Mevlâna Külliyesi ve Âsitânesi (1)
- Mevlâna Külliyesi Türbe, Mescid, Semahâne, Derviş Hücreleri, Meydan-ı Şerif, Mutfak, Türbe Hamamı, Selimiye Camii, İmâret, Yusuf Ağa Kütüphânesi, Muvakkıthâne, Sultan Veled Medresesi’nden teşekkül etmekte idi. Bu binalardan bazıları maalesef günümüze ulaşamadılar.
Günümüzde “müze” olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı aslında bir külliyedir.
Mevlâna Dergâhı ve Türbesi, Konya’nın Karatay İlçesi, Aziziye Mahallesi’nde Aslanlı Kışla Caddesi üzerindedir.
Mevlâna Âsitânesi, Mevlevilik tarikatının merkez binasıdır. Eskiden bu işlevi gören Mevlâna Külliyesi, tekke ve zaviyeler kapatılıncaya kadar teşekkül, teşkilât ve misyon itibariyle Mevlevîliğin merkezi idi.
Farsçadan dilimize geçen “Âsitân” kelimesi, “eşik; girecek yer, başlangıç, dergâh, tekke, dinlenilecek yer” anlamına geliyor. “Âsitâne” ise, “eşik, saltanat merkezi, merkez tekke, Osmanlı devleti döneminde İstanbul” için kullanılan bir kelime. Mevlevîlik tarikatına girmek isteyen derviş adayları 1001 günlük Çile’yi âsitânede çıkarırlardı. Mevlevîlik liderinin kabrinin bulunduğu yapıya, yani âsitâneye “Huzur-u Pîr”de deniliyor.
Büyük İslâm Mütefekkiri ve Mutasavvıfı Mevlâna Celâleddîn Muhammed (D. 30.09.1207 Belh - Ö. 17.12.1273 Konya)'in babası Sultânu’l Ulema Bahauddîn Veled, 1231 yılında vefat eder. Vasiyetine uyularak sağlığında sık sık gezintiye geldiği, sur önündeki Gül Bahçesi’ne gömülür. Daha ilk günden itibaren ziyaret edilmeye başlanılan bu mûtevazı kabir, bu günkü muazzam Mevlâna Külliyesi’nin ilk yapısını teşkil eder.
Ünlü vezir Muinüddin Pervâne başkanlığındaki bir heyet, babasının yerine posta buyur edilen Hazret-i Mevlâna’ya gelerek, kabrin üzerine, ona yaraşır bir türbe yapmak için başvuruda bulunurlar. Ama Mevlâna, “Madem ki senin yapacağın kubbe, feleklerin kubbesinden daha güzel olmayacaktır; o halde bırak da onun mezarı, bu gökkubbesi ile kalsın; bundan vazgeç” diyerek taraftar olmamıştır.
Büyük İslâm Mutasavvıfı Hazret-i Mevlâna, 17 Aralık 1273 tarihinde vefat edince, babasının başucuna hazırlanan kabre defnedilmiştir. Vezir Muinüddin Pervane, eşi Gürci Hatun, Alâmeddin Kayserî, Bedreddin Tebrizî gibi tanınmış kişilerden oluşan bir heyet bu defa onun ihya ve irşad postuna getirilen oğlu Sultan Veled’e başvurarak Mevlâna’nın üzerine ona lâyık bir türbe yapmak istediklerini belirtirler. Sultan Veled, sukût eder. Onun bu tutumunu, “sukût ikrardan gelir” şeklinde yorumlayarak güzel bir türbe inşa ederler. Bu, eyvan tarzında tipik bir Selçuklu türbesidir, üzeri yıldız tonozla örtülüdür. Doğu, batı ve güneyi kapalı, kuzeyi açıktır. Cesedi, mahzendedir. Onu, üst kattaki sanduka sembolize eder. Üzerine, Selçuklu ahşap sanatının muhteşem örneklerinden olan görkemli bir sanduka yerleştirilir. Onun bu sandukası günümüzde babasının üzerindedir. Sultan Veled 10 Recep 712 / 1312 tarihinde vefat edince, babasının sağ yanına defnedilmiştir. Mahzen hariç, mimar Bedreddin Tebrizi'nin yaptığı türbe hayli değişikliğe uğramıştır. Günümüzde türbenin “Yeşil Türbe” diye anılmasını sağlayan yeşil çinilerle kaplı dilimli gövdeli ve külahlı muhteşem gövde ilk türbenin üzerine Karamanoğlu Ali Bey tarafından hicrî 799 (miladî 1396) yılında yaptırılmıştır. Mahzenin gövde ayaklarının, kemerlerin, yıldız tonozlu örtünün ve bunu örten içte kalmış olduğu kubbenin ilk yapıdan kalmış, diğer kısımlarının mimari ve tezyini büyük değişiklikler gördüğünü bildiğimiz türbe, 25 m yükseklikte. Sikkeli, hilâlli, külah âlemi, 2.72 m boyunda olup, altınsuyu ile kaplıdır.
Mevlâna’nın kabir ve türbesi, zaman içerisinde yakınlarının, dostlarının ve müntesiplerinin kabirleri ile donatılarak Konya'nın en büyük mezarlıklarından biri oluşmuştur. Ziyaretçilerin ihtiyacını karşılamak üzere de hücreler inşa edilmiştir. Bu yapılanma yedi asrı aşan sürede günümüzdeki muazzam külliyeyi meydana getirmiştir.
Devam edecek.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.