YENİ DÖNEM...
12 yıldır iktidarda olan AKP'de yeni dönem, başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başkanlığında başladı. Önce bir hakkı teslim etmek lazım, en alttan gelerek Recep Tayip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına çıkması, büyük başarıdır, hem kendisi açısından hem de siyası hareket açısından...
Hızlı bir yükselişle görevini taçlandırdı. Bunda tabiki şartların da etkisi oldu ama, tarihe geçti. Fakat geçen gün El Cezire televizyonuna verdiği mülakatta Türkiye’de 36 etnik gurubun olduğunu söyledi. Sanıyorum danışmanları yanlış bilgilendiriyor, bir ülkede etnik guruplardan söz edebilmek için, etnik grupların nüfusun yüzde üçünden az olmaması gerekiyor. Bunu sağlayan, ülkede Kürtler, Zazalar ve Araplar var. Onların da toplam etnik yapısı nüfusun yüzde ondördüne denk gelir ki Zazaların, Arapların ve Kürtlerin önemli kısmı kendini Türk hissetmektedir.
Yeni dönem diyerek, etnik kimlikleri fazla gündeme getirmemelidir. 30 Ağustos Zafer Bayramı etkinliklerine, HDP’den tek bir belediye başkanı ve vekil katılmamıştır. Zafer Bayramı Yunanlılara karşı kazanılan bir savaşın kutlamasıdır. Türklerin zaferine niye ortak olmuyorlar anlamak zordur. Hani milli mücadeleyi birlikte yapmıştık. Demek ki ülke sanıldığı kadar yeni döneme hazır değil, yeni dönem tavizlerin başladığı dönem olmamalıdır.
Osmanlı devletinin çöküşü Tanzimatla, yani yenileşme ile başlar, öylece devam eder, başarılı olmayan her açılım yeni bir yenileşme hareketi ile başladı. Sonunda da büyük hüsranı kapımızda gördük... Ülkemiz maalesef insani karakter açısından iyi sınavlar verememektedir, öylesine çılgın bir şekilde yağ çekilmekte ki, insan bu büyük övgüleri görünce ben neymişim havasına girmekte, insanların gazına istemeden de olsa hatalar yapmaktadır.
12 yıldır iktidarda bir partinin yıpranmaması, siyasi ve sosyolojik açıdan incelenmesi gerekir. 40 yıllık partilerin döküldüğü dönemlerde, nasıl oluyor da oy oranın gittikçe artırıyor? Bu diğer siyasi partilerin incelemesi gerekir. Yeni dönem dense, eski dönem dense de, ikdidar devam ediyor, iktidarın yıpranma olayı çok yavaş olmaktadır.
Muhalefet olayları tam olarak izah edemiyor. Bu kadar yolsuzluk ve adam kayırmayı millet nasıl anlamıyor diyerek, millete biraz da sitem ediyor ama yeni bir umut vaat etmediği için millet kurulu düzenin bozulmasından endişe ettiği için alternatifler oluşamamaktadır.
Dikkat çekici olan Türkiye’de, başa veya önemli sayılabilecek yerlere gelenlerin, asla değişmemesidir. Ne muhalefette, ne de iktidarda hep aynı insanlar, yaklaşık çeyrek yüzyıldır değişmemekte. Bu da Türk siyasi hareketini iyice kısırlaştırmaktadır. Yeni dönemlerde beklenilen, kadroların esastan değişmesi, yeni insanların gelmesidir, eskilerin rektifiyeden geçip, yeni gibi ortaya çıkması, yeni değil ama yeni gibi gözükmekten öteye de gidememektedir…
Yenileşirken, eskiden gelen birikimlerin de, bir anda heba edilmemesi gerekir, yenileşirken, eski ustaların tamir ettiği arabadan söktüklerini yerine takamayıp, gavur fazla takmış diyerek bir avuç cıvatayı sokağa atıp, arabanın yüz metre ilerde dağılmasına benzememelidir...
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.