Klâsikler meselesi
Bizim klâsiklerimiz var mı, varsa neye göre var, yok deniliyorsa neden belli eserlerde uzlaşamıyoruz gibi sorular uzun süredir tartışılagelir. Bu mevzuda en doyurucu çalışmalardan biri D. Mehmet Doğan hocanın Yazar Yayınlarından çıkan ‘Neden Klâsiklerimiz Yok?’tur. Başlık yanlış anlaşılmaya müsait, sanki olumsuz bir cevapla karşı karşıyayız gibi ama kitabı dikkatli bir şekilde okuduğunuzda uzlaşılamayan durumları net bir şekilde çözmüş olacaksınız. Kitabı tanıtan satırlardan iz sürelim;” Zihnimize, hafızamıza, yani medenî-kültürel varlığımıza müdahalelerin neredeyse iki asırlık tarihi var. Bu kitabın yazılış amacı, kimlik ve kişilik değiştirici bu müdahaleleri doğru bir zeminde değerlendirmektir.
Zorla kültür değiştirmenin sonuçları ile biz ve bizden sonrakiler gerçek anlamda karşı karşıya kaldılar. Öncekiler ortak metinler okumuşlar, klasik mûsikîmizle haşır neşir olmuşlar ve tezyinî-plastik sanatlarımızı hayatlarının bir parçası olarak hissetmişlerdi. Cumhuriyet'in ikinci kuşağı olarak biz bunlardan tamamıyla mahrum kaldık. Bu dayatmalarla ilgili tepkilerimizde de farklılaşmalar ortaya çıktı. Bu farklılaşmanın tamamen "dil" merkezli olduğunu söyleyebiliriz. Bütün bu dillerdeki zorlayıcı değişime boyun eğip, birikimden vazgeçerek sırf dinî kavrayışla meseleyi halletmek yönündeki "radikal" görünümlü/iddialı tavrın kısırlığı artık daha iyi anlaşılabiliyor. Dinin kültürleşmesi, yaşanması, hayatı bir şekilde idare etmesi asla ihmal edilemeyecek bir sosyal gerçekliktir. Medeniyet, inançların, kültürlerin kendini ifade etme tarzıdır. Bunun inkârı ise, günümüzde selefilikten radikalliğe ve ışidciliğe kadar varan bir vandalizmle kendini göstermektedir.
Kitap ismini, daha önce bir toplantı vesilesiyle kaleme aldığımız bir makaleden alıyor: "Neden klasiklerimiz yok?" Bu sorunun temel yazılı metinlerimizi aşan bir tarafı olduğunu da belirtmek istiyoruz. Bu yüzden kitapta klasik mûsikîmizle ve klasik sanatlarımızla ilgili yazılar da yer alıyor.”
Yayıncılık sektöründeki sıkıntılara aldırış etmeden birbiri ardına nitelikli kitaplar yayınlamayı sürdüren Ketebe’den de klâsikler mevzuunda mühim bir kitap çıktı bugünlerde. Ahmet el Shamsy’nin “İslâm Klâsiklerini Yeniden Keşfetmek” adlı kitabı, öncelikle klâsik İslâmi eser geleneği, varlığını el yazması eserlerle sürdürürken, 19. yüzyıla gelindiğinde matbaanın gelişimiyle birlikte yeni bir boyut kazandığını savunuyor: “Müstensihlerin kısıtlı imkânlarla ve el yazısıyla uzun süren çalışmalar sonucu istinsah ettikleri eserler, matbaanın yaygınlaşmasıyla birlikte kısa zamanda çok sayıda neşredilerek daha fazla okura ulaşma imkânı bulmuştur. Matbaa teknolojisinin gelişimi yalnızca böyle bir imkân sunmakla kalmamış, aynı zamanda bir kültürel dönüşümü de beraberinde getirmiştir. Matbaanın yaygınlaşmasıyla birlikte hem devlet eliyle yönetilen matbaalarda hem de özel matbaalarda hangi el yazması eserlerin neşredileceği, hangilerinin göz ardı edilip tarihin tozlu raflarında unutulmaya terk edileceği ise bugünkü editörlerin karşılığı olarak görebileceğimiz muhakkiklerin inisiyatifinde olmuştur. Bu bağlamda tercihleri ile kanonu belirleyen muhakkikler bu entelektüel ve kültürel dönüşümün bir parçası hâline gelmiştir. Ahmed el-Shamsy, İslâm Klasiklerini Yeniden Keşfetmek’te işte bu meseleler üzerinden klasik Arap-İslâmi eser geleneğinin dönüşümü ve bu dönüşümün aktörlerine odaklanıyor. Avrupalı oryantalist koleksiyonerlerden Arap muhakkiklere, el yazması eserlerden matbu eserlere, devlet matbaalarından özel matbaalara, gelenekçilerden reformistlere Arap matbaa endüstrisi ve yayıncılığının doğuşu ve gelişimine bütüncül bir bakış getiriyor.”
Konuyu ülkemiz boyutunda ele alarak başladık yazımıza ama Hakan Arslanbenzer’in Avangard’dan 2017’de yayınlanan ‘Eskimeyen Kitaplar-250 Klâsik Eser’ adlı kitabı klâsikler mevzuuna katkıda bulunacak bir eser. Arslanbenzer’in uzun yıllara dayanan bu çalışması insanlık tarihinin her dönem yeniden okunan klâsiklerine özgün bir bakış sunuyor. Buhari’den Ezra Pound’a, Homeros’tan Mehmet Akif’e, Farabi’den Başo’ya doğunun ve batının düşünce ve edebiyat eserlerini buluşturuyor, geniş zamanlı bir harita çıkarıyor, istikamet çiziyor.
Klâsikler hususunda söyleyeceklerimiz bitmedi…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.