Suud’da Türk, Türkiye'de Arap kardeşler
Yolculuklarımda birçok değişik olaylarla karşılaştığım, bazıları ile çekiştiğim de oldu ancak birazdan vereceğim böylesi bir olayla pek karşılaştığım söylenemez. Kahire’de kaldığımız otelin asansörü ile aşağıya iniyoruz. Yol arkadaşımla konuşmamı dinleyen sempatik, oldukça yakışıklı 20 li yaşlarda bir genç, bozuk Türkçesiyle, bizim Türk olup olmadığımızı sordu. Evet, cevabını alınca, babaannesinin de Türk olduğunu, kendisine eşlik etmemizi rica ederek, babası ve emmisi ile görüşmemizi istedi.
İner inmez ellerimizden tutarak telefonla aradığı babasının oluru üzerine bizi onun yanına kadar götürdü. Orta yaşlarda, yakışıklı, iri kıyım bir adam oturduğu yerden gayet güzel Türkçesi ile bizi selamladı ve buyur etti. 4 saat kadar bolca ikramla bizi ağırladığı muhabbet faslı bizi de memnun etti.
Anneleri Türk, babaları Arap (Suudi) asıllı olan 2 kardeş, sıkça yaptıkları gibi hafta sonu Kahire’ye gezmeye (kendi ifadeleri ile dinlenmeye) geliyorlarmış. Gelelim esas konuya: 1950 li yıllarda bu kardeşlerin anneden dedeleri Hacca gelir. O zamanlar Hac zor. Yollar düzgün değil, ulaşım sınırlı ve yavaş, konaklama yerlerinin temizliği ve yemekler sıkıntılı vesaire, vesaire.
O zamanda bu geçlerin babaları Türk dedelerine yardımcı olur ve arkadaşlarına oranla daha kolay bir Hac yapar. Türk Hacı dönüşünde kendisine yardımcı olan bu Suud’ lu adamı Türkiye’ye davet eder. Bir süre sonra Türkiye’ye gelen Suudi, Türk’ü ziyaret eder. Bir müddet sonra da orada beğendiği Türk kızına talip olur. Genç kız bu talibe karar vermede zorlansa da kendisine bunca yardımı olan adamın iyiliğini geri çeviremez ve Babasının ısrarı üzerine evlenme teklifini kabul eder.
Suud’a gelin giden kızcağız buradaki ortamdan pek hoşlanmaz. Türkiye’ye dönmek istese de peşpeşe olan 3 çocuğunun hatırına Suud’ da kalır ve 6 çocuğu daha olur. İşte bizim karşılaştığımız bu Türk-Arap melezi 2 dost, Türk annenin çocuklarından ikisi.
Muhterem anaları Türkiye hasreti ile yansa da çocuklarının hatırına Suud da kalır ancak çocuklarını da tam bir Türk anası gibi yetiştirir; kültürlerini ve dilini de unutturmaz. Sıkça Türkiye’ye getirir, İstanbul da yaşayan babası ile de irtibatı hiç kesmez. Çocukları da zaman zaman Türkiye’yi ziyaret eder.
Sonradan 1 yaş büyük olan abinin de aramıza katılması ile bu 2 sevimli dost ile sohbetimiz koyulaşır. Büyük olan daha Arabi, küçük olan daha Türki olan bu kardeşler bizden bir parça. 47 ve 48 yaşlarda olan bu kardeşlerin her ikisi de birden fazla eşe sahip. Çocuk sayıları da oldukça fazla olsa da mesele onların özel hayatlarını incelemek değil, elbette, ancak sohbet dönüp dolaşıp Suud ’da hayat ve sosyal düzen hakkında bilgiler edinmeye kadar gidiyor. Mekke’de önemli görevleri de olan kardeşlerin bize verdikleri dostluk ve samimiyet unutulmaz. Onların da çektiği zorluklar yok değil.
Bu kardeşlerin annelerinin Türk olması, babalarının Arap olması hem Arabistan, hem de Türkiye’de bazen zor durumda bırakıyormuş. Suudiler Türk, Türkiyeliler de Arap olarak kabul ediyorlarmış. Buna da üzülmüyor değiller. aslında özel hayatları Arap, zihniyet ve sempatileri Türk, bazı halleri karma.
Bir defasında İstanbul’da pazarda gezerken sadece kıyafetlerinden (geleneksel beyaz uzun entari, altında beyaz geniş don) dolayı bir kadı tarafından şiddetli bir hakarete maruz kalırlar. Karşılığını oldukça düzgün bir Türkçe ve akıllı bir söz olarak alan kadıncağız bozulur, diyecek bir şey bulamaz. İşin esası ve bu iki dostun büyüklüğü de burada. Ülkemde kıyafetlerinden dolayı şu’ cu, bu’ cu veya şu milletten, bu milletten diye misafirlerin dışlanması kabul edilemez. Son yıllarda ki Arap tepkisi de böyle ön yargıların bir tepkisi olsa gerek. Ülkeme yatırım yapan, alışveriş için gelen Araplara bu tepkiler anlamsız ve ön yargılı davranış laiklerin ve faşistlere de yakışmayan davranışlarıdır. Bırakın Arabı, hiçbir yabancıya ön yargı ile böyle anlamsız tepkiler gösterilmemelidir.
Bu faşist tepkiler sadece ülkemde değil, başka ülkelerde de olabiliyor. Başkalarının nasıl davrandığı değil, bize yakışan, turist veya misafir nerden olursa olsun, hele de İslam gibi ortak paydamız olan insanlara karşı ayrımcılık (veya kıyım) yapmak olmamalıdır. Bizimle irtibata devam edecek bu iki dostu çok sevdik. Muhterem annelerine de saygılarımızı sunuyoruz.
İnsana hele de bir Müslümana yakışan insanlara haysiyetli ve onurlu davranıştır. Duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.