Müslüman Türk Kadınının Örtüyle İmtihanı
Müslüman bir ülkedeki dindarlığın en önemli göstergelerinden biri hatta en önemlisi, tesettürdür. Bugün ülkemiz kadın ve kızlarının en önemli sorunu, İslam’ın uygun gördüğü şekilde tesettüre riayet edememeleridir.
Müslümanların zenginleşmesinin getirdiği en önemli yozlaşmalardan biri de hiç kuşkusuz örtünün yozlaştırılmasıdır.
İslami moda adı altında, Müslüman kadını sömürü aracı haline getiren bazı gözü açık tekstil üretici ve satıcıları konsepte uygun isimler bularak kadınlarımızı İslam’a uygun olmayan örtünme biçimlerine ve israfa sürüklemektedirler.
Kadın ve kızlarımızın İslam’a uygun örtünemediklerini sokakta, pazarda ve çevremizde görmekteyiz. Başı kapalı altı pantolonlu örtünme biçimi son yıllarda o kadar yaygınlaştı ki, maalesef tesettür haline dönüştürülmüş durumdadır.
Peygamber Efendimiz (sav); vücut hatlarını belli eden elbiseler giyen kadınların, “giyinik çıplak” ve “cehennemlik” olduğunu, Hadis-i Şeriflerinde beyan buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimizin (sav) tarif ettiği ve lanetlediği “Giyinik Çıplak” lık durumu bugün ülkemizde yoğun olarak yaşanmaktadır. Bu durum Müslümanlar kadınlar için kabul edilemez bir durum olup sonuçları itibariyle günahın çok ötesinde felakettir.
Maalesef, bu giyinme biçimi dini eğitim ağırlıklı İmam Hatip Okullarımızda bile görülmektedir. Gerisini siz düşünün!
Çok acı ama, “Müslüman Türk Kadını Örtüyle Olan İmtihanını” kaybetmiştir.
Kimse kendini kandırmasın ve kimsede gelinen bu vahim duruma bana ne demesin. Bu sorun, tüm Müslümanların sorunu olup bütün sorumluluk sahipleri özellikle de ana babalar üzerine düşeni yapmalıdırlar.
Hiçbir kimse böyle giyinerek örtündüğünü sanmasın; Allah(cc) korusun, bu durumu normal karşılamak tesettürü inkara ve imansızlığa yol açabilir.
Bu gerçeği tüm çıplaklığı ile dile getirdiğim için bana kızıyor olabilirsiniz. Benim derdim kimseyi üzmek, kırmak asla değil; bir Müslüman olarak ikaz etme vazifemi yerine getirmektir. İnanın, durum çok kötü ve her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. İslami yaşamda yozlaşmanın yansımalarına her yerde rastlamaktayız.
Örtünmenin yozlaşması ile beraber, utanma da ortadan kalkmıştır. Sokakta, parkta, pazarda hemen hemen her yerde, bir Müslüman kadına, kıza yakışmayan davranışları görmekteyiz;
– Sarmaş dolaş haller, hoş olmayan davranışlar, ağızda sigara, daha neler neler!...
Bütün mesele, bu tehlikeli gidişata her kişi ve kurumun kendi sorumluluğu nispetinde dur demesi ve gerekli mücadeleyi vermesidir. Burada en büyük vazife Diyanet İşleri Başkanlığına düşmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı tesettürdeki yozlaşmanın en aza indirilmesi için merkezlerden köylere, hatta mezralara kadar uzanan bir alan içerisinde belli bir plan doğrultusunda çalışma yapılmalıdır.
Tesettürde yaşanan yozlaşma çok ileri boyutta olup üniversitelerde, kamu kurum ve kuruluşlarındaki başörtüsü sorunu, bu sorunun yanında sorun bile değildir.
Ne yazık ki, başörtüsü için verilen mücadelenin onda biri bile tesettürde yaşanan yozlaşma için verilmemektedir. Yozlaşmayı yasal mevzuatla çözemeyiz; bunun çözümü topyekun mücadeleyle, eğitimle olur. Toplantı ve sempozyumlar yapılarak yazılı ve görsel basında tesettür konusu sürekli gündemde tutulmalı, programlar yapılmalıdır.
Tesettür hassasiyeti olan Sivil Toplum Örgütlerinin gençlik örgütlenmelerinin katkısı alınmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı il, ilçe, tüm yerleşim birimlerinde hatta mahallelerde komiteler oluşturarak çalışmaları organize etmelidir.
Kısaca; Diyanet İşleri Başkanlığı, içinde bulunduğumuz fetret döneminin sağlıklı bir şekilde atlatılabilmesi için en üstten en alta kadar bu mücadelenin içinde aktif rol almalı; almak zorundadır!
-Bilmem anlatabildim mi?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.