ON SENE ÖNCE, ON SENE SONRA KONYA
Kimse üzerine alınmasın.
Özellikle bir şeye vurgu yapıyor değilim. Bir Türkiye gerçeğidir. Genel olarak konuya baktığımız zaman şehir planlarını siyasiler yapar, şehir plancıları da imzalar. İyi olursa siyasiler “Biz yaptık” derler, istenilen olmaz ise şehir plancılarını işaret ederler.
Planlamada çözüm arayışları da münferit olduğu için bir türlü istenilen netice de alınamaz. Şehrin bir yerini düzenlerken, farkında olmadan başka bir bölgeyi bozarsınız. Bu kısır döngü devam eder durur.
O halde, plânlama “Bütüncül” olmalıdır. İyileştirmeler ve çözüm önerileri genelden özele doğru yapılmalı ki sorunların tamamını çözmüş olalım. Siz çözümü sokak-sokak, cadde-cadde, mahalle-mahalle yapmaya kalkarsanız bugün yaşadıklarımızı hep yaşayacağız demektir.
Genelden özele gelecek olursak;
Meram Belediye’sinin Şükran mahallesinde başlatmış olduğu büyük çaplı “Kentsel dönüşüm” programı dileyelim ki genel ile uyumsuzluk göstermesin. En önemlisi de kesintiye uğramasın, akim kalmasın. Çünkü o zaman sorun daha da içinden çıkılmaz bir hal alır.
Yapılan tanıtıma bakacak olursak, iddialı bir proje. Böyle iddialı bir proje ile ortaya çıkıldığına göre, finans sorunu da çözülmüş demektir. Proje hayata geçtiğinde kendi içinde uyumlu olmasının yanında, çevre ile de uyumlu olmasını bekleriz elbette.
Aslına bakarsanız kocaman bir mahallenin yeniden inşa edilmesi şehircilik ilkeleri ile ne kadar bağdaşır, tartışmak gerek. Şükran mahallesi olumlu ve olumsuz yanlarıyla Konya’da bir kültürü yansıtıyordu. O bölgede yaşayan ve yaşamayan bir çok insanın anıları ve geçmişi vardı. “Kentsel dönüşüm” ile bir mahalleyi haritadan silerken yaşanmışlıkları ve kültürü de yok etmiş olmuyor muyuz?
Çok uzun bir zaman dilimine gerek yok. 10 sene önce Konya’ya gelmiş bir insan bugün yeniden gelse, Konya’yı tanımakta zorluk çeker. Mevlana türbesi, camiler, mezarlıklar ve tescillenmiş kültür varlıkları da olmasa bölgeyi tanımlayacak hiçbir nirengi noktası kalmayacak. Şehircilikte ana ilke yıkarak yenilemek değildir. Mahalleler, sokaklar, caddeler bir şehrin kültürünü, kişiliğini, kimliğini yansıtır.
Şehir planlarında “Öngörüler” her zaman istenilen sonucu vermeyebilir. Ama 5 yıl, 10 yıl gibi zaman diliminde de değişim olmamalıdır. Yapılan planlar nereden baksanız bir 50 yılı kapsamalıdır.
Konya’da tramvay hiç hesapta yokken dahil edildi plana. Oysa bu daha önceden öngörülmeliydi. Merhum Nalçacı kendi adını taşıyan o caddeyi o kadar geniş düşünmeseydi acaba nasıl bir çözüm aranacaktı? Bugün Metrodan bahsediliyor. Metro Konya’nın 50 yıllık programında var mıydı?
Günübirlik çözümlerle oluşturulan şehirler ruhsuz ve kimliksiz şehirler olmaktadır. Ayrıca bu anlayış, bizim gibi kalkınmakta olan bir ülkeye çok daha pahalıya mal olmaktadır. Şehirlerarası Otogarın yapıldığına kaç yıl oldu ki, şimdi Otogar için yeni yerler aranmaktadır? Bütün bunlar, çözümlerin “lokal” olmasındandır. En küçük bir trafik düzenlemesi bile neredeyse şehrin tamamını etkiliyorsa, atılacak her adımın çok iyi hesap edilmesi gerekmez mi?
Hasılı;
Bu konu çok su götürür. Ne kadar uzatırsanız, o kadar uzamaya müsaittir. Sanırım meramımız anlaşılmıştır. Demek istiyoruz ki, şehirlerin yönetimi popülizmi kaldırmıyor. “Ben yaptım oldu” derseniz, olur. Eleştiri kültürüne açık olmadığımız için eleştirenleri kara tahtaya yazmaya çok meraklıyızdır. Yazmayın. Hele ki samimiyetinden şüphe etmediğiniz insanlar sizi eleştiriyorsa ayrıca mutlu olun. Size değer vermeyenler sizi eleştirmez. Aksine yanlışınızı göstermemek için “Yaşa, varol” diyerek sizi gaza getirir.
Devir de onların devri değil midir?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.