OLUŞAN TABLO
Türkiye bir kez daha demokrasi sınavını başarıyla verdi. Çıkan sonuçların siyasal analizini bir haftadır neredeyse her kanalda ve köşe yazısında takip etmek mümkün. Hiç şüphe yok ki bunun değerlendirmesini en iyi siyasal aktörler yapacaktır. Biz bu sonuçların ekonomik alanda ne gibi etkileri olabileceğine bakmaya çalışacağız. Çünkü 2002 yılından bu yana devam eden siyasal istikrar çizgisi bu gün itibarı ile belirsiz bir duruma dönüşmüştür. Üstüne üstlük dünyada bu kadar belirsizlik varken ve ihracat pazarlarımız daralma yaşarken.
İçinde bulunduğumuz ekonomik tablo siyasal bir krizi kaldırabilecek durumda değil. Bunu Türkiye’nin kazanımlarını ve geleceğini düşünen tüm siyasi aktörler görmek zorunda. Seçim ertesi piyasa tepkisinin geri adım atmasın da en büyük etkende bu uluslararası oyuncular ve Türkiye deki iş alemi erken seçim olasılığını değil bir koalisyon hükümetini satın almaya başladılar. Çünkü en erken zamanda yapılsa bile olası bir erken seçimin mevcut koşullarda meclise 4 partinin girmesi halinde kimseyi tek başına iktidar yapamayacağı ortada.
Benim kanaatim Ak Parti’nin içinde olmadığı bir koalisyon uygulanan politikaların devamlılığı ve siyasi istikrar açısından mümkün değil.
Niye Ak Partisiz olmaz ekonomik olarak anlatmaya çalışalım.2012 den beri cari açığı kontrol etmeye çalışan bir politika çalışıyor. İç talebi frenlemek adına kredi artış hızları yarı yarıya azaltılmış.2002-2011 döneminde ortalama % 5’in üzerinde artan tüketim 2011-2014 döneminde % 2’lere düşmüş durumda. Özel yatırım harcamaları 2002-2011 döneminde ortalama % 11 artarken 2011-2014 döneminde eksilere düşmüş. İşsizlik rakamları global kriz yıllarına çıkmış ve büyümemiz yeterli değil. Büyümede iki yıl lokomotif görevini yapan ihracatımız Rusya, Ukrayna, Irak, Suriye, Libya ve İran gibi ülkelerde yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlarla düşüyor. Avrupa hala toparlanamıyor. ABD faizi bu gün artırdım yarın arttıracağım politikası izleyerek uzun vadeli sermaye girişlerini engelliyor. İç tasarruf oranlarımız %20’lerden %13’lere düşmüş durumda. Bu veriler ortadayken hala tüketerek büyümeye devam ediyoruz.
Hükümet bu gidişin farkındaydı ve orta vadede tekrar sürdürülebilir büyüme politikaları üretmenin gayretindeydi. Son 10 ay içerisinde açıklanan birçok ekonomik paketlerde bunun sinyalleri verilmekteydi. Tüketimi kontrol altına almak Kredi artış hızlarını yavaşlatmak iç tasarrufu artırmak adına yapılanlar yüksek teknolojili ürünlere gelen teşvikler gibi birçok unsuru sayabilirim. Kamuda Şeffaflık Paketi de bence son derece önemliydi keşke seçim öncesi bu konuda adım atılabilseydi ama olmadı. Merkez Bankasının sadece enflasyon bazlı bir politika yönetmesinin doğru olmadığı bile tartışılır hale gelmişken seçimler iktidara bu anlamda adımlar atmaya fırsat vermedi. Türkiye yeni bir ekonomik yaklaşıma geçmek zorunda ve buna ait en kapsamlı çalışma ve yol haritası iktidarın ekonomi kurmaylarının elinde. Bu yüzden İktidar partisinin olmadığı bir koalisyon Türk Ekonomisinin kısa vadeli geleceği için bir macera olacaktır.
Bir an önce atılması gereken adımlar varken dış belirsizlikler bu kadar çok iken hükümetsiz kalmanın veya peş peşe seçimlere gitmenin ekonomik faturasını kimse tahmin edemez. Unutmayalım piyasa en kötü senaryoyu henüz fiyatlamadı. Türkiye de kimse özel sektörün borcu beni ilgilendirmez diyemez. Eğer kur telaffuz edilen rakamlara çıkar faiz oranları birkaç puan daha yukarı giderse oluşacak tablonun altında yapılacak erken seçimde bütün partiler kalacaktır. Birimizin kaybını diğerimiz kazanç olarak görmekten vazgeçmelidir. Bu gemi batarsa hepimiz batarız unutmayın. Seçim öncesi yazmıştım yaşanacak bir ekonomik krizin kazananı mevcut siyasi aktörlerin hiçbiri olmayacak kaybedeni ise bütün millet olacaktır.
Mevcut koşullarda kısa vadede döviz borsa gibi yatırım araçlarından bir müddet uzak durmakta fayda var. Bir atasözünün dediği gibi:Hele şu toz duman dağılsın da bindiğimiz at mıdır eşek midir görelim.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.