Olmaz Olmaz Deme Hikayesi
Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde birbiriyle hiç geçinemeyen, adamlarının her gün kavga ettiği, olay çıkardığı bir Bey ve Ağa varmış. Şehirde olaysız kavgasız ve arbede yaşanmayan gün geçmezmiş. Memleketin Veziri, ikisini derdest edip Payitahta huzuruna getirtmiş. Bundan böyle demiş barışacaksınız. Aranızda ne husumet varsa unutacaksınız. Ağanın kızı, Beyin oğluyla, Beyin kızı da Ağanın oğluyla evlenecek. Hanımlarınız kol kola gezecekler şehirde. Sultanımız size bu saatten sonra kavgayı, sataşmayı, dövüşmeyi üstünlük taslamayı yasakladı. Varın şehrinize bir ay sonra çifte düğün yapacaksınız, nikah şahidi de Sultanımız ve ben olacağım.
Olmaz demişler, mümkün değil demişler, kıyametler kopmuş kopmasına da nihayetinde, Beyin oğlu ağanın kızıyla, ağanın oğlu da Beyin kızıyla evlenmiş. Sultan ve Vezir gelmişler o çifte düğüne. Sultan nikâhlar kıyıldıktan sonra, gençler demiş ben geçinemedim demek yok. Ayrılacağım demek de yok. Bu şehir dedemin ve babamın Sultanlığında bu kavgalardan bıktı usandı. Bu kan davasını bu husumeti siz bitireceksiniz. Çoluk çocuğa karışacaksınız. Elim ve gölgem bu şehrin üzerinde olacak. Sizi kiminle ve kimlerle takip ettirdiğimi bilemeyeceksiniz. Bu şehirde husumet ya bitecek ya da bu kavgaya devam edeceğim diyenler canından, evinden yurdundan şehrinden olacak. Yetti artık. Bu şehri olduğu gibi sürer, yerine başka şehirlerden insanlar getiririm. Dediğim gibi, size değil ben bu gençlere güveniyorum.
Sultan ve Veziri ertesi gün, çıkıp gitmişler şehirden. Ağa kızı, bey oğluna, Bey oğlu demiş Sultana söz verdim. Beni sevmediğini hatta hiç hazzetmediğini bilirim başka bir kızı sevdiğini de. Yarın bu şehir bize kalacak, o kıza dönüp bakarsan, gidersen, o kızla kozumu paylaşırım. Seni sevdiğimden değil, sözümden dönmemek adına. Sözümüzden dönersek babalarımızın kellesi gidecek hala anlayamadın mı?
Ağaoğlu, bey kızı demiş, sen benim ulaşamayacağım bir kızdın, bak neler oldu, neler. Bey kızı, ben demiş, sana değil varmak, seni kapımın önüne muhafız diye koymam. Seni sevmeye de niyetim yok. Aradan bir ay kadar geçmiş. Sultan, Bey oğlunu, ağa kızını, ağa oğlunu ve Bey kızını çağırtmış. Beyi ve Ağayı, şehrin Payitaht meydanında çıkarmış sehpaya. Bey kızı ve ağa kızı başlamışlar ağlamaya. Sultan, gençler benim misafirim, Bey ve Ağayı da demiş sürgüne gönderiyorum.
Sultan gençleri bir sene yanında misafir etmiş. Bey oğlunun ağa kızından bir oğlu, ağa oğlunun Bey kızından bir kızı olmuş. O bir sene içinde Sultanın adamları şehirdeki Bey ve Ağanın olayları çıkaran adamlarını ortadan kaldırmışlar. Şehir bir anda sakinleşmiş. Hatta şehirde çıt çıkmaz olmuş. Sultan şehirde asayişi ve emniyeti sağlayan adamlarını Bey oğlunun yanına vermiş. Bey oğlu demiş baban sürgünde, Bey sensin. Ağa oğlu da şehrin Ağası.
En ufak bir kavgada, münakaşada, adamlarım olaya el koyup, her ikinizi de buraya getirecek. Ne hanımlarınız kavga edecek ne siz. Şehirde ne kadar sivri elebaşı varsa hepsi ortadan kalktı. O şehirde ticaretin gelişmesini isterim. Kervanların gelip gitmesini, hanların, aşhanelerin dolup taşmasını isterim. Aranızda iş bölümü yapın, adamlarım emrinizde. Babalarınızla haberleşmeniz, onlara bir şey sormanız, yanlarına gitmeniz, gizlice görüşmeniz yasak. Görüşürseniz, babalarınızın asılmadığı o sehpaları sizin için kurduracağım. En hafif cezanız sürgün olacak.
