Üstâd Necip Fâzıl’ı Anlamak…
26 Mayıs 1904’de doğan ve 25 Mayıs 1983’de hayata gözlerini yuman Ahmet Necip Fâzıl Kısakürek, gençliğimde eserlerini okuyarak beni son derece etkileyen bir yazarımız.
Hiç unutmuyorum. Sanırım en son olarak 1977’de, MHP Konya Mitingine gelmişti. Ben Üstâdı Zafer Sineması’nda dinledim ve kendisini yakından gördüm. En çok da dikkatimi sağ parmak ucundaki cıgarasının biri sönmeden diğerini hemen yakmasıydı. Yâni konferansta bile sigarasını hiç söndürmeyen bir üstâdla karşı karşıya idim. Onu dinleyebilmek ve ne dediğini anlayabilmek için bu kusurlarını bile müsamaha ile karşılayabiliyorduk, o dönemlerde.
Beni asıl tesiri altına alan ise Çile adlı şiir kitabı oldu. Sonra “Çöle İnen Nûr, İdeolocya Örgüsü, Esselâm, Moskof, Râbıta-ı Şerife, O ve Ben, Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin, Tarih Boyunda Büyük Mazlumlar” adlı eserlerini okudum. Rapor adlı ayda bir çıkan küçük risalelerini almaya başladım. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in hayatını anlatan Çöle İnen Nûr’u genç nesillerin hassaten okumalarını isterim.
***
Necip Fâzıl Kısakürek’i Anma Etkinlikleri, bildiğiniz gibi 2013’de Konya’dan başlatılmıştı. Bu etkinliklerden de son derece faydalandım. Pek çok kitap ve çıkardığı dergileri gazeteler vasıtasıyla insanımıza ve okurlara ulaştırıldı.
Bu etkinliklerin son bölümünde dağıtılan ödüllerin yanında tertip komitesine birde Üstâdın Büstü hediye edildi. Bu çok garibime gitmişti. İki hayatından son bölümü ‘ikon’larla mücadele içerisinde ve zindanlarda geçen, son nefesini verirken dahi mahkemelerden kurtulamayan aksiyon adamı, fikrin namusunu edeple savunan bir şâir ve yazara bu yapılmalıydı, dedim.
***
Üstâdın çekilmiş pek çok eski (siyah beyaz)resmi var. Renkli olarak çekilen fotoğrafı pek yoktu. Medyada en çok kullanılan bir fotoğrafı var ki, o resim 1980’den önce “Erkekçe” dergisinde, kendisiyle yapılan bir röportajda çekilen bir resimdi. O dergiyi sırf bu röportaj için almış, Necip Fazıl’la olan kısımları koparıp saklamıştım. Arşivimde hâlâ duruyor mu bilmiyorum. Bu fotoğraf üstadı yüz hatlarıyla anlatan güzel bir fotoğraftı. Çektiği çileler o fotoğraf karesinde çok güzel ve anlamlı bir şekilde ifadesini bulduğu için hâlâ o resmi kullanıyoruz.
İki insanı çok sevmeme rağmen cenazelerinde bulunamayan talihsiz ve şansız bir insanım. 1983’ün kış aylarında vatani görevimi İstanbul’da yaptığım için ne yazık ki ne Erol Güngör hocanın ne de Üstâd Necip Fazıl’ın cenaze merasimlerinde bulunamadım. Üstâdı, “ikon” hediye ederek bir çuval inciri berbat etmeden, onun düşünce ve fikirlerine saygı göstererek anmak ve anlamak gerekir. Her okula, her yere, her şeye onun adını koyarak onu başka yerlere çekmeye hiç gerek yok. Herşeyi tadında bırakmak, tadında anmak, anlamaya çalışmak için orta yolu bulmak gerekir.
***
Büyük Doğu Yayınları arasında 3. kitap olarak çıkan “Cumhuriyet 50. Yılında Türkiye’nin Manzarası”nı her yönüyle çizen Necip Fazıl Kısakürek, yaşamış olsaydı günümüz Türkiye’sinin manzarasını acaba nasıl çizerdi?..
Meselâ Suriye’de 6 milyon insanın göç meselesine nasıl bakardı? Olaylara “Millî Bakış” açısını nasıl resmederdi? Gençlik ve üniversitelere nasıl bir yorum getirirdi? 17 Maddelik Öz’e daha hangi maddeler eklerdi? “Seni Bekliyoruz!” derken acaba hangi partiyi kastediyordu?
AZİZİM DİYOR Kİ…
Üstadı ölümünün 33’üncü, doğumunun 112’inci yılında rahmetle yâd ediyoruz. Nûr içinde yatsın.
Son söz yine Üstâdın:
“Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.