğunu sansınlar” diye onlara zaman verdim.
Süresi mi?
Sınırsız. Dostun dosta nazının süresi mi olurmuş?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.