MUHSİN YAZICIOĞLU VE MUKADDES DÂVÂSI (7)
Yazıcıoğlu işkencelere
rağmen hiç konuşmadı
YAZICIOĞLU: “Kollarımın üstüne konan bir kalasa sarılarak yukarı asıldım. Belden aşağı soyundurularak el ve tenasül uzvumdan cereyan verildi, yumruklandım. İlk 6 gün bu muameleler yapılırken su verilmedi, yemek verilmedi ve duvarda kollarımdan kelepçeli tutuldum.”
12 Eylül 1980 Askerî Darbesi’nden sonra gözaltına alınıp sonra tutuklanan MHP’liler ile Ülkücülere gerek emniyet müdürlüğü ve gerekse Mamam Cezaevi’nde her türlü işkence yapılmıştı.
Muhsin Yazıcıoğlu’na da, yakalandıktan sonra zalimler tarafından bütün işkencelere tabi tutularak her türlü zulüm reva görülmüştü. O bütün işkencelere ve zulümlere rağmen hiç konuşmamış ve arkadaşlarını devamlı korumuştu.
MHP'nin avukatı Yücel Bulut tarafından hazırlanan ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan işkence raporları arasında yer alan “Emniyet müdürlüklerinde yapılan işkence şekilleri” başlıklı belgede, Emniyetteki işkencelerin 7 başlık altında toplandığı yazıda, özetle şunlar anlatılıyor:
“Hücrede tutma: Gözaltına alınanlar herhangi bir kanuni muameleye tabi tutulmadan, ancak bir kişinin sığabileceği sağlıksız ve havasız bir hücrede dışarı çıkarılmadan günlerce tutuluyor. Bu arada işkence gören diğer insanların sesleri dinletilip, 'aynı çığlıkları kendisinin de atacağı' söyleniyor.
Falaka: Normal düşünce yeteneğini kaybetmemiş, istenilen şekilde ifade vermeyen ve önceden hazırlanmış ifadeleri kabul etmeyenler, falakaya yatırılıp demir çubuk, cop ve sopalarla dövülüyor. Dayaktan dolayı vücudu ve ayakları şişen kişiler, işkence izlerinin yok edilmesi için sırtına binilerek ıslak beton zeminde yürümeye zorlanıyor. Bu işlemlere rağmen işkence izleri kaybolmayanlar yaraları iyileşinceye kadar hücrede tutuluyor.
Elektrik: Kişi yatırılıp elleri bir tahtaya bağlandıktan sonra kafasına ıslak torba geçiriliyor. Daha sonra kişinin el ve ayak parmakları ile cinsel organı ve makatına akım veriliyor. Bunlar yeterli görülmezse, dişlerinden ve kulağından da ayrıca akım veriliyor.
İz bırakmayan torba: Özel torbaların içerisine kum doldurularak insanların karın boşluklarına ve ciğerlerinin zarar görebileceği bölgelere vuruluyor. İz bırakmayan bu işkence yönteminde kişinin vücudunda iç kanamalar oluyor.
Parmak aralarına, mermi ya da kalem gibi sert cisimler konularak el sıkıştırılıyor, kişinin ifadesi bu acı içerisinde alınıyor.
Aç ve susuz bırakma, tuvalet ihtiyacı ve uykuya izin vermeme, ayakta kalmaya zorlama gibi işkence çeşitlerinin de yer aldığı yazıda, polislerin, sorguladıkları kişiyi “aldatmak için” birbirlerine “yüzbaşım, teğmenim” diye hitap ettikleri belirtiliyor.”
YAZICIOĞLU’NUN MEKTUBUNDA İŞKENCE
Emniyette geçen gözaltı süresinin ardından Mamak Askeri Cezaevi'ne getirilen Muhsin Yazıcıoğlu'nun 13 Şubat 1981 tarihli “ilk muayene” kaydında, “dirseklerinde yara, parmaklarında yanık izleri ve idrarında kan” tespit edildiği bilgisi yer alıyor.
Bu belgeden ayrı olarak Muhsin Yazıcıoğlu’nun 28 Ocak 1981 tarihinde Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığına yazdığı bir mektubu var. O mektupta Yazıcıoğlu, çarmıha gerildiğini ve belden aşağısı soyularak el ve ayakları ile tenasül uzvuna bağlanan kablolarla kendisine elektrikli işkence yapıldığı söylüyor.
İşte insanın okudukça ürperdiği o mektup:
“Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığına
ANKARA
28-1-1981 Tarihinde Selanik Caddesinde bulunan evimden emniyet mensuplarınca alındım. Mamak Askeri Cezaevine yaklaştığımızda gözlerim kaşkolumla bağlandı ve arabanın içinde dövülmeye başladım. Soyum sülalem de katılarak sözle de hertürlü hakarete maruz kaldım. Mamak’ta getirildiğim yerde seslerinden tanıyorum, aynı kişiler hiçbirşey sormadan tartakladı. Kafam yarıldı. Burnumdan ve ağzımdan kanlar akarken, yere yatırılıp cereyana tabi tutuldum. Sonra da kollarımın üstüne konan bir kalasa sarılarak yukarı asıldım. Belden aşağı soyundurularak el ve tenasül uzvumdan cereyan verildi, yumruklandım. Bu arada bana başkalarının yerini söylemem, Alpaslan Türkeş başta olmak üzere bazı kişilerin cinayet emirlerini verdiğimi söylememi yoksa asılı olduğum yerden inmeyeceğim tehditleri yapılıyordu. İşkenceyi bizzat Milli Güvenlik Konseyi’nin istediğini, işkence anında Savcının yanlarında bulunduğunu söylüyorlardı. İlk 6 gün bu muameleler yapılırken su verilmedi, yemek verilmedi ve duvarda kollarımdan kelepçeli tutuldum. 3 gün daha gözüm bağlı olarak talim yapıldıktan sonra yaralarım iyileşene kadar bekletildim. Bana işkence yapılmadan ifadem alınabilirdi. Ama, hırs ve kinle işkence yapıldı. Bu kişiler şerefli Türk Ordusunun da adını kullanarak eylemlerine Ordumuz ve Devlet Başkanımızın da adını karıştırmıştır. Şahsımın işlemiş veya işleme muhtemeli olan suçlarımın itirafı için değil, başkalarını suçlamam için özellikle işkence yapıldı. Şahsıma da kin ve garezle, hakaretle darp yapıldı.
İsteğim: Kanunlarımıza göre suç olan işkenceyi, yapanlar hakkında davacıyım. Sorguda savcı, belirtmeme rağmen kayda geçmemiş ve ifademin içinde işkence iddiama yer vermemiştir. Şikâyetimin sonradan yapılması istenmiştir. Aradan 13 gün geçmesine rağmen dış belirtiler cezaevi doktoru tarafından tespit edilmiştir. Gereken işlemin yapılarak dava açılmasını saygılarımla arz ederim.
Muhsin Yazıcıoğlu
Mamak Askeri Cezaevi B - Blok 5. Koğuş.”
YARIN: Muhsin Başkan ve medyaya yönelik eleştirisi…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.