Onlar çıktıktan sonra çağırmış Bey kızını ve Ağa kızını. Hanım kızlar demiş, kocalarınızı dövüştürmeyin. Araya girin. Sebep olursanız, çocuklarınızı elinizden alıp, sarayda büyütürüm. Sürgüne gidersiniz. Bir daha şehrinizi göremezsiniz. Lafım özellikle sana Bey kızı. Bey kızı olmakla boyun bir karış büyümedi. Alırım babanı Beylikten. Sürgün Beyin kızı olursun ya da zindandaki Beyin. Kim olursan ol, kimseyi hor ve hakir görme. Şu an, son haklarını kullanıyorsun. Ağanın oğlunun tek bir zaafı var. Seni sevmek. Senin sevdiğin isyancı genç hayatta değil. Ona göre ayağını denk al. Bey kızının yüzü kireç gibi olmuş.
Sultan, Bey kızı demiş, sana bağlı isyancı kadınlar vardı ya. Onlardan da hiçbiri kalmadı. Kızın senin tek şansın. O şehirdeki kan davası bitecek. O davanın en ufak kırıntısı dahi durursa, saman alevi gibi parlarsa, kellen gider. Kocana destek ol. Kimse senin suratsızlığını bu kadar çekmez. Tutunacak tek bir dal bırakmadım sana. En ufak bir hareketinde Baban bu dünyada olmayacak. Tabi sende. Bey kardeşin senin için sözler verdi. Ağa kocan sana kefil oldu. Senin onun için söylediğin her kelimeyi biliyorum. Aslında ben niye konuşuyorum ki, alın demiş Bey kızının bebeğini elinden, verin bir süt anneye. Atın şu kendini bilmez, sevgisiz, asiyi zindana…
Bey kızı düşmüş bayılmış. Gözlerini açtığında, zindandaymış. Yeni Ağa, Sultanım demiş, affedin, kızım anasız kalmasın. Sultan, genç Ağa demiş, Bey kızı benim kızıma ne anlatmış biliyor musun? Adamı sevmiyorum, doğurduğum çocuğu da, emzirmek bile istemiyorum. Ağlayınca dayanamıyorum. Genç ağa, anladım Sultanım demiş zorla güzellik olmayacak. Benim kız kardeşim, Beyin oğlunu bildim bileli sever. Bey oğluna laf söyletmez. Bey kızı da beni yerden yere çalar, yine de hırsını alamaz. İzin verin zindanda bir konuşayım. Alayım kızımı, bu sevgisiz Bey kızından ayrılayım.
Sultan izin senin demiş. Bak geri adım atarsa, reddetme, her ne kadar kızsam da çok gözü kara, mücadeleden yılmayan bir kızdır. Aynen senin gibi. Senin bu kıza olan sevdan bir başka. Sen bugün gitme. On gün kadar zindan da kalsın. Ondan sonra var yanına. On gün sonra genç Ağa, inmiş zindana. Bey kızının olduğu hücreye gelmiş. Bey kızı ağlamaktan şişmiş gözlerle niye geldin demiş. Genç Ağa, beni istemiyormuşsun demiş. Sultanımıza söyledim. Kızımı alıp gitmek istiyorum. Tabi önce senden boşanacağım. Anladım ki aramızdaki kan davası bitmeyecek. Baban dayımı ve iki amcamı öldürttü. Benim babam, senin üç amcanı ortadan kaldırttı. Çıkan olaylarda her iki taraftan çok insan öldü. Olaylar körüklendi.
Bey ağabeyin bizim aileden beş kişiyi öldürdü. Ben sizin akrabanız olan kervanı bastım. Kırktan fazla insan öldü. Her şeye rağmen seni sevdim ben. Lakin zorla güzellik olmuyor. Anladım ki, hiçbir şekilde bu evliliğin yürümesine rızan yok. Benim de duyduğum o ağır lafları kaldıracak halim yok. Boşandığımız takdirde, zindandan kurtulacaksın. Bey kızı, dur demiş. Evliliğe devam dersem de buradan çıkıyor muyum? Genç Ağa, hemen kararını verme demiş. Yarına kadar bekle, tekrar düşün.
