Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

“Mevlânâ hekim, Mesnevî ilâçtır”

“Mevlânâ hekim, Mesnevî ilâçtır”

TARİHE YOLCULUK (166)

“Gönüllerimizin doktoru; Efendimiz’dir. Sonra peygamber varisleri olan Allah dostları gelir. Burada Mevlâna bir hekim, Mesnevî ise ilâçtır.”

Allah Dostu Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, eserleriyle 744 yıldan beri insanların gönlünü aydınlatmaya, onlara unuttuklarını hatırlatmaya devam ediyor. Hüsameddîn Çelebî’ye yazdırdığı Menevî-i Şerîf, onun en büyük eserlerinden biri.

Nasıl ki Kur’ân-ı Kerîm insanlık için ve Müslümanlar açısından sarılması, tutunulması gereken Allah’ın sen sağlam ipi, şifâ kaynağı, gönüllerin ilacı mukaddes bir zikir ve dua kitabı ve yol gösterici klavuz ise; Mesnevî de, âyetler, hadislerin şerh edilerek beyitler halinde, hikâyelerle süslenerek o kıssalardan hisseler aldığımız bir eser olarak yolumuzu aydınlatıyor.

Nasıl ki Peygamber Efendimiz, “Yâ Tabib El Kulûb” yâni “Gönüllerin hekimi” ise; Hz. Mevlâna’da peygamberin varisi olarak şu hasta hale gelen kalbimizi tamir edecek maneviyat hastanesinin bir doktorudur. Mesnevî-i Şerîf’de yazdığı reçeteleri hayatımıza tatbik etmekle gönlümüz nasıl sürûr buluyor da, daha çok öbür dünyaya yolculuğumuzun sırlarını bize tesirli sözcüklerle anlatmaya çalışıyorsa; Hazret-i Mevlâna’yı da bir Hakk Dostu olarak seviyor, sayıyor ve onun eserlerinden faydalanmaya azami gayret gösteriyoruz. Prof. Dr. Mustafa Kara, “Gönüllerimizin asıl doktoru; Efendimiz’dir. Maneviyat Hastanesi’nin hekimleri de peygamber varisleri olan Allah Dostlarıdır. Burada Mevlânâ bir hekim, Mesnevî de ilâçtır.” diyor.

semazenler-1.jpg

Yâni Mevlâna Celâleddîn Rûmî’yi anlamaya çalışıyoruz. Hz. Pîr’i tam anlamıyla anlatılamadığından dolayı olsa gerek onu tam olarak anladığımız elbette söylenemez. Mevlânâ’yı doğumunda, Düğün Gecesi’nde veya ailesiyle birlikte Konya’da karşılanışında hakkıyla anamadığımız gibi gerçek hüviyetiyle anlayamadığımız da bir gerçek.

Bundan dolayı olsa gerek kişi, bazen ve her zaman bilmediğine düşman kesilebiliyor.

13. yüzyılda nasıl Mevlânâ’yı sevenler olduğu kadar ona düşmanlık besleyecek derecede, kıskançlık gösteren, kin duyan sevmeyenlerin de olduğu gibi 21.yüzyılda da onun hakkında, eserleriyle ilgili ileri geri lâflar söyleyebilecek, iftiralarda bulunabilecek kişilerin olması, kem sözler ve benzetmelerde bulunmaları da normal. Normal olmayan husus ise, kastı aşmalarıdır.

Bundan dolayı Mevlânâ:

“Men bende-i Kur'anem eğer can darem

Men hak-i reh-i Muhammed Muhtarem”

(Ben, eğer can taşıyorsam Kur'an’ın kulu ve kölesiyim

Ben, Seçilmiş Peygamber Hz. Muhammed'in (as)yolunun toprağıyım)

dedikten sonra nasıl bîzâr olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

 

“Eğer nakl küned cüz iyn kes ez güftarem

Bizarem ez o, ve ze an sühan bizarem.”

(Bir kimse, bundan başkasını, benim sözümden naklederse

Ben, o nakleden kişiden de, o sözden de bizarım.)

mustafa-kara.jpg

Müminlerin Kırmızı Çizgileri…

Tasavvuf uzmanı Prof. Dr. Mustafa Kara, Çadır Sohbeti’nde, tasavvufu kısa ve öz olarak “ahlâk” olarak tarif ettikten sonra ahlâkın da “beyin” ve “kalp” eğitimi olduğunu söylemişti.

Müslümanların iki kırmızı çizgisinin de “farzlar” ve “haramlar” olduğuna dikkati çeken Mustafa hoca, “Ahlâkımızı, iç dünyamızı, kalbimizi iyi tahlil etmemiz gerekiyor. Ahlâk bir anlamda beynin ve kalbin eğitilmesidir. Peygamberin gelmesi de ahlâk içindir. Dünya bunun üzerine kurulmuştur. Ahlâkın en yükseği ve en büyüğü ise Allah aşkıdır. O da Allah’ı ve Resulünü sevmekten geçer. Ayette “Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler” (Mâide/54)buyuruluyor.

Tasavvuf İslam dünyasında bir yol, mezhepler ve tarikatlar da öyle. Hepsini değerlendirdiğimizde İslam yüz şeritli bir yol gibidir. Ancak bizim iki tane kırmızı çizgimiz var. Farzlar ve haramlar, Allah’ın farzlarına ve haramlarına eyvallah diyen herkes bu kırmızı çizginin içindedir.”

 

PAZARTESİ: Mevlânâ’yı pazarlamaktan vazgeçelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR