Siyasi İrade
Siyaseti tartışıyoruz, sistemi tartışıyoruz…
Bunu da sağlıklı bir zeminde yapmaya çalışıyoruz.
Gönderdiklerimiz, göndereceklerimiz, hazırlananlar, hemen hepsi bu toprağın çocukları…
Öyle sanıyorum; buralarda doğdular, büyüdüler ve yaşadılar.
Gittikleri yerde tek farkları var, giydikleri siyah-lacivert elbiseler, kırmızı, mavi kravatlar.
Yoktu aslında birbirimizden farkımız.
1960’ı takip eden, her on yılda siyasi hayatın askeri darbelerle ‘rayına’ oturtulması Türkiye’de ‘Siyasi İrade’ denilen mefhumun niteliği üzerinde düşünmemizi gerekli kılmaktadır.
Bu hayli zor ve karmaşık şemadan çıkan sonuç, siyasiler açısından herhangi bir kararda son safhada etkili olan iradenin, siyasi irade ile çok az benzeştiği ama her durumda da siyasi iradenin hayli farklı bir irade biçimi olduğudur.
Her beş yılda bir büyük masrafla doldurulabilen seçim sandıklarından çıkan sonuçlar, amiyane tabirle takım tutma sonucunu ortaya koymuyor mu?
2000’li yıllarda Türkiye; sandıkla siyasi iradenin arasındaki yolu kısa ve düz bir çizgi haline getirmek problemiyle baş başadır.
Bu sorun siyasi hayatın çözmesi gereken problem olarak ortada durmaktadır.
Oyunu kendi kurallarına göre oynayan.
Parası olanın medyayı arkasına alanların arenası haline dönen bir mekanizma…
Halkı boş ver…
Halk Benim…
Halkım adına elimi kaldırıyorum.
Halkım adına elimi indiriyorum.
Memleketimden insan manzaraları…
Ne değişti?
Kim değişti?
Ha, gelişerek değiştik…
Biz gelişmedik de değişmedik de…
Sağlık olsun.
Türkiye’de siyasetin sağlıklı bir zemine oturtulması, buna ait tüm engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Kim ne yapacak?
Daha önce kim yaptıysa o yapacak…
Bu halkın hükümetinden sual olunmaz…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.