Patavatsızın Hikayesi
Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde, fakir ve yoksul bir adam varmış. Ancak gönlü çok zenginmiş. Nesi var ne si yok kendi gibi fakir ve yoksullarla paylaşırmış. Ve her gece Allah’ım bana zenginlik verirsen o zenginler gibi olmayacağım. Aynen bugün gibi bölüşüp paylaşacağım diye dualar edermiş. Bir zaman sonra, uzak bir akrabasından büyükçe bir miras kalmış. Az uz bir şey değilmiş bu miras. Yoksul adamın havası değişmiş, yürüyüşü değişmiş, konuşması değişmiş. Çevresi değişmiş. Şehir de adamdaki bu değişikliği yakın takibe alan bir kadın varmış. Herkes ona patavatsız dermiş. Lafını sakınmaz, kimseden korkmaz, kavgacı, kimseye eyvallahı olmayan elli yaşlarının üstünde biriymiş. Doğruyu hiç sakınmadan herkesin içinde söylediği için onu kimse sevmezmiş. Ne Beyden ne ağadan çekinmezmiş.
Bu arada sonradan görmeyi akrabaları, şehrin zengin ailelerinden birinin kızıyla evlendirmişler. Patavatsız, bu kız sana fazla demiş. Gör bak bu kızın kıymetini bilmeyeceksin. Akrabandan kalan miras seni değiştirdi. Sonradan görme yaptı. Kendine gel, kendine hâkim ol. Sonradan görme, sen yoluna ben yoluma demiş. Lakin yolumun üstüne çıkma. Ardından, büyükçe bir konakta oturmaya başlamış. Bedestende dükkanlar almış. Bir de kervan satın almış dillere destan. Beylerin ağaların meclislerinde oturup kalkmaya, onların sofralarına davet edilmeye başlamış. O da başlamış evinde büyük ziyafetler vermeye. Bir anda şehrin en önde gelenlerinden biri olmuş. Başı dönmüş, ayakları yerden kesilmiş, ben ne oldum delisi olmuş ki, karısı dur demiş, sen bu değilsin. Ben seni yoksul günlerinden bilirim. O zamanlar hayran olmuştum yaptıklarına. Onunla evlenir misin teklifini de düşünmeden kabul ettim. Biz aynı durumları babamda yaşadık. Babamda senin gibiydi, başı döndü. Anamı boşadı. Daha genç kadınlarla evlendi. Her bir kadından kardeşlerim doğdu. Babamın bir kervanı vardı. Başka diyarlardan başka kadınlarla da evlendiğini onlardan da kardeşlerimiz olduğunu öğrendik. Babam yıllar sonra döndü geldi şehre, mahcup mu, pişman mı, fırsatını bulsa yine düşer mi yollara bilmiyorum. Ancak ondaki o kıpırdanma halleri neredeyse sende de aynı. Baştan konuşalım. Eğer benim babam gibi olacaksan. Beni bırak yoluna git. Ancak gittiğin yol yol değil. Yok eğer insanlara faydası dokunacak bir şeyler yapacaksan sonuna kadar yanındayım. Adam, bütün bunlar demiş o uğursuz patavatsızın işi. Senin zihnini bulandırıyor. Dedikodular yayıyor. Şehri aleyhimde kışkırtıyor. Herkes bana onun ağzıyla sonradan görme diyorlar, ardımdan konuşuyorlar. Bu konuşanların her birine kim yardım etti? Kim ellerinden tuttu? Kim hane hane gezip hanelerine akçe bıraktı, erzak bıraktı? Karısı ne o demiş şimdi de yaptığın iyilikleri insanların yüzüne mi vurmaya başladın? Senin bu paranın malın mülkünde içinde neyin var?
Bırak söylenmeyi de yardım edeceksen et, böbürlenme, kendini üç kuruş parayla üstün görme. Dün açlıktan nefesin kokuyordu, bugün insanlara söylediklerine bak. Ne oldun? Bir türlü mütevazi olamadın. Alçakgönüllü olamadın. Hoşgörüyü her nerede kaybettiysen git ara bul. Benim evlendiğim adam böyle biri değildi. Sonradan görme, işte şimdi doğruyu dedin demiş. O adam bu adam değil. Şu andan itibaren hayatımda yoksun. Seninle yol yürümek niyetinde değilim. Bedesten ağasının kızıyla evleneceğim. AI oğlunu, git evimden. Kadın, bu oğul senin de oğlun demiş. Bak gidersem bir daha geri gelmem. Sonradan görme, gidişin olsun da gelişin olmasın demiş. Seni boşuyorum. Çık git konağımdan.
Aradan üç ay kadar geçmiş. Sonradan görme bu arada Bedesten ağasının kızıyla evlenmiş. Kız benim kocam diyormuş bu berbat ve asılsız dedikoduları hak etmiyor. Ne demek sonradan görme, bu adam hepinizin velinimeti, ekmek vereni. Kimsenin nankörlük yapma hakkı var mı? Etrafını nankörler sarmış kocamın. Başta eski karısı.
Sonradan görmenin eski karısı, oğluyla birlikte önce ailesinin yanına gitmiş, ardından da katılmış bir kervana Payitahta gelmiş. Şehirde meydan, sonradan görmenin yeni evlendiği Bedesten Ağasının kızına kalmış. Sonradan görme, kayınpederinin de desteğiyle, ölen Beyin yerine şehre Bey olmuş. Ağa kızı da Bey Hanımı. Ahali yandık demişler. Sonradan görme, başımıza Bey oldu, karısı padişah. Bunların elinde Allah bu şehirde yaşayan ahalinin yüzüne baksın, yardım etsin diye konuşmaya başlamışlar. Bu konuşmalar ve daha fazlası hem sonradan görmeye hem de karısına anında geliyormuş. Patavatsız kadın, sokakta ağa kızını yakalamış. Hırsız ağanın kızı demiş. Sana bir çarparım, bir daha insan içine çıkamazsın. Uğraşmayın gariplerle, uğraşmayın fakir fukarayla. Kocan olacak sonradan görmeye miras kalmasa onunla değil evlenmek, kapınızın önünden geçirtmezdin kendine gel, anladın mı?
Patavatsızın elinden zor kurtulan Bey hanımı, ertesi gün, patavatsız kadını yaka paça getirtmiş karşısına. Utanmaz kadın demiş, nedir senden çektiğimiz. Beyimizi ve beni yerden yere çalarsın, hiç mi bizden korkmazsın? Patavatsız kadın sonradan görme, tepeden inme Bey oldu. Sen ağa kızı, sende Bey hanımlığına uçarak kondun. Hak ederek, kazandığınız ne var. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş derler ya. Biriniz tencere öbürünüz kapak, ahali her gün endişe eder, bugün yine ne olacak diye. Siz ne istersiniz bu ahaliden? Yanınızda çalışanları köle gibi çalıştırırsınız. Şikâyet edeni adamlarınız döver, söver, üzerine yürür, hanesini basar, aşından ekmeğinden eder. Kimsiniz siz, Ali kıran baş kesen misiniz? Bu yaptıklarınızı, duyan, gören yok mu sanırsınız. Herkesi engelleseniz, Allah şahit, Allah. Allah’ın da sopası yok.
Bey, patavatsız kadını zindana atmış. Zindandaki kadınlardan bazıları patavatsız kadını yakalamışlar, biri boğazına yapışmış. Zindanın köşesinden genç bir kadın hızlı adımlarla, patavatsız kadının boğazına yapışan kadını kolundan tutup, yerden yere çarpmış, üzerine yürüyenlerden kolu kanadı kırılmayan kalmamış. Ortalığa derin bir sessizlik çömüş. Kadın, gel patavatsız ana demiş. Sen olmasan bu şehirde doğruları kim söyleyecek? Hepsinin derdi seni susturmak. Merak etme, bundan böyle sana ilişenin cezasını kendi elimle vereceğim.
Olayları hemen Bey hanımına duyurmuşlar. Bey Hanımı yok mu o kadını durduracak demiş. Bu şehirde Beyimin benim haberim olmadan kuş dahi uçamaz diye bağırmış çağırmış. Biri sustursun şu patavatsız kadını ve onu koruyanı diye emir yağdırmış.
Patavatsız kadını koruyan kadın yanına birkaç kadın daha almış. Zindancı başıyla bir şeyler konuşmuş. Zindanda ne kadar kadın varsa çıkmışlar dışarı. Patavatsız kadın ve onu koruyan kadın diğer kadınlarla birlikte, basmışlar Bey konağını. Patavatsız kadın yakalamış Bey Hanımını, başlamış yerlerde sürümeye. Sonradan görme engel olmaya kalkmış, zindandan çıkan kadınlar hınçlarını ondan almışlar, Beyi öyle fena hırpalamışlar ki, öldü diye konağın avlusuna atmışlar. Kadınların isyanı öyle büyümüş ki, Sultan bir muhafız birliği gönderip, isyanın önüne geçmiş. İsyanın ele başlarını da Payitahta istemiş. Patavatsız kadın ve onu koruyan kadın çıkmışlar Sultanın huzuruna. Sultan patavatsızın yanındaki demiş, önce sen konuş sen anlat.
Kadın Sultanım demiş, benim bir kervanım vardı. O şehrin Bedesten ağası, kervanımın mallarına el koydu. Karşı koyunca da kızı ve damadı beni sorgusuz sualsiz zindana attırdı. Sonra, şehirde doğruları söyleyen tek kadın olan bu patavatsız kadını attılar zindana. Beyin karısı, kadını öldürtmek isteyince, mâni oldum Sultanım. Sonradan görme Bey’in ilk karısı da oğluyla birlikte Payitaht’ ta ondan da malumat alabilirsiniz. Sultan patavatsız demiş şimdi de sen konuş bakalım. Patavatsız kadın, valla Sultanım demiş, senin muhafızlar gelmeseydi, o sonradan olma Bey karısını öbür tarafa gönderecektim. Bak ne diyeceğim Sultanım. Bu sonradan görmenin hırsız kayınpederi olan Bedesten ağası, senin Vezirle iş birliği yaptı, bu sonradan görmeyi başımıza Bey yaptı.
Senin hiç mi haberin olmadı Sultanım? Koskoca da Sultansın. Ahali inim-inim inledi. Kan ağladı. Bizden habersiz kuş uçmaz diyorlardı, zindandaki kadınları ayaklandırdık, kuş gibi yakaladık bu sonradan görmeleri. Kocasına uzak bir akrabasından miras kaldı, yürüyüşü değişti. Karısını boşadı. Ağanın kızı Bey karısı oldum diye, şehre kan kusturdu. Hiç mi haberin olmadı Sultanım. Yeminle hayret, e…olmaz tabi. Sen böyle Payitahtta oturursan, nasıl haberin olsun? Sultan, patavatsız kadın demiş, helal olsun sana. Her şeyden haberim vardı. Yanındaki kadın, isyanı neden çıkardı. Neden sana yardım etti? Benim muhafızlarımdan biriyle sırt sırta verdin, şehrini sonradan görmelerden, burnunun dikine gidenlerden, ahaliye kan kusturanlardan kurtardın, daha ne istersin. Patavatsız kadın, vay benim Sultanım demiş, bende sandıydım ki…
O sırada sonradan görmenin ilk karısı ve oğlu gelmiş Sultanın huzuruna. Patavatsız, işte Sultanım demiş. Böyle asil bir kadına neler etmedi o uğursuz. Bu kız arından, aldı oğlunu kaçtı geldi payitahta. Ver o sonradan görmeyi bize, bu muhafız kızla bir kuşa benzetelim. Sultan, patavatsız demiş, şu son yıllarda hiç bu kadar gülmemiştim. Allah’ da seni güldürsün. Patavatsız. Elbet Allah güldürsün de demiş, Sultan kapısından da yüzümüz gülerek çıkarak Sultanım. Yap bir babalık…
Anlatırlar ki; Sultan, sonradan görmenin birinci karısından olma oğlu delikanlı oluncaya kadar, şehre Muhafız kadını Bey yapmış, patavatsız kadını da ona danışman. Küçük beyin anasını da ikinci danışman olarak görevlendirmiş. Sonradan görmeyi ve karısını şehirden sürmüş. Delikanlı büyüdüğünde, Muhafız kadın payitahta geri dönmüş, patavatsız kadın ölünceye kadar doğru bildiğini konuşmaktan geri durmamış. Genç bey, ona patavatsız ana diyor, yanından ayırmıyormuş. Bu arada. Muhafız kadının kızıyla da evlenmiş. Doğruyu söylemenin patavatsızlık sayılmayacağı, sayılmadığı o şehre doğruluğun şehri demişler, patavatsızın hikayesini de anlatmayı ihmal etmemişler.
Şehir şehire, Patavatsız patavatsıza, sonradan görme sonradan görmeye, muhafız kadın muhafız kadına, Bey beye, Bey hanımı Bey hanımına, Konak konağa, zindan zindana, Sultan Sultana, Bey anası Bey anasına, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.