TERÖRLE Mİ BÖLGEYLE Mİ MÜDAHALE?
Müdahale mi mücadele mi? Aslında her iki kavramın da aynı kapıya çıkacağını düşünsek de, bilinçaltındaki yerleri o kadar çok farklı ki.
Bir önceki yazımda da belirttiğim üzere kendimce bir yazı serisi oluşturmak istedim.
“TERÖRLE Mİ BÖLGEYLE Mİ MÜDAHALE?” yazımda bu serinin ikincisi.
*****
Terörle mücadelede en önemli faktörün bilinçaltı olduğunu birçok kez dile getirmişimdir. Ve bu bilinçaltını yönetmek bir nebze de olsa devletin görevidir.
Şırnak’ta yaşayan bir köylüden tutun da İstanbul’da işportacılık yapan bir gencin bilinçaltını kusursuz bir şekilde birleştirdiğinizde güçlü bir devletsiniz demektir.
Güçlü devletler; ülkesindeki sorunları akışına bırakmadan, bir sonraki tehditleri öngörerek tehdidi kaynağı ile beraber yok edebilecek güce sahiptir. Fakat bu gücü kimlerle kullandığı, kullanış şekli ve vakti çok önemlidir.
Ve güçlü devletlerin baş aktörlerinden birisi millettir, milleti işlemenin görevi ise devletindir…
*****
Mücadele nedir müdahale nedir? Tek bir harfin farkı, bilinçaltımızda ne gibi değişimlere sebep olabilir?
Mücadele kelimesi içinde barındırdığı anlam itibari ile “önleme, savunma, rakip, rekabet…”, müdahale ise “güç, ivme, hareket, hücum, saldırı…” gibi algısal kavramları içermektedir.
Şöyle bir uzaktan bakıldığında hangi kelime güçlü devlet anlayışına daha yatkındır?
*****
Müdahale kelimesinin kullanılması; psikolojik üstünlük olarak bilinçaltımızda devletin bertaraf edemeyeceği hiçbir zafiyet yoktur algısına daha çok yakışmaktadır.
Fakat mücadele anlayışı hem sosyolojik hem ekonomik olarak zorlanan, terörü ve terörizmi birbirine karıştıran, kafası karışık bir devlet stratejisinin algısını zihinlerde bırakmaktadır.
En basitinden günlük hayatta bile mücadele kelimesi acizliğin bir göstergesi değil midir? “Çok mücadele ettim sigarayı bırakmak için.” Cümlesi; sigara içmeden duramazdım, bağımlısıydım, beni ele geçirmişti nikotini çok zor kurtuldum algısını direkt zihnime mesaj olarak gönderdi mesela.
Bir harf bile bedenimizdeki sinyal mekanizmasını nasıl etkiliyor farkında mısınız?
Ki düşünün devlet aklında bir harfin nelere sebep olabileceğini…
*****
Her neyse, dilimize dolaşmış terörle mücadeleden devam etmek istiyorum. Bir arkadaşım diyor ki; hukukun üstünlüğüne herkes tarafından kanaat getirilse, devletin güvenlik politikası üretmesine gerek kalmaz.
Peki hukuk dağda, ovada, arazide işliyor mu? Hayır şunu anlamıyorum. Dünyanın en ücra köşesindeki bir devletin dahi güvenlik politikası vardır. Bu politikaların boyama kalemleri ile süslenecek hali yok herhalde.
Havadan bir saldırı geldiğinde karşılık olarak uçurtma mı uçuracağız? Ya da EYP saldırılarında toprak eşelemekten başka bir şey yapmayacak mıyız? Kim ne derse desin silah, güvenlik politikalarının vazgeçilmezidir.
*****
Sonuca gelirsem; kutsal devlet aklında hiçbir zaman masumun kılına dokunulmaz. Fakat devletin içinde türeyen paralel devletler bu algıyı muhalefet aracılığıyla kirleterek toplumda devlet eşittir hükümet algısı yaratıp, bizi içimize kapatmıştır.
Aslında bütün sorun toplumun bilinçaltıdır. Devlet aklı yüzyıllardır aynıdır, millidir, bağımsızdır, mandacıların himayesinden arınarak sadece karşılıksız bir sevgiye açtır.
Ve toplum bu sevgiyle mücadele etmektedir, müdahale etmesini sağlamak ise bizlerin görevidir.
Peki millet bu görevi üstlenecek midir? Bir dahaki yazımda bu sorunun cevabı ile buluşmak dileği ile…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.