Genç Ağa sabaha kadar uyuyamamış. Öğleye doğru Sultan, Genç Ağayı çağırmış. Ağa Sultanın huzuruna vardığında bir de bakmış ki, Bey kızı kucağında kızıyla Sultanın huzurunda. Sultan, Bey kızı seninle şehre dönmek istiyor demiş. Ben bir görev değişikliği yaptım. Şehrin Beyliğini sana veriyorum. Kız kardeşinle evli Bey’e de sana yakın bir şehrin Beyliğini verdim, onlar yola çıktılar. Bey, karısı ve kızları çıkmışlar yola. Küçük kafile bir handa mola vermiş. Gece yarısına yakın hanı harami kılıklı insanlar basmış. Bey çekmiş kılıcını. Bey kızı, küçük kızını yanındaki kadınlardan birine emanet ettikten sonra elinde kılıcıyla hanın salonuna giren haramilerin içine öyle bir dalmış ki, neredeyse ayakta kimse kalmamış, geri kalanı da Bey halletmiş.
Çıkmışlar dışarı harami başını ve yanındakileri ortadan kaldırmışlar. Harami başı ölmeden önce, ondan, saldırıyı sürgündeki Beyin tertip ettiğini öğrenmişler. Bey, Bey kızı demiş, bu gece sana imrenmedim desen yalan olur. Bu kadar iyi kılıç kullanmayı kimden öğrendin? Bey kızı, seni yetiştiren Hoca aynı zamanda beni de yetiştirdi. Siz sırt sırta verseniz, sizi durdurmaya kalkanın aklına şaşarım derdi, haklıymış.
Birkaç gün sonra küçük kafile, oldukça tehlikeli bir geçide girdiğinde Bey adamlarıyla kafilenin karşısına çıkmış. Benim Beyliğimi sana veren Sultanı tanımıyorum demiş. Teslim ol. Kızımı bana teslim et. Kızını da al, geri dön. Bey kızı, çocuğunu yanındaki kadınlardan birine vermiş almış kılıcını eline Bey onu görünce, hah şöyle demiş, gel kızım yanıma. Hatta o kocan olacak adamında al kellesini öyle gel. Bey dikilmiş eski Beyin karşısına, eski Bey, beni demiş bu memlekette kılıçta yenen kimse çıkmadı. Kılıçları çarpışmaya başlayınca, Genç Bey, bir anda karısını yanında bulmuş.
Bey gerçek bir kılıç ustasıymış. Öyle yaman bir karşılık vermiş ki, genç Beyin kılıcı kırılmış. Babasının kocasına yaptığı iki hamleyi güçlükle karşılayan Bey kızının elinden kılıç düşmüş. Tam o sırada nereden geldiği belli olmayan oklar Beyi delik deşik etmiş. Elinden kılıcı düşmüş. Tek bir kelime edemeden yığılmış kalmış. Yanındaki adamlar da ok yağmurundan nasibini almışlar. Biraz sonra Sultan, yanında seçme muhafız birliğiyle çıkmış gelmiş. Bey kızı sarılmış kocasının boynuna başlamış ağlamaya.
Anlatırlar ki; Bey kızı babasının ölümüne mi ağladı, yoksa kocasını sevmeye başladı da pişmanlıklarından mı ağladı diye aylarca konuşulmuş. Sultan tahminin doğru çıktı Bey demiş, bu kızla bir ordunun içine dalsanız, ikinizde sağ çıkarsınız demiş. Beş yıl kadar sonra, bir de oğulları olmuş. Sultan Beyi kendine Vezir yapmış. Karısını da kadınlardan oluşan birliğin başına geçirmiş. Ağa sürgünde dölmüş. Ağa kızıyla evli Bey oğlu, birçok şehirde Beylik yapmış iki oğulları daha olmuş. O şehirde bir daha ne bir kan davası yaşanmış ne de en ufak bir olay olmuş. Olmaz olmaz deme hikayesi “olmaz olmaz deme olmaz olmaz” sözünden hareketle anlatılmış asırlarca.
Şehir şehire, Ağa oğlu Ağa oğluna, Bey kızı Bey kızına, Bey oğlu Bey oğluna, Ağa kızı ağa kızına, Sultan Sultana, Bey Beye, Ağa ağaya, düğün düğüne, meydan meydana, kafile kafileye, han hana, ahali ahaliye benzer.
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.