Olur böyle şeyler...
2016 yılında oynadığı lig ve kupa maçlarında olağanüstü bir performans gösteren Torku Konyaspor'un, bir yerde kırılma noktası yaşayacağını bilenlerdeniz. Bu kırılma bir kaç maç daha devam edebilir. Keşke, kendi sahamızdaki bir maçta değil de deplasmanda oynanan bir mücadelede olsaydı, puan açısından değil de taraftar açısından daha güzel olurdu.
Her spor programının öncelikli konusu olan Konyaspor'un muhteşem taraftarı, konuşulmaya devam ediyor. Hemen hemen hepsinde artık taraftar denilince Konya akla geldiği, milli maçlarla birlikte bu taraftarın tüm Türkiye'ye örnek olduğu, son Osmanlı maçında da her iki takım taraftarının birlikte tezahüratlarda bulunmasının önemine dikkat çekilirken, taraftarın oyun içinde takımına sahip çıkması ve maç içinde yaşananlara anında tepki göstererek takımını ateşlemesi de artık bu ülkede olması gerekenler olduğunun defalarca tekrarlanması, ne güzel...
Maça gelince, Osmanlıspor'un ileri uç adamları tabiri caizse "tay" gibiler. Topun peşinde öyle hızlı koşuyorlar ki; kendimi bir ara at yarışı izliyormuşum gibi geldi. Osmanlıspor'un deplasmanda ki başarı grafiğini de göz önünde bulundurursak, alınan sonucun çok kötü olduğunu söylememeliyiz. Hem ligde hem de kupada mücadele veren bazen haftada 3 maç oynamak zorunda kalan yeşil beyazlıların da bir yorgunluk içerisinde bulunması, ligde Galatasaray beraberliği ve kupada da Beşiktaş galibiyetinin ardından da böyle bir sonucun çıkmasından daha doğal bir şey yok.
Eğer ki; Konyaspor'un gerçek anlamda bir golcüsü olsa böyle bir sonuç da alınmayabilirdi. Rangelovun yokluğunda Bajic ve Traore ile ancak bu kadar oynanır. Gerçi Rangelov'un da tam anlamıyla golcü olduğunu söylemek imkansız ama, eldeki imkanlar bu olunca yapılacak bir şey de yok. Ara transfer de mutlak suretle bir golcü alınmalıydı. Böyle bir transferin yapılmamasının sebebini de anlamak mümkün değil.
Süper Lig de karşılaşmalar 6 hakemle ile yönetiliyor. Güya, olası hataları görmek ve haksızlığın önüne geçmek.
Acaba öyle mi?
Skubiç ayağına tekme yerken, 4. hakem acaba nere ile ilgileniyordu?
Ömer Ali golden hemen sonra faulle durdurulup, üstüne üstlük bir de sarı kart görüyorsa; Biz basın tribünden gördük ama maçın hakemi, Traore'nin ortasını, eli arkada ama dirseği ile topu kesen oyuncuyu görmüyorsa, hakemlere ne diyelim ki?
Hatalar mutlaka olacak ama bunun sayısı çoğalınca sahada emek veren futbolcuların hakları gasp edilmiyor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.