Ümidinizi kesmeyin!
Neyi dert edinirseniz derdiniz o olur. Sabah yatağınızdan kalktığınız ilk anda aklınıza ne düşüyorsa, gününüz onunla geçer, onu yaşarsınız. Gün boyu derdiniz o olur.
Olumsuz rüya ve kâbuslarla uyanır, ne anlama geldiğini çözmeye çalışırsınız. Gün içinde arkasından gelecek ne olabilir diye bekler durursunuz. Rüyadan korkar, Allah’tan korkmazsınız. Silin kafanızda ki olumsuzlukları ve günün size neler getireceğini. Kalben Rabbinize tevekkül edin. Derdiniz, kâbusunuz ve gün boyunca başınıza gelecek musibetleri, muştuları duymak olmasın. Derdiniz Rabbinize kulluk, O’nun her şeye gücünün yettiği ve beklediğiniz, umut ettiğiniz şeye işaret olan rüya değil, umudunuz Allah olsun. Rabbimiz “ (la taknetu mirrah metillah) Allah’tan hiçbir zaman ümidinizi kesmeyin” buyuruyor.
Ümidin Rabbin ise, işin olmuş bil. Kul Allah’ı, Allah’ın dinini dert edinir ve O’na sığınırsa, Allah da onun üzerinden korkuyu ve üzüntüyü def eder. Eğer Allah’a ve dinine bağlı kalmayıp, yapamadığın iyilik, ibadetsizlik ve tevekkülsüzlük sonucunda da, Allah seni dertlerinle baş başa bırakır.
Yalnız değilsin. Hiç olmadın da.
İnsanoğlu acizdir ve çok acelecidir. Her istediğinin bir an önce olmasını ister. İstediğinin kendisi hakkında hayırlı olup olmadığına bile bakmaz. Eğer istekleri olmazsa, karamsarlığa kapılır, beklemekten vazgeçer, olmadı diye duadan da uzak kalır. Bir rica için kapıları yüzlerce kere çalar, o kapıda yılmadan bekler de, dua kapısına bir kere uğrar, şeytanın vesvesesiyle beklemekten vazgeçip umudunu yitirir.
Dertler üzerine biner, “bu dertler hep mi beni bulur” diye Rabbinden gelene tevekkül etmez, derdin gelişinden gidişine, kimden geldiğini düşünmeden umutvar olmaz bu dertleri verenin geri alacağına. Ne kadar sabırsız olmuşuz. Ne kadar Yaradan’dan ümidi keser olmuşuz.
Ümidin Allah ise korkma! Allah tevekkül ve sabırla dua kapısında bekleyen kulunu boş çevirmez. Yeter ki sen her karanlık gecenin sonunda aydınlık bir sabahın olduğuna, dertleri veren Allah’ın bunun karşılığında bu dertleri senin üzerinden alıp seni selamete kavuşturacağı umudunu taşı. Kullar ihtiyaçları bittiği anda seni yarı yolda bıraksa da Allah, hiçbir kulunu sonsuz sıkıntılara gark edip o sıkıntılarla baş başa bırakmaz. Her elini açışında yanında olup senin yalvarışına, duana cevap verir. Kaldı ki Allah, her daim bizimle, bize şah damarımızdan yakın olduğunu belirtmiyor mu? O halde neden ümidinizi keser, yalnız bırakıldığını düşünerek Allah’ın sizi unuttuğunu düşünüp O’ndan umudunuzu kesersiniz.
Her zahmetten sonra rahmet gelir.
Her zahmetin ve her karanlığın sonu sabretmesini bilene aydınlık olur.
Gökyüzü bir anda kararır. Yağmur bulutları gökyüzünü kaplamıştır. Birden bir şimşek çakması ve ardından gök gürültüsüyle içini bir ürperme kaplar. Arkasından o kararan bulutlar rahmet olarak yeryüzüne iner. Yani, biraz önceki korku yerini berekete bırakmış, toprak suya, rahmete kavuşmuştur. Arkasından bir güneş açar ki, gökyüzünde binlerce ressam bir araya gelse, o renkleri aynı düzenle ortaya çıkartamayacağı armoniye sahip gökkuşağı çıkar. Dağlarda kekik kokusu, ovalarda toprak kokusunun rahikası burnuna gelir. Yani zahmetsiz rahmet olmadığı gibi, dertlerin de gönlüne çöktüğü zaman bil ki; sabır ve tevekkül edersen, Rabbim yağmurdan sonra gelen rahmet gibi gönlüne ferahlık, daralan kalbinize genişlemeler verecektir.
Yeter ki derdiniz de, ümidiniz de, sabrınız da Allah olsun. Siz yeter ki Hz. Yakub (as) gibi “Ben gam ve kederimi sadece Allah'a arz ediyorum” diye O’na yönelin, O’ndan ümitvar olun! Aceleci olmayıp sabretmesini bilin, hakkınızda hayırlısını isteyin.
Allah ne muradınız varsa vermesin.
Gönül bu, hayrı şerri bilmez, ister.
Hayırlısı neyse onu versin.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.