İsmail Detseli

İsmail Detseli

SİLLE DEYİNCE

SİLLE DEYİNCE

Şimdilerde Selçuklu belediyemizin gözde turistik mekanlarından olan Sille’yi 55 yıl öncelerini aklımda kaldığı kadarı ile siz okurlarıma aktarayım. Sille deyince aklıma 1950’li yılların sonları gelir, henüz 11-12 yaşlarındayım Konya’ya ilk gelişim belki de öyle çok şehirde kalmak olmaz köylü kısmına. Köyde işler çok, yaz olsa rençperlik; kış olsa zaruri ihtiyacımız olan koyun, keçi, sığır, merkep bunların bakımı var derken yani eski atalarımızın deyimiyle ite evlenmek yok, bize dinlenmek yok. İşte böyle bir güz mevsiminde babam hastanede yattığı için anacığımdan izin alabildim Konya’da birkaç gün kalmak için. Merhume Nadire teyzemin beyi Sille eşrafından Çeloğulları namı ile bilinen Berber Hüseyin Eniştemgile misafir oldum. Bağ bozumu imiş, eniştem ile Sille bağlarına gittik üzüm topladık bağlardan küfelere doldurduk. Akşamüzeri Konya’ya geleceğiz. Oraya giderken eniştemin Tas motosikleti ile gittik üzüm küfelerini bağın ufacık evine çektik kapılarını bile kilitlemeden yine akşamüzeri motosiklete bindik ver elini az ilerimizde bulunan ismini türkülerde çok duyduğum ama ilk defa göreceğim için merakımdan çatlamaya geldiğim Sille’ye vardık. Eniştem hamamın yakınlarındaki bir kahvenin önünde durunca bütün kahvedekiler hemen yanımıza gelerek “ooo hoşgeldin Üssüyün (zamanın Hüseyin isminin söylenişi) Ağa” yahut da “Berber hoş sefalar getirdin. Yahu sen buraları unutmadın mı?” gibi izzet ikram ile karşılandık. Eniştem onlarla biraz sohbet ettikten sonra bir akrabasına gideceğini söyleyip izin aldı yarenlerinden. Motosikleti kahvenin önünde bırakıp Sille’nin içersinden akıp gelen çayı solumuza alarak sağımızdaki eski Sille evlerinin önünden usul usul geçerken tahta çıbıklarla örülü perdelerin ardından sokaktan geçenleri seyrederken bile başındaki yaşmağını ve yervaş denilen bu yörede Dereli ve Sillelilerin bilhassa sokağa çıkınca mutlaka yaşmak üzerine edindiği örtülerini ağızlarını kapatarak bakıyorlardı. Bilenler “Üssüyün ağam geldi” deyip seslenmeleri veyahut yolun kenarına durup bizim geçmemizi bekleyen hanım ve kız bacıları görüyorduk. Az sonra bir evin önünde durup kapıyı çaldık.

“Kim oo” dedi bir kadın sesi. Eniştem, “benim aba Berber Üssüyün” deyince hemen kapı açıldı.

“Buyurun hoş geldin bizim oğlan”, “hoş gördük ne yaparsınız?” “Eyiyiz siz ne yaparsınız, gelin çocuklar herkes eyi mi?” “Eyiler aba şükür, eniştem yok mu?” “Garşıdaki ine gitti peynir koyup gelecek himcik gelir.” “Temam” dedik, hemen ablası bize yemek ikramında bulundu. Az sonra ev sahibi geldi beraber yemeği yedik.

“Nerden böyle Üssüyün” dedi ev sahibi. Eniştem, “bağdan birez üzüm oldu topladım da onları ha bizim eve bir atıvırsın eniştem at arabasıyla deyi geldim, olmaz mı?” deyince “Olur da böğün olmaz niye hemen gelip de gitmek var mı böğün burada galacaksınız yarın sabah erkence yükler gideriz” diye itiraz etti.

“Bu deliğanlı kim ya?”

“Hanımın yeğeni köyden babasını ziyarete geldi de canı sıkılmasın deyi beraber geldik işte.”

“Eyi olmuş gayınço hem gence Sille’yi bir gezdirelim şöyle bir görsün canım her tarafı.”

“Yav enişte ben gitsem de sen yarın küfeleri sarıp gelsen olmaz mı?”

“Olmazzz bir galıvır bakalım canım ne çıkar evini alıp gidecek değiller ya” deyip kesti attı.

Ben kalmaya çok hevesliyim çünkü hikâyelerini dinlediğim türküleri ile coştuğum Sille’yi gezmek istiyordum. Ve yemek sonrası Sille’nin meşhur Aya Eleni Kilisesi’ne, testi çanak çömlek yapılan ocaklarına, dağın yamacına serpilmiş kalabalık evlerinin aralarına çıkıp gezdik dolaştık. Sille’nin mamur yılları idi o yıllar. Askerlik şubesi bile burada idi. Konya’nın bütün ova köyleri bu şubede muayene olur askere alınırdı. Hatta Niğde, Aksaray askerleri dahi burada muayene olurlar derdi eniştem. 1960’lı yıllarda askerlik yapan bu illerin adamları hepsi kendini Konyalı görür ve hatta Silleli olarak tanıtırdı. O gün doyasıya gezdik Sille’yi boğazın esen Gedavet rüzgarı ile bir gecelikte misafiri olduk bu ilçenin. Sabahın erken bir vaktinde arabayı koştu ev sahibi. Ben de arabaya bindim doğruca bağa gittik. Eniştem de motosiklet ile geldi. Üzüm dolu küfeleri arabaya doldurduk eniştem önden gelirken biz de ardından Konya’ya gelmek için yola düştük. Arabayı süren amca bana, “Gonuş bakalım deliğanlı sen nirelisin?
“Gilissiralıyım emmi”

“Nadire senin neyin olur?”

“Teyzem olur”

“Gözel hadi bir türkü çığır bakalım yol uzun.”

“Emmi ben bilmem çığırmayı sen Sille türküsünü çığırıversene bana” deyince hazırmış adam, başladı söylemeye.

“Burada çok gavurlar varı dı yakın zamana gadar deliğanlı, bunların çoğu esnaf çoğu da sarraflar bile vardı. Buranın aşıkları da çok meşhurdur Sille’nin haaa. İmalatçı olanlar da vardı”

“Ne imalatçısı emmi?”

“Çanak çömlekçi canım. İşte bunların birisine senin gibi bir genç çırak olmuş adamın yanında yıllarca çalışmış ağanın gızına aşık olmuş o da gızını çırağı küçümsemiş vermemiş. Bir gece vaktında genç burayı terk edip aşkını kalbine gömmüş getmiş ama yaşadığı onca anılarını sözlere dökmüş. İşte o sözler eyi dinle” dedi. Köy düğünlerinde dinlediğim Sille türküsünü bir Sillelinin ağzından dinliyordum.

Şu silleden gece geçtim görmedim

Acı datlı sular içtim ölmedim

Amanın Sille Sille çektiğim çille çille

Şu Sille’nin aşağıda yanı gayfeler

İçer içer serhoş olur efeler.

Şu Sille’nin çelenleri mercandan

Sen doldur da ben içeyim fincandan

Diyerek yanık yanık türkü söyledi, ben zevkle dinledim. Artık yol bitiyor, teyzemlerin türbe önünde Celal Sokağındaki evlerine geliyorduk. Adam türküyü kesti ve bana, “Yaren gayrı ulu Mevlana’nın yakınına geliyoruz günah olur türkü çığırmak, dua edelim temam mı?” dedi. “Olur emmi” dedim. Bizi eve gelmeden yolda karşılayan rahmetli güzel insan Hüseyin eniştem eve gelinceye kadar bütün komşularına arabadan bir küfe üzümü dağıtarak ana babasının ölmüşlerin ruhuna dua edin diyordu. İşte eski Konya, eski Sille bu idi. Geçmişi düşününce hayali bile güzel oluyor sevgili okurlarım.

Bir erik buldum da bademe benzer

Dinlesen sözünü Adem’e benzer,

Babanın aklı da dedeme benzer

Bir kavun almaya somya gitmiş.

Sanırım bu dörtlük Silleli namlı aşık Sururi’ye aitmiş

Sağlıcakla kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
İsmail Detseli Arşivi
SON YAZILAR