Erol Sunat

Erol Sunat

Malazgirt’ten Büyük Taarruza!

Malazgirt’ten Büyük Taarruza!

 

26 Ağustos’tan 26 Ağustos’a geçişi tarih belirlese de, dünya üzerinde hiçbir şey tesadüf değildir. Her iki 26 Ağustos arasında oldukça güçlü bağların olduğu, Malazgirt’ten Kocatepe’ye, Büyük Taarruza uzanan o zaman tüneli, başlangıç ve bitiş noktası misali, tünelin ucunda hürriyete ve istiklale ulaşılması gibi büyük hasletlere kavuşmanın bir müjdesi adeta…

İlkinde Anadolu kapısını ardına kadar açarken, diğerinde, Anadolu kapısını yüzünüze kapatmaya kalkanlara karşı, bu kapının kapanmayacağını, kapatmaya kalkanın akıbetinin ne olacağını gösteren bir mücadelenin ortaya konması var!

Bu iki tarih arasında Anadolu’ya Türklük mührünü vuran Miryakefalon var.

Anadolu’dan geçen üç Haçlı Seferini durdurma, Kudüs’e kalkan olma var.

Malazgirt’te Sultan Alpaslan var!

Onun yanında Gümüştekin Bey var, Afşin Bey var, Göktaş Bey var…

Haçlılara karşı Kılıçaslanlar var, Sultan Mesud var.

Ve her biri bin yıla doğru uzanan o kapının başındalar.

 

*****

Bu Anadolu öyle bir Anadolu ki, bu kutlu topraklarda Hoca Ahmet Yesevi’nin duası var!

Hz. Mevlana var…

Hacı Bektaş-ı Veli var!

Yunus Emre var!

Malazgirt var, Ahlat var!

İznik var, Konya var!

Anadolu, iki 26 Ağustos arasında öyle badireler atlattı ki…

Bu badireler, birliğini, dirliğini, beraberliğini pekiştirdi Türk Milletinin. Kenetlendi Türk Milleti.

İki 26 Ağustos, iki kutlu kapı!

Her ikisi de Anadolu’da…

İki kapının önünde ise iki muzaffer komutan…

Birinde Sultan Alpaslan, diğerinde Mustafa Kemal Atatürk!

Bin yıla damgasını vuranlar onlar. Unutulmayanlar, unutulmayacak olanlar onlar!

 

*****

Rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, “Malazgirt Destanı” adlı şiirinde Anadolu’nun nasıl vatan olduğuna vurgu yaparken, Türk Milletinin kızıl elmalarını da işaret etmişti. İznik gibi, Konya gibi, Alaiye gibi kızıl elmalar birer birer vatan toprağına dahil olmuşlardı.

Gelelim o güzel şiire;

“Aylardan Ağustos, günlerden Cuma / Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a / Bozkurtlar ordusu geçti hücuma”

“Yeni bir şevk ile gürledi gökler / Ya Allah...Bismillah... Allahuekber”

“Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu / Ardında Oğuz'un elli bin tuğu / Andırır Altay'dan kopan bir çığı”

“Budur, Peygamberin övdüğü Türkler.../ Ya Allah...Bismillah... Allahuekber”

“Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi / Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi / Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi”

“Bu seste birleşir bütün yürekler... / Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!..”

“Nağramızdır bu gün gök gürültüsü, / Kanımızdır bugün yerin örtüsü / Gazi atlarımın nal parıltısı”

“Kılıçlarımızdır çakan şimşekler.../ Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!..”

“Yiğitler kan döker, bayrak solmaya, / Anadolu başlar, vatan olmaya.../ Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!”

“En güzel marşını vurmadan mehter / Ya Allah...Bismillah... Allahuekber”

 

*****

Konya’nın ileri gelenlerinden Hoca Hasan Efendi’nin torunu, Mühendis Süleyman Sami Bey’in oğlu şair rahmetli Yusuf Ziya Ortaç, “Akdeniz’e” adlı şiirinde; Her anı destan olan Kocarepe’yi, Büyük Taarruzu ve İzmir’e ulaşan kahraman ordumuzun zaferini, şiirsel bir destanla ölümsüzleştirmişti.

“26 Ağustos, gece sabaha karşı, / Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı.”

 “Bu ölüm bestesinin içinde yandı dağlar, / Altüst oldu siperler, eridi demir ağlar.”

 “Fırtınadan yeleli, yıldırımdan kanatlı, / Alevlerin içinden geçti binlerce atlı.”

 “Çığlıkla, iniltiyle sarsıldı, köşe bucak, / Savruldu gökyüzüne: Kafa, kol, gövde, bacak”

 “Rüzgârlarla at başı yarış etti bu akın, / Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın!”

 “Akdeniz, ayakları altında ordumuzun, / Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun.”

 “Çekti Kadifekale al bayrağını yine, / Güzel İzmir büründü yine eski rengine.”

 “Süngüler ilk amaca tam on dört günde vardı, / O gururlu alınlar yere düşüp yalvardı.”

 

*****

26 Ağustos 1071’den, 26 Ağustos 1922’ye…

Arada tam 851 yıl var!

Malazgirt’ten bugüne bin yıla doğru giden bir süreç…Ve bin yılın dolmasına nasip olursa 50 yıl kaldı.

Kader oldukça ilginç…

Türk Milletinin karşısına çıkan, ilkinde Doğu Roma’nın İmparatoru Romanos Diogenes, diğerinde kendini Roma’nın varisi sayan Yunan Kralı Konstantin ve Başbakanı Venizelos!

Her iki 26 Ağustos da benzerlikler çok…

Anadolu’nun Türk vatanı olması, Anadolu’nun düşman işgalinden kurtarılması 26 Ağustos tarihini destanlaştıran olaylarla dolu.

26 Ağustoslar kutlu yürüyüşler. Kutlu adımlar. Kutlu savaşların zaferlerle taçlandırılması!

Türk Milletinin kaderinin değiştiği iki ayrı kırılma noktası!

Her iki 26 Ağustos, Türk Milletinin Anadolu’da kurduğu devletlerinde müjdecisi!

Malazgirt’le başlayan o kutlu tarih, Anadolu’da Türkiye Selçuklu Devletinin kuruluşuna vesile olurken, ikinci 26 Ağustos, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna vesiledir!

Ortak noktaları oldukça fazla iki 26 Ağustos onlar!

Birincisinden tam sekiz buçuk asır sonra, bir başka kutlu tarihe, bir başka kutlu direnişe ve dirilişe şahitlik yapan öyle bir tarih ki, her iki 26 Ağustos Türk Milletine kutlu olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Yara

30 Ekim 2024 Çarşamba 00:03
SON YAZILAR