Mükremin Kızılca

Mükremin Kızılca

İslam hakkında bazı notlar

İslam hakkında bazı notlar

İslam dini 610 yılında Allah tarafından görevlendirilen son peygamber Hz Muhammed Mustafa'nın (sav) tebliğ ettiği dindir.

Ancak İslamiyet yeni bir din değildir peygamber efendimizin şu ayette söylediği gibi o yeni çıkmış bir peygamber değil, peygamberler zincirinin son halkasıdır.

“De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. “ (Ahkaf 9)

mukremin-kizilca.jpg

Buna göre Âdem aleyhisselam'dan Peygamberimize kadar bütün peygamberler Allah'ın emrettiği bilgileri yani dini insanlara ulaştırmışlardır.

Peygamberlerin hepsi aynı dini bildirmiştir, inançlarında hiç değişme olmamıştır yani itikat ve inançöğretilerinde bir değişiklik yoktur.

Şöyle ki: Hz Âdem de aynı imanın 6 şartına inanıyordu ve bildiriyordu, hazreti Nuh da, Hz Musa da, Hz İsa’da ve Hz Muhammed de aynı imanın 6 şartını insanlara bildirdiler.

Farklılıklar sadece peygamberin geldiği iklime, coğrafyaya göre veya zamana, zemine göre ibadetlerde, davranışlarda ve amellerde olmuştur.

Değişmeyip de aynen kalan ameller de vardır, oruç gibi, örtünme gibi mesela. Sünnet olmak gibi örneğin. Bazı akl-ı evveller görüyoruz zaman zaman, “Şu Yahudilikten gelme, şu uygulama Hristiyanlıkta da var” gibi yeni nesli şaşırtacak cümleler kurarlar. Mesela domuz etinin haramlığı bütün dinlerde vardır, Hristiyanlıkta bu haramlığı yok saymak Allah’ın emri ve tavsiyesi değil yüz yıllar sonra bazı İncil yazarlarının tahrifinden ibarettir.

Yani Hz Muhammed (sav) bütün peygamberlerin sırayla tebliğ ettikleri dinin son şeklini insanlara bildirmiştir.

Peygamberimizden önceki peygamber olan Hz İsa da Hz Musa’ya gelen dinin devamını aynen tebliğ etmiş ancak zemine ve zamana göre değişmesi gereken bazı amel ve işlerde değişiklikler bildirilmiştir.

Zaten Kur’an-ı Kerim'i okuyanlar hatta mealden okuyanlar bile bilirler ki bütün peygamberler “Ben Müslümanım” diye tabir kullanırlar. Mesela Yusuf Aleyhisselam “ya rabbi beni Müslüman olarak öldür” diye şu şekilde dua etmiştir.

“Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”” (Yusuf 101)

Özün özü Peygamberimiz (sav) kendi başına çıkan bir peygamber değil binlerce peygamber zincirinin son halkasıdır. İnancı da farklı bir inanç değil onların inancıdır ve bildirdiği din de farklı bir din değil aynı dinin zamana zemine göre daha uygun hale getirilmiş İslam dinidir.

Bu hususta peygamber efendimize gelen ayetlerde İslamiyet’in tek din olduğu ve Allah'ın İslamiyet’i ancak bizim için seçtiği, İslamiyet’ten başka din arayanın dininin kabul edilmeyeceği şu ayetlerde beyan edilir:

“Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur.” (Âl-i İmran 19)

“Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Al-i İmran 85)

“…Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim. Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Maide 3)

Peygamber efendimiz 610 yılında peygamber olduktan sonra 632 yılına kadar tam 23 sene Kur’an-ı Kerim ayet ayet inerek 600 sayfalık 6600 küsür ayetlik bir koca kitap meydana geldi.

Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin anlamlarını insanların anlayacağı şekilde anlattığı nice hadisleri ve sünnetleri ile de peygamber efendimiz İslamiyet’in nasıl yaşanacağını bizlere hayatı boyunca aktardı.

Mesela günde 5 vakit namazı vefatına değin bizzat her gün mihraba geçerek kendisi kıldırdı.

Kur'an-ı Kerim ayetlerinde şekillenen İslamiyet'in şartları var, 5 şartı olmazsa olmaz şartıdır. Bunlar namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve kelime-i şehadet getirmek, kelime-i şehadet getirmek soyut bir ibadettir. Diğer 4'ü ise somut bir ibadettir bu somut ibadetlerden yani İslam'ın şartlarından ikisi Hac ile zekât zenginleri ilgilendiren bir ibadettir, oruç sağlıklı olanları ilgilendiren bir ibadettir, namaz ise bütün müminleri ilgilendiren bir ibadettir.

İslamiyet’in şartının yanında imanın 6 şartı amentümüzde tekrarladığımız şartlardır ki bunlar ana şartlardır bunların alt kategorilerinde çeşitli iman esasları da tasnif edilmiştir.

Burada İslam'ın şartı beş derken sadece Müslümanların somut olarak yaptıkları şartlardan bahsediliyor.

Soyut olarak da İslamiyet’in birçok şartı var tabii ki, bu soyut şartlar hem ferdi hem toplumsal olarak yapılacak şartlardır.

Mesela Allah'ın birçok ayette emrettiği Adalet soyut bir şarttır ve herkesin bunu gerek kişisel gerek toplumsal olarak yerine getirmesi gereken bir sosyal ve ahlaki kuraldır.

İslam'ın soyut şartlarından mesela, dedikodu yapmamak, fitne çıkarmamak kimseyle kavga etmemek, küfür etmemek, yalan konuşmamak, sözünde durmak, iyi işleri yapmak yapmaya teşvik etmek, kötülükleri engellemek, laf taşımamak gibi birçok ahlaki şartlar da Müslümanlara Kur'an'ın çeşitli ayetlerince emredilmiştir. Ana babaya itaat, büyüklere saygı küçüklere sevgi yasalara uymak gibi iyiliğimiz için düzenlenen kurallar da hep yapmamız gereken şartlardır.

Bunun yanında Allah'ın yasakladığı birçok da şeyler vardır içki kumar zina adam öldürmek insanları yaralamak kul hakkına girmek buna benzer birçok şeyler de Kur’an-ı Kerim'de defalarca yasaklanır. Mesela Hz Musa’ya bildirilen on emri Müslümanlara da aynen emredilen ya da yasaklanan şeylerdir.

Burada şunu da bilmeliyiz ki Tevrat ve İncilin garantörü Kur’an-ı kerimdir. Yani onlardaki bozulmamış sağlam emir ve kurallar aynen Kur’an’da da geçer.

Peygamberimizin 23 yıllık peygamberlik hayatı boyunca İslamiyet bütün yönleriyle şekillenmiş oturmuş kaidelere kurallara bağlanmış ki Cenab-ı hak “sizin dininizi tamamladım” buyurmuştur.

Mesela namaz ibadeti Kur’an-ı Kerim'de 28 yerde “namazı dosdoğru kılın” emri vardır.

Kur'an-ı Kerim'de yine savaş sırasında namazın nasıl kılınacağı tarif edilir bu demektir ki en zor anlarda bile namazın vaktinin geçirilmesine izin yoktur.

Peygamber efendimizin vefatı üzerine dünyada ilk defa Cumhuriyet uygulaması yapılmıştır. Bu Cumhuriyet denemesi Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman, Hz Ali efendilerimizin 4 halifenin zamanındaki devirdir.

Bu 4 halife halkın ileri gelenlerinin seçimi ile başa gelmişler ve hepsinin oğlu olduğu halde kimse “oğlum yerime geçecek” diye diretmemiştir yani hanedanlık söz konusu değildir.

33 yıllık bu cumhuriyet dönemi hazreti Ali efendimizin öldürülmesiyle artık idare hanedanlığa geçmiş çeşitli zulümler başlamıştır.

Mesela Hz Ali namaz kıldırırken şehit edilmiş, oğlu Hz Hasan zehirlenmiş, yine oğlu Hz Hüseyin Kerbela'da hunharca şehit edilmiştir, bunlar tarihin kaydettiği en acı olaylardır.

Zaten Peygamberimiz de bir hadis-i şerifinde “benden sonra halifelik 33 senedir onun ardından ısırgan sultanlar dönemi başlar” buyurmuştur.

Kısaca şunu diyebiliriz ki İslamiyet’te fırkalar yani inanç fırkaları dört halife döneminden sonra, 664 yılından sonra oluşmaya başlamıştır ve genelde bunlar siyasi oluşumlardır. Bu siyasi oluşumların İslamiyet’in gerçek yüzüne hiçbir zarar vermeye hakları yoktur.

Peygamber efendimizin bildirdiği ve Kur’an-ı Kerim'de tebliğ ettiği imanın şartlarıyla İslam'ın şartlarıyla ibadetleriyle inançlarıyla İslamiyet dört halife zamanında tam anlamıyla oturmuştur.

Evet, Hz Ali efendimizin iki çocuğunun, peygamber efendimizin iki gözbebeği torununun şehit edilmesi hepimizi üzdü. Ancak bu üzüntümüz İslamiyet’ten geri adım atmaya asla sebep değildir.

Bir de 4 halife devri ile gerçek hilafet bitmiştir. Demin de dediğim gibi Peygamberimizin sahabeleri arasından takvaca en üstün olanlarının yine ileri gelen takvaca en üstün Müslümanlarca seçilen dört halife ile beraber tarihte ilk cumhuriyet dönemi yaşanmıştır.

Bu dönemin sonunda Emevilerle başlayan saltanat döneminde olsun, Abbasiler de olsun, Osmanlılardan olsun halifelik mecazidir yani gerçek anlamda değildir bunların içinden iyileri de vardır kötüleri de vardır.

Ancak bir hanedanla gelen hilafet, haliyle hanedanlık babadan oğula geçtiği için baştan tam doğru değildir çünkü hilafet, peygamberin yaptığı işleri yapacak demektir, bir halifenin günah işlemesi, içki içmesi veya kötü işler yapması zulüm yapması asla düşünülemez. Ama hanedan yöntemiyle gelen halifeler de maalesef bunlar olmuştur.

Her halükarda bizim dinimiz sapasağlam her şeyiyle a'dan z'ye kurallarıyla 7/24, 365 gün yapacağımız her şey ayetlerle, yapmayacağımız her şey yine Kur’an-ı Kerim ile Peygamberimizin de beyanı ve izahıyla ortaya konmuştur.

Bu ortaya koyuştan sonra yani 33 sene sonra olmuş siyasi çalkantılar veya fırkalara bölünmeler İslamiyet’ten bizim yüz çevirmemizi, ondan uzaklaşmamızı gerektirmez.

Peygamberimizin sahabeleri arasında ayrım yapmayız hepsini severiz özellikle ehli beyti yani Peygamberimizin hane halkını daha çok severiz çünkü Kur’an-ı Kerim'de ehlibeyte sevgi emri vardır:

“Allah’ın, iman edip dünya ve âhirete faydalı işler yapan kullarına verdiği müjde işte bu! De ki: “Sizden akrabalık sevgisinden başka bir karşılık istemiyorum.” Kim çaba harcayıp bir iyiliği gerçekleştirirse bu konuda ona daha büyük güzellikler bahşederiz. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve iyiliği asla karşılıksız bırakmaz.” (Şûrâ 23)

“…Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister.” (Ahzab 33)

Anadolu'yu gezdiğiniz zaman veya her ortamda gördüğünüz gibi her evde bir Hasan, Hüseyin, Ali ve Muhammed vardır.

Yine çevremize baktığımız Anadolu'da ve dünyada bütün Müslümanlarda İsa, Musa, Nuh, İshak gibi isimler oldukça yaygındır çünkü İslamiyet bütün peygamberlere ve kitaplara imanı emreden evrensel bir dindir.

İslam, dinlerin son şeklidir, onun için Kur’an-ı Kerim'de Hristiyanlara Yahudilere “İslam'a girmekten başka seçeneğiniz yok” buyrulmuştur.

“Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki (kıyamette): «Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi» demiyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyle kadirdir.” (Maide 19)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mükremin Kızılca Arşivi
SON YAZILAR