SON SEKSEN YILDA KONYA’DA DÜĞÜN YEMEĞİ
Bu yazıyı yazmamı teklif eden zat birkaç noktaya özellikle de uygulanan aşırı israfa temas etti. Son seksen yılın yetmişinde bu işi gördük ve yaşadık. Oldukça fakir düğünlerden günümüze kadar geldik. Eğer yıllık gelirimiz kişi başına yirmi otuz bin dolara ulaşırsa bizim halimiz ne olacak? Şimdilerde on, on üç bin dolar iken böyle olunca durum, iki kat zenginlersek ne olacak?
Bu yazıda günümüzden yetmiş beş sene öncesindeki düğün yemeklerine birkaç cümle ile temas edilecek, sonra günümüzdeki durum söz konusu edilecektir. Meselede eskinin unutulduğunu ve iyi olmayan yeni uygulamaların olduğunu görmekteyiz. Yani nizam değişmiş, daha doğrusu karışık hale gelmiştir. Günümüzün imkanlarının çok yüksek olduğunu söylemeğe hacet yok sanırız.
Eskiden fakirlik günümüzden daha yoğun idi. Düğün teşkilatı yoktu. Sadece hayır sahiplerinin alıp vakfettiği, kazan, leğen, lengeri ve benzeri bazı araçları, mahalledeki mescitte korunurdu. Orada tahta veya büyük bakır siniler de vardı. Bunların sayıları çok azdı. Çünkü günümüzdeki gibi sayısı binlere varan misafir ağırlama imkanı yoktu. Herkesin evinin hayadında ‘girişteki genişlikte) veya bahçede kaç sini alırsa o kadar pilav dökülürdü. Komşular evlerini açar, misafirler orada bekletilir, beklerken de birbirleriyle tanışır, konuşur, sigara içerlerdi. Gelen haber üzerine düğün evine veya pilav yenilen yere bir veya iki sofralık misafir istenirdi. Eğer kalkanlar çok olursa, yemek sofraları da dolarsa az önce gittiği eve misafir tekrar gelir oturur, öteki sırayı beklerdi. Tam sofra kurulurken, düğün evine gelen hemen sırayı kapıp oturmazdı, çünkü beklemiş olanların hakkı daha önde idi.
Yemeklerde sıra vardı. Bugün profesyonel olarak düğün hizmeti veren yerlerdeki görevlilerde; acele sırasızlık ve alışılmadık hareketler maalesef yaygın olmuştur. Halbuki sıra, hizmette kibarlık esastır. Sırayı bilmediği için hizmet edeni şaşırtan sofradaki misafir de maalesef bulunmaktadır. Yemek yerken tepenizde bekleyen kardeşleriniz olmazdı eskiden. Pilav üzerindeki etlek, büyük parçalar halinde ve oldukça fazla olurdu. “Kapanın elinde kalırdı” diyenleri duydum. Öyle görmedim. Benim gördüğüm, sofradaki bir yaşlı, bu etleri bütün sofra sakinleri için böler, önlerine koyar, millet de “sen az aldın, buyur sen al!” ölçeğini uygulardı. Allah var etler de az olmazdı. Çünkü o günün evleri üretici idi.
Biz çok iyi imkanlar bulduğumuz halde israfı artırdık. Bu yanlıştır, veballidir. Düğün davetleri, son derece titiz ve israfsız uygulanmalıdır, yemek artıkları atılmamalıdır. Şimdi her ev artık yemekleri poşetlerle çöpe atmakta ve bu değerlendirilememektedir. Bağ evlerine yakın yerlerde otururken, karpuz ve kavun kabuklarımızı, çay posalarını, meyve artıklarını kapunun önüne koyardık, oradan geçmekte olan, hayvanları besleyen Müslümanlar, arabasına alır ve bir tanesini bile boşa vermezdi. Şimdi de böyle olmalıdır. Bugün de hayvanı olan vardır, küçük bir organizasyon işi halleden. Yemek artığı alan ve günün her saatinde boşalan kapları belediyeler mahallelere yerleştirir ve besiciler de bunları temiz olarak alır ve hayvanlarına yedirir. Bu iş yapılamayacak bir iş değildir.
Yemekteki klasik sıramız bozulmamalı ve israfı hep göz önünde tutmalıyız. Allah düğünlerimizi bereketli ve israfsız kılacaktır, eğer biraz gayret edersek.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.