Yüz sene sonra
1944 senesinde Cevizaltı da denilen Durakfakih mahallesine geldik. Araplardan, Orta Sinan’dan komşularımızı hatırlarım. Bir İbrahim amcamız vardı, kapı karşı komşumuz. Savaşlara katıldığını söylerlerdi. Sonra biz de kendisinden duyar olduk. Ortaokulda Almanca öğretmeni olan mimar Silleli hemşehrimiz rahmetli Şahap Uzluk beyefendi ile görüştüklerinde mahalle çocukları etraflarını alır dinlerdik. Bu iki kişi Almanca konuşurlardı. Şimdiki tahminime göre İbrahim Amca seferberlikte Alman komutanlarla çalışmış veya esarette onlarla birlikte olmuş ki pratik Almanca öğrenmiş. Öteki zat, belki subay olarak savaşlara katıldı, herhalde Yükseköğrenimi Almanya’da yaptı, devletin tahsil için gönderdiği Osmanlılardan biri idi. 1944 yılında Çanakkale ile aramız daha az açılmıştı. Otuz yıl bile olmamıştı, her taraf; Yemen, Balkan, Irak, Filistin, Kafkasya gazileri ile doluydu. Sonra onlar birer birer Rahmet-i Rahman’a kavuştular.
Peygamberimiz savaş arzulanmamasını emretmektedir. Savaş kötü bir durumdur. Ortaya çıkardığı zararlar yüzlerce yılda bile giderilemez. Ama başa gelince de onu usulüne uygun karşılamak, sabırla savaşı en az zararla bitirmek Müslümana verilen görevdir. Müslümanın işi ağırdır, hem kendisi az zarar görecek, hem de karşı tarafa az zarar verecek. Düşmanın böyle bir kaygısı yoktur. Üstelik Müslüman “Allah’ı hoşnut etmek için, Rıza-i Bari için” savaşacaktır.
Yüzüncü yılda herkeste bir faaliyet, bir çaba görülmekte. Belki kitaplar yayınlanacak, diziler çekilecek, belki de askeri ve idari hatalarımız sayılıp dökülecek, bir daha böyle şeyler olmaması için dualar edilecek, tedbirler alınacak, yarım milyondan fazla insanımızın belki tamamı iki milyonu aşkın memleket gencinin, orta yaşlısının değeri anlaşılacak ve anlatılacaktır.
İlk gördüğümde Çanakkale toprağı, ziyaretçisini anlaşılmaz bir ruhani havaya soktuğunu ve orada hep öteki alemin ve toprak altındaki aziz şehitlerin manevi birlikteliklerinin bizi kavradığını hissettik. Sanki savaş dün olmuş gibi, bugün de durum aynıdır. Avustralya’dan Çanakkale’ye gelen insanlar da dedelerinin aynı yakınlığını hissetmek için gelmektedirler. Bizim için bir muhasebe yönü daha var: Müslüman Müslüman’ı kırdı bazı yerlerde. Çünkü Asya’dan ve diğer İngiliz müstemlekesinden getirilenler, Müslüman Osmanlı’ya Halife ordusuna karşı harp ettiklerini bilmemektedirler. Bu konu şimdi de hiç konuşulmamaktadır. Kimler nerede, nasıl kandırıldı, sonra ne zaman haberleri oldu, acaba Osmanlı yararına savaşta hizmetleri oldu mu v.s. birçok nokta bugün konuşulmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.