“YÜZÜNDE GÖZ İZİ VAR...”
Bizim toplumumuzda erkek evlatlar, ‘eğer tahsilde değillerse’ askerden gelir gelmez anne babayı bir telaş alır. Bir an önce genci “baş göz” etmek “başını bağlamak" için çalışma başlatılır.
Gencin beğendiği ya da konuşup görüştüğü bir “yavuklusu" var mı yok mu ona bakılır. Yoksa eğer eşe, dosta, ahbaplara haber salınır. Eli yüzü düzgün bir “temiz aile" kızı araştırılması istenir.
Yukarıdaki tanımlama, daha çok bizim gençlik yıllarımıza aittir. Yeni nesil bunları çoktan aştı. Bu işleri artık ana babaya bırakmıyorlar. Bir günde aşık oluyor, bir hafta dolmadan da adliyenin yolunu tutuyorlar.
Gazeteler, her geçen yıl “boşanmaların" daha da arttığını yazıyor. Zaten bizler de bunu gözlemliyoruz. Yeni nesil her şeyi o kadar hızlı tüketiyor ki, aşkın ömrü 1 hafta. Tahammül yok. Sabır yok. Sadakat yok.
Aşkları Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi başlayan aşıklar, bir de bakmışsınız ki bir anda iki ezeli düşman olmuşlar.
Geçen zaman, duyguları törpülemiş. Artık insanlar sevgiyi de, aşkı da madde ile ölçüyor. Bunda medyanın payı çok büyük. Yayınladıkları programlarla o kadar kötü örnek oluyorlar ki; aileler buna engel olmak için ya hiç bir şey yapmıyor, ya da ellerinden fazla bir şey gelmiyor.
Öğrenciler kızlı erkekli, beraber yaşamaya özendiriliyor. “Nikahsız da yaşanabilir” anlayışı normalleştiriliyor. Evli erkekler, evli bayanlar eşlerini aldatmaktan ne utanıyor, ne de Allah'tan korkuyor.
Gençler flört dönemini o kadar hızlı yaşıyorlar ki, evlendiklerinde neyin mutluluğunu yaşayacaklar, neye heyecanlanacaklar bunu dahi bilemiyorlar. Eskiden göz göze gelmek için saatlerce sevdiğinin yolunu gözlerdi sevenler.
Karacaoğlan “Yüzünde göz izi var, sana kim baktı yârim?" derken, bugünleri hiç hesap edememiş. Ya da bu günleri görmüş olsa “Yüzünde diş izi var...” diye başlardı şiirine.
Toplumu en çok dejenere edenler ne yazık ki “sanatçı” diye tanımlanan bazı insanlardır.
Gençler şaşaalı hayata, bir “dekolte" ile kazanılan milyonlara o kadar imreniyor ki, genç erkekler ve bayanlar onlar gibi giyiniyor, onlar gibi davranıyor. Onlar gibi konuşuyor. Sonra da dedi kodu programlarında kim kimi aldatmış, kim boşanmış, kim kimin yeni sevgilisi olmuş hararetle bunlar konuşuluyor.
Kimsenin çalışmaya, çalışarak kazanmaya niyeti yok. Hayallerini kısa yoldan zengin olmak süslüyor.
Ümitsiz olmamak gerekir. Tabi ki bunca kötü örneğe karşı, ümit veren gelişmeler de var. Ama bizim toplumun özü bu değil. Bir an önce özümüze dönmeliyiz.
Hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız. Bunun için de öncelikle helalinden kazanmalı, çocuklarımızın boğazından haram lokma geçirmemeliyiz.
Haramzâde olmamak için.